Uluslararası alanda birçok başarıya imza atan ünlü modacı Cengiz Abazoğlu, kendi tarzını çarpıcı ve elegan olarak tanımlıyor. Tasarımları kadın ruhuna hitap eden Abazoğlu, ilkbahar-yaz aylarında rengarenk tasarımları modaseverlerin beklediğini müjdeliyor. Desenlerin bol kullanıldığı, rengarenk şortların ve bluzların yer aldığı koleksiyon çekiminde ünlü modacı ile bir araya geldik...

Röportaj: Aybala YILDIZ

Fotoğraflar: Onur AYDIN


Bu yaz modasında hangi parçalar ön plana çıkacak?

Önümüzdeki yaz koleksiyonunun şuanda çekimindeyiz. Benim arkadaşım ünlü fotoğrafçı Lara Sayılgan koleksiyonu çekiyor. Önümüzdeki yaz hayal ettiğim aslında her sezon benim beynimde oluşan kadın formu var. Modern, sofistike, elegan, kibar, naif öyle bir kadın hayal ederek hep koleksiyonumu oluşturmaya çalışıyorum ve her sezon bu kadınları birkaç yaş gruplarına ayırıp çeşitli davetlere, sokağa bir alışverişe, kendi doğum günü partisine yada bir arkadaşının düğününe gibi senaryolara bütün bu yaş grubunda hayalimdeki bu kadınları giyindiriyorum. Onları önceden A4 kağıtlara çiziyordum ama teknolojiyle artık bu tabletlerle çok daha işim kolaylaştı. Orada çizimlerimi gerçekleştiriyorum, renklendiriyorum. Sonra kumaş safası ve önünümüzdeki yaz için rengârenk, şortların, bluzların neşe katacağı pozitif bir koleksiyon olmasına gayret ettim. Sanki bir gökkuşağı gibi tanımlayabilirim renkleri. Her öne çıkan tonun ara tonunu yakalamaya çalıştım. Desenler çok kullandım. Bütün desenleri kendim çizimlerini yapıyorum sonra grafikerler tarafından da onlar basılabilir hale geliyor. Düz kumaşlarda da maviler, yeşilin tonları turkuvazlar, pembenin tonları, sarının asite dönüşmüş tonunu koleksiyona dahil ettim.

Türk modacıları, uluslararası alanda nasıl değerlendirirsiniz?

Bence her biri çok başarılı arkadaşlarım. Çok başarılı Türk tasarımcılar var. Artık hepimiz dünya üzerinde çeşitli departmanlarda koleksiyonlarımız farklı farklı ülkelerde ki hanımlar tarafından alıcılarla buluşuyor. Bu da buraya ayrıca talepler geliyor. Bizlerin ofislerine özellikle körfez bölgesinde ki ailelerden çünkü onların düğünleri çok büyük ve şatafatlı oluyor. Onun dışında bu hızlı moda için Türkiye’nin e önemli markasına yaklaşık bir 9 senedir koleksiyon hazırlıyorum. Onlarında dünyanın neredeyse 45 tane falan galiba hem showroom olarak hem de mağaza olarak mağazaları var ve dolayısıyla oralara da yayılıyor. Bu anlamda çok keyif veren bir duygu. Dediğim gibi burada çok yetenekli ve çok başarılı bu işi yapan insanlar var.

Ünlü bir moda markasıyla uzun süredir birlikte çalışıyorsunuz bunun sırrı nedir? Türk kadınlarının beğenisine göre mi tasarımlar yapıyorsunuz?

Bunu şöyle benzetebilirim. Sezen Aksu’nun yazdığı bir şarkı, konserlerinde toplu söyleniyor ya, sizde bir şey tasarlıyorsunuz ve bu kadar geniş yelpazede alıcılarla buluşuyor. Mağazaları olan bir markayla çalıştığınızda sizin o tasarımınız bir anda ofisteki masa başından, binlerce hanımın gardırobuna yayılabiliyor. Bu anlamda tadı çok yüksek tasarımcı için. Çünkü tek bir elbise bir anda binlerce kişiye ulaşabiliyor. Dediğim gibi bu çok tasarımcıya keyif veren bir duygu.




Aynı zamanda özel tasarımlar da yapıyorsunuz. İkisinin dengesini nasıl sağlıyorsunuz?

