Yaratıcılık Allah vergisidir, okumakla kazanılmaz
35 senelik modacı Ahmet Eraslan'la moda üzerine htkulup.com'a özel keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Röportaj: Tülin Küre
Fotoğraflar: Gürkan KURT
Sizi tanıyarak başlayalım mı?
1978'de üniversiteyi bitirdikten sonra hazır giyim işine başladım. 3-5 sene sonra Haute Couture geçtim. Çünkü tasarım yapıyordum. 1984'te Caddebostan'da ilk atolyemi açtım. 26-27 sene Caddebostan'daki atölyede çalıştık. 3 senedir Göztepe'deyim.
İşletme okumanıza rağmen neden modayı tercih ettiniz?
İçgüdüsel olarak öyle yönlendim. İlkokul yıllarımın sonlarında ve ortaokulda defterlerimin ve kitaplarımın arasına hep model çizerdim. O zamanlar şimdiki gibi fazla alternatif yoktu. Çizdiklerimi kendim içinde olsa özel terzilere diktirtirdim. Hep değişik modeller çıkartırdım. Alışverişte anneme ve ablama yardımcı olurdum. Hep mecmuaları, modelleri karıştırır tasarım yapardım. Liseden sonra ailem beni Paris'e göndermeyi; orda işin tahsilini görüp burada bir mezon açmamı istediler. 18-19 yaşındaki düşüncemle gitmek istemedim. İktisad işletmeye girdim onu okudum.
Size göre moda nedir?
Moda çok geniş kapsamlıdır. Modayı sadece giyim kuşamda görmeyelim. Moda hep farklılıktır, hep yaratılmak, hep yenilik yapılmak durumundadır. Hayat ancak bu şekilde devam edebiliyor. Hep eskiye tabii, geçmişe bağımlı olarak hep aynı şeyle yaşayamayız. Onun için de hep yenilikler yapmak durumundayız. Örneğin arabada da bir yenilik oluyor. Çünkü sıkılıyoruz aynı şeyi kullanmaktan. Veya kıyafetlerimize yenilik yapmak dolayısıyla bu bir akım. Giyimde de bu akım kendisini gösteriyor. Klişeleşmiş bir laf vardır; "Moda yakışandır" diye; çok doğru. Mukakkak yakışandır. Moda aslında çok pahalı bir şey değildir. Tabi illaki moda diye insanların kendini gülünç duruma düşürmemesi gerekir. Bazı bayanlar bana herşey yakışır diyebiliyorlar. En temelde şu var bence; herkesin bir tarzı olmalıdır.
Bir modacı olarak benim tarzımı yansıtıyor dediğiniz ünlüler var mı?
Hiç tartışmasız Ferhunde Verdi... Jülide Konukoğlu, Leyla Mardin. Çok beğendiğim; Günay Yemeneciler vardır. Zeynep Öztürk; Şafak Kibar vardır.
Ahmet Bey neden Haute Couture?
Bir hanım geldiği zaman daha kapıdan girer girmez ben onu gözümde giydiririm. Hazır kıyafeti yaptığınız zaman onu sunarsınız, yakışmayacağını bildiğiniz bir hanım da onu alabilir. Mani olamazsınız öyle bir şeye. Ben Haute Couture'da istediğimi yaparım. Yani o hanım bana işi bırakıyorsa ben onu nasıl görmek istiyorsam onu yaparım. Bu işin en büyük keyfi. Zor bir seçim ama o da bir sanat. Allah vergisi bir yaratıcılık, okullarını okumakla olmuyor.
Zorlandığınız oluyor mu?
İşe başladığım dönemlerde tıkandığım oluyordu. Şimdi olmuyor çünkü zamanla çok tecrübe kazanıyorsunuz. 35 sene, dile kolay, az buz değil. Püf noktalarını alıyorsunuz. Ben daha kapıdan insanlar girer girmez kimin kalıcı; kimin gidici olduğunu bilirim. Haute Couture, mutfağın her zaman daha iyi tarafıdır. Daha kaliteli tarafıdır. Daha iyi netice alırsınız. Çünkü provalarda görürsünüz hataları, kusurları, güzellikleri... Ve ona göre birşeyler yaratmak çok daha önemli. İnsanları alıştıkları tarzın dışına çıkartabiliyorsunuz.
Kimleri giydiriyorsunuz?
Çok var ama ben sanat camiasından çalışmıyorum. Çünkü; çoğu çok şey bildiklerini zannedip, hiçbir şey bilmiyorlar. Ama cemiyet hayatından isimler var. Daha çok Anadolu'dan çok güzel, iyi, kaliteli ailelerim var. Onlarla çalışmaktan çok keyif alıyorum. Örneğin; Konukoğlu Ailesi ile inanılmaz keyif alarak çalışıyorum. Çok modern, çok iyi insanlar. Mersin'deki Ekenler Ailesi'yle çok keyif alarak çalışıyorum. Anadolu müşterisiyle daha farklı çalışırız biz daha sıcağız.
Fashion Week'i nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok güzel ve çok faydalı bir şey ama ilk yapılan Fashion Week'te ben çok üzüldüm. Gönül isterdi ki orada bir Türk modacısı ve Türk mankenleri olsun. İstanbul'da yapılıyor ve hiçbir Türk modacısı ve Türk mankeni yok. Çok mu külfet gerekirdi? Hepimizden beşer kıyafet isteselerdi? Hiçbir modacıya 5-10 kıyafet hazırlamak külfet getirmez. Ama hiç kimseden teklif bile gelmedi. Böyle bir 'Fashion Week' İstanbul'da olur mu? Ama her geçen sene daha iyiye gidiyor. Bu sene daha iyiydi. Tabii bu sene ben gidemedim yurtdışındaydım.
Bir modacı olarak sizin kendinize ikon olarak gördüğünüz modacılar var mı?
İkon olarak hiçkimseyi görmedim. ''Neden esinleniyorsunuz?'' diye sorarlar hep bana. Bazı modacılarımız koleksiyon hazırlarken eski uygarlıklardan, işte bilmem kimin eserinden etkilendim diyorlar. Benim öyle bir durumum yok. Ben her an çağdaş kadını düşünürüm. Çağdaş bir modacıyım, çağdaş insanları düşünüyorum. Her sene moda yenileniyorsa zaten bir Moda Konseyi tarafından senenin trendleri ortaya çıkar. Bunun üzerine konuşuruz veya hepimiz tarzlarımızı sergileriz. Ama kendime çok yakın gördüğüm, çok beğendiğim Valentino'dur. Oscar de la Renta, Louie Chanel, Galliano'yu iyi bir tasarımcı olarak düşünürüm.
Sürekli defile yapmıyorsunuz, sürekli gündemde değilsiniz hatta bazen basını defilelerinize almıyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
Basını defilelerime almama sebebim çok eski yıllara dayanıyor. Çünkü farklı zihniyetlerle karşılaştım hep ve
üzüldüm. Bana ayrılan sayfalarda defilelerle ilgili değil gelen gidenlerle ilgili fotoğraflar gördüm. Bu da beni
yaraladı çünkü ben uzun zaman bir emek verdim. Epey çalıştım. Benim işlerim, nakışlarım çok önemlidir. Bunlarla çok uğraştım. Uzun zamanlarda hayata geçen kıyafetler oldu. Bunlarla hiç kimse ilgilenmedi. Defileye kimlerin geldiği ön plana çıktı. Çok ünlü bir isim geldiğinde maalesef ilgi oraya çekiliyor. Gelen giden madem çok önemli kapıda çeksinler bari dedim içeriye almadım.
En son defilenizi ne zaman yaptınız ve yeni projeleriniz var mı?
2006'da Adile Sultan'da yaptım. Bu sene için düşünüyordum. Aralık aynın sonlarıydı ama biraz sarkacak. Muhtemelen şubat, martta olacak. Adının '2023' olmasının nedeni tasarımlarımın uzun soluklu giyiliyor olması. Eğer fiziğinizi muhafaza edebilirseniz uzun süre giyilen elbiselere imza atıyorum. 10-15 sene önce yaptığım elbiseler hanımlar tarafından hala kullanılıyor. Çünkü ben çok frapan şeyler yapmıyorum. 2023'te de giyilir imajı veren bir espriyle adını böyle koydum.
Bir kadının dişiliğini ortaya çıkarması için frapan mı olması gerekiyor?
Hiç alakası yok tamamen tip meselesi. Havası çok naif olan asil görünüşlü bir kadını hiçbir zaman seksi bir kadın imajına sokamazsınız. Kendine has bir havasıdır o hanımın. Tabii bazı hanımlar var ki, hoş, zarif, kibar beni seksi kadın imajına sokun diyebiliyorlar. Ama o tipe giden bir tarz olmuyor.