Hızlı modaya koleksiyon yaptığınızda onu çeşitli bedenler de bir hanıma bir mağazaya girdiğinde kabinde giyindiği anda o üzerine oturuyor olmalı. Onun formülü başka kalıp şekli başka, malzemeler başka. Şimdi özel tasarım yaptığımda kendim, orda benim işim çok kolay çünkü gelen hanımın giyeceği tarih belli. Kimin giyeceği belli. Oğlunu evlendiriyor. Mekan belli dolayısıyla o hanıma göre tasarımımı gerçekleştiriyorum. O işin benim için en kolay tarafı diyebilirim.

Cengiz Abazoğlu bir kadını kendi gözünde nasıl şık görür? Şık olmak için 36 beden mi olmak gerekir?

Kesinlikle yanlış bir düşünce. Biz koleksiyon çekimlerinde modeller üzerinde koleksiyonları gösteriyoruz ama onların gerçeğe dönüştüğü anda o beden de hanımlarda var ama 42 yada 44 beden hanımlar da var. Önemli olan doğru seçimi yapabiliyorsan o kombinasyonu elinden geldiği kadar o haliyle kendi üzerinde uygulatabiliyorsan zaten şık ve alımlı bir hanım olmuş oluyor. Kesinlikle katılmıyorum her beden hoş gözükebilir.

Şu anda sizden bir kombin yapmanızı istesem bir kadını nasıl giydirirsiniz?

Mesela bir resim sergisinin açılışına gitsin. Mor bir smokin hayal ederim. İçinde birkaç ton açık dantel bir gömlek, aynı tonlarda bir stiletto, hafif dağınık taranmış saçlarla böyle bir görüntü hayal edebilirim. Şık olmak doğru giysiyi doğru adreste kullanmaktan geçer.

Cemiyet hayatından tarzını beğendiğiniz isimler var mı?

Çok ver. Birçoğu da benim müşterim oldu. Çünkü ben 20 yıldır Türkiye’de ekonomiye yön veren ilk 100 ailenin yaklaşık 95’ini kızına, eşine, halasına, yengesine hep kıyafetler tasarladım. Türk kadını gerçekten çok hoş görüntüler sergiliyor. Özellikle cemiyet hayatındaki hanımlar.



Ayrıca ömürlük elbiseler tasarlıyorsunuz ve müzayedelere giriyor...

90’lı yıllarda yaptığım giysilerim vintage müzayedede yer aldı. Orda alıcılarla ikinci kez buluştu. O da beni çok mutlu etti. Çünkü o giysileri o hanımlar bir yere vermeye kıyamamışlar ve şuanda değer buluyor tekrar o çok antika bir parça gibi çok muazzam bir duygu.

Türkiye’deki moda haftaları hakkında neler düşünüyorsunuz dünyayla yarışır bir düzeyde mi?

Tabii ki çok başarılı buluyorum. Çok başarılı arkadaşlarım var orada koleksiyonlarını sergileyen. Yol alması için biraz daha yol almamız lazım. Mukayese edilen moda haftalarının her biri 30 yıllık moda haftaları. O kadar geçmişleri var ki dolayısıyla onu yakalamak için biraz daha çaba sarf etmemiz lazım.

Sizce Türk kadının giyimdeki en büyük hatası nedir?

O dönem için kuaföre gidip saçlarını maşa yaptırmak. Bedenini hiç göz önüne almadan kıyafetler seçmekti. Bazen böyle hatalara düşebiliyor. Sadece Türk kadını diye ayırmamak lazım dünyanın her yerindeki bir hanımda yanlışlar yapabiliyor. Önemli olan o yanlışını tespit edip sonra onun doğrusunu buldukça günün her saatinde hoş ve zarif bir görüntüye ulaşabilir.

Peki tasarım yaparken ilham kaynaklarınız oluyor mu?

Her koleksiyonun altında aslında bir hikaye var. Dolayısıyla bende yaşadığım dünyadan, yaptığım seyahatlarden, gezdiğim müzelerden etkileniyorum ve o da benim, bir bestekarın bestesine, bir söz yazarının sözlerine benim de elbiselerime yansıyor.

Kendi tarzınızı nasıl lanse ediyorsunuz?

Çarpıcı ve elegan diyebilirim.

Sizin için ihtişam mı önemli yoksa sadelik mi?

Bence sadelik eşittir şıklığın altın anahtarı. Çok fazla şeylerle kombinasyonu gerçekleştirirse ve profesyonel bir elden çıkmadıysa hata yapma şansı yüksek olur.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR