X

Röportaj: Dilek BİRGEN

 

FOTOĞRAFLAR: Ece OĞULTÜRK

 

 

- Ekonomi okudun ama sonra takı tasarımına merak sardın...

 

 

 

Brown Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okudum. 1997’de mezun olduktan hemen sonra Faux Bijoux ile ilgilenmeye başladım.

 

 

 

- Hemen markanı yarattın...

 

 

 

Evet! Bir atölye ve 6 ev kadınından oluşan bir ekiple, 2005’te ilk oğlum doğana kadar oldukça aktif bir şekilde mücevherat tasarladık. Fuarlara katıldık, satışlar yaptık. 2000’de Akfil Holding’de üstlendiğim yönetim kurulu üyeliği ve gayrimenkul geliştirme görevlerimden dolayı mücevherat atölyesini Akfil’e taşıdım. Bir taraftan Akfil’in gayrimenkulleri üstünde çalışıyor, diğer taraftan mücevherat işini götürüyordum. Bu arada evim için irili ufaklı sanat eserleri, objeleri alıyordum.

 

 

 

- Ne tarz eserler topluyordun?

 

 

 

2006-2007’de güncel sanatla tanışana kadar oryantal, klasik ve modern Türk sanatı eser ve objelerine meraklıydım. Görsel ve içerik olarak aile evimde gördüğüm ortamın bir devamıydı. 2007’de merakımı güncel sanat yönünde geliştirme kararı aldım. Bana göre güncel sanat tarihi okumam lazımdı. Bu yüzden güzel sanatlar fakültelerini araştırdım. Online alabileceğim kurslara baktım.

 

 

 

 

 

- Bulabildin mi?

 

 

 

Türkiye’de o dönemde üniversitelerde güncel sanat üstüne bölümler olmadığını gördüm. Online olarak da ders yapacak disiplinim yoktu. Sanat ortamında da kısa dönemli hızlandırılmış yoğun kurs imkânı sağlayan yer bulunmuyordu. Yardımıma Bard College, Curatorial Studies’ten yeni mezun olmuş genç küratör Pelin Uran koştu. Pelin ile 2007-2009 yılları arasında haftada bir veya iki kez buluşarak dersler yaptık. Güncel sanat üstüne teorik bilgiler çalışıyor, aynı zamanda pratik için saha gezileri de yapıyorduk.

 

 

 

'GÜNCEL SANAT ORTAMLARINA DAVET ALIR OLDUM'

 

 

 

- Nasıl zaman bulabiliyordun?

 

 

 

2008’de Akfil Holding’den ayrıldım. Sanatla ilgilenecek daha çok vaktim oldu. Dolayısıyla Pelin’le buluşmalarımız yoğunlaştı. Zamanla yollarımız ayrıldı ama koleksiyonum için eser alımlarımda Pelin’e her zaman danıştım. 2008 itibarıyla güncel sanat işleri almaya başladım. Anlayacağın 2008’den sonra hayatım daha renkli oldu.

 

 

 

- O dönem sevdiğin bir alana yönelmiş olmak sana iyi gelmiştir, eminim!

 

 

 

Olmaz mı! İkinci oğlumun hayatıma girmesi, ev değişikliği ve sanat ortamlarına girip çıkmaya başlamamla hayatım değişti. Çok çok iyi geldi. Sanatçılarla, küratörlerle, koleksiyonerlerle tanışmaya başladım. Güncel sanat üstüne fikir alışverişleri yapabileceğim ortamlara davet alır oldum. Açılışlar, etkinlikler, yurtiçi ve yurtdışı fuarlar, bienaller, trianaller derken güncel sanat çevresinde dönen eğitici, öğretici, eğlenceli bir dünyanın parçası olarak buldum kendimi.

 

 

 

- SPOT Projects nasıl başladı?

 

 

 

2010 senesi geldiğinde içim kıpır kıpırdı... Güncel sanat konusunda bir şeyler yapmak istiyordum. Sosyal sorumluk projesi olarak görülebilecek bir platform. Tüm bunlar kafamda dağınık düzende gezinirken evren benim için toplu bir düzen yaratıyormuş meğerse. 2010 ekim ayında, sanat yöneticisi Laura Carderra ile tanıştım. Çocuklarımız aynı okulda, ayrı şubelerdeydi ve şans eseri çocuklarımızın ortak bir arkadaşlarının doğum gününde tanıştık. Laura, İstanbul’a yeni taşınmıştı. Eşinin World Bank’taki görevi sebebiyle Türkiye’ye gelmişti. Kahire’de kâr amacı gütmeyen sanat kurumu Townhouse’da 4 sene çalışmış ve taşınmak zorunda olmasından dolayı işini bırakmak durumunda kalmıştı. İstanbul’da da sanat üstüne çalışmalarını devam ettirmeyi istiyordu. Laura, Townhouse’dayken tanıştığı küratör Zeynep Öz’le birlikte sanat etkinlikleri sunan bir platformun kurulması konusunda çalışmalarının olduğundan bahsetti. Bu şekilde SPOT Projects’in ilk tohumları atıldı. Bard College mezunu, genç küratör Zeynep Öz ile ikinci kez karşılaştım.

 

Üçlü toplantılarımız başladı. 2011’in mayıs ayında SPOT Projects kuruldu. 2012 yılında Laura yine taşındı. Şu an Zeynep ve ben birlikte devam ediyoruz.

 

 

 

- SPOT Projects’in kuruluş amacı nedir? Faaliyetleri neler?

 

 

 

Dinamik ve interaktif sanat seminerleri, üretim ve üyelik platformu sunan bir diyalog ağı. Güncel sanat konusunda bilgi merkezi de diyebilirim.

 

 

 

- Seminerlerden bahseder misin?

 

 

 

Aslında güncel sanatla ilgili “hızlandırılmış kurs”. “Güncel sanata giriş”, “Türk güncel sanatı”, “sanatın aktörleri ve dinamikleri” gibi sanat tarihi ve temaları konusunda eğitici ve öğretici, koleksiyonerlik ve hamilik kültürünün yerleşmesi ve yaygınlaşması gibi konuları mevcut. Sanatseverlere, sanat öğrencilerine yönelik 5-7 hafta süreli seminer programları açılıyor. Bunun yanı sıra 1 günlük atölyelerimiz de mevcut.

 

2-3 saatlik atölyelerde belli başlı bir konu irdeleniyor. “Fotoğraf tarihi ve koleksiyonerliği”, “video sanatı” veya “müzayede evleri ile ilgili bilmek istedikleriniz” bu atölyelerin başlıkları olabiliyor. Bu şekilde uluslararası ve yerel seminerler düzenliyoruz.

 

 

 

- Hamilik kültürünün yerleşmesi ve yaygınlaşması derken neyi kastediyorsun?

 

 

 

İyi bir koleksiyoner aynı zamanda sanatçıların, kendisi veya yurtiçi yurtdışı sergiler için iş üretmesine destek veren bir hamidir. Bu olgunun yerleşmesi ve yaygınlaşması gerekir. Sonuçta bu destek koleksiyona yansır: Sanatçının yaratıcılığına yakınlaşmak, alınan herhangi bir sanat eserinde yaşanmayan bir olgu. Bu durum koleksiyonerin sonraki seçimleri için de çok önemli.

 

 

 

- SPOT.TER üyelik nedir? Avantajları neler?

 

 

 

Üyelik programımıza kısaca "SPOT.TER" diye hitap ediyoruz. 1 senelik veya 6 aylık üyelik seçeneklerimiz var. Üyelerimize sene boyunca 20, yarım dönem boyunca 10 etkinlik sunuyoruz. Bu etkinlikler sanatçı stüdyosu gezilerinden koleksiyoner evi ziyaretlerine, küratörüyle sergi gezilerinden önde gelen kişilerle/sanat kurum/kuruluşlarıyla birlikte gerçekleştirilen konuşmalara uzanan bir yelpaze. Üyelik ayrıca birçok avantaj demek oluyor. Üyeler, yurtiçi ve yurtdışı fuarlara ayrıcalıklı giriş hakkı kazanıyor. Seminerler için belli indirimlerden yararlanabiliyor. En önemlisi ise üyeler bu etkinlikler sayesinde sanat dünyasının önde gelen oyuncularıyla bire bir tanışma fırsatı buluyor. Üyeler aralarında kaynaşıyor, sanat üstüne dostluklar kuruyor.

 

 

 

'İŞ BULMUYORUZ AMA KARİYERLERİNİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ!'

 

 

 

- Ekonomik durumu olmayan kişiler için de katılım hakkı sağlıyor musunuz?

 

 

 

Öğrenci ve sanat profesyonellerine avantajlar sunmakla birlikte, kapımız herkese açık. Tabii ki şöyle de bakmaklazım, tüm aktivitelerden gelen gelirler ile bir üretim fonu kuruluyor ve sanatçılara projelerini üretebilmeleri için üretim desteği sağlanıyor. Bu döngüyü tartıda tutmak önemli.

 

 

 

- Bu oluşumun sanat dünyasına olan katkıları neler?

 

 

 

Yerel sanatı destekleyen bir platform ve bağımsız sanatçı projelerini destekleyen bir fonlama modeli geliştirdi. Bu iki önemli noktayı söyleyebilirim.

 

 

 

- Peki başka illerde de faaliyet göstermeyi düşünür müsünüz?

 

 

 

Şu an için böyle bir hazırlığımız yok. Belki ileride...

 

 

 

 

 

- Seminerler arasında koleksiyonerlik de var sanırım. Pratik bilgi seminerleriyle iyi bir koleksiyoner olunabiliyor mu?

 

 

 

Niyet de önemli ama kesinlikle iyi, sağlam ve hızlı bir başlangıç oluyor. Saha gezileri bu süreci destekliyor.

 

Danışmanlık da veriyoruz. Dolayısıyla koleksiyonerler veya koleksiyoner olmak isteyen sanatseverler için doğru bir adres.

 

 

 

- Semineri tamamlayan kişiye iş bulmada yardımcı oluyor musunuz?

 

 

 

Hayır, bizim böyle bir amacımız yok. Ama biz sanatçılarımızın kariyerlerini yakından takip ediyoruz. Onlara destek verecek kişilerle tanıştırıyoruz. Bu konuyla daha ziyade ortağım Zeynep ilgileniyor.

'Hayatıma bilgili, kültürlü ve yaratıcı insanlar katıldı'

 

 

 

- Bu çalışma hayatı sana neler kattı?

 

 

 

Sanat, hayatıma bilgili, kültürlü ve yaratıcı insanlar kattı. Onlardan öğreniyorum. Onlarla eğleniyorum. Yeni sanatseverlerle tanışıyorum. Sanatsever olmak, sanatçısever olmak, onlara destek verebilmek beni mutlu ediyor.

 

 

 

- Türkiye’nin sanat alanında bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsun?

 

 

 

Türk güncel sanatının bugün geldiği noktayı kavrayabilmek için yurtiçi ve yurtdışında sanatçılarımızın davet

 

edildikleri sergilere, işlerini satın alan müzelere, temsil edildikleri galerilere bakmak lazım. İstanbul Bienali’nin bugün geldiği noktada dünyanın sayılı bienalleri arasında gösteriliyor olması; İstanbul Modern, Borusan Contemporary, Arter, Sakıp Sabancı Müzesi gibi müzelerin kurulması; Salt Beyoğlu, Salt Galata, Salt Ulus gibi kurumların oluşması; İstanbul’da gerçekleştirilen Contemporary İstanbul ve ArtInternational fuarlarının yurtiçi ve yurtdışından aldığı ilginin katlanarak artması; yurtiçi ve yurtdışı müzayedelerinde Türk güncel sanatının değerlenmesi; galerilerin sayıca çoğalmış olması, nitelikli işler sergilemeleri, sonra sanatçılarını yurtiçiyurtdışındaki fuarlarda en iyi şekilde temsil etmeleri ve yurtdışından sergi, eğitim ve “rezidanslar” için davet alan sanatçıların çoğalması gelişimi gösteriyor bence. Böyle bir gelişim olmasa biz de var olamazdık.

 

 

 

- Sanatı daha geniş kitlelere ulaştırmak için neler yapılmalı?

Küçük yaşlardan itibaren kalıplara sokmadan, çocukların istedikleri şekilde yaratıcılıklarını ortaya koymalarına imkân sağlanmalı. Okul içinde ve dışında sanat, tasarım, mimari konularında farkındalık yaratmak şart. Bunun yanında gelenek, görenek ve genel kültür derslerini okul programına ilave etmek gerekiyor. Kısaca sanatı takdir edebilmek için yaş bazında aktiviteler, etkinlikler yaratmalı. Ne kadar erken o kadar iyi tabii ki...

- Çocuklara, gençlere yönelik projelerin var mı?

 

 

 

Çocuklara yönelik bir SPOT yaratmak arzusundayım. Şu anda

 

kafam dağınık... Sadece sanatı değil, aynı zamanda teknolojiyi barındıracak bir yapı. Bu ve gelecek nesillerin

 

ilgisini çekecek temalar üstüne farklılaştırılmış bir

 

sistem... Bakalım... Henüz düşünme ve bilgi toplama

 

aşamasındayız.

 

 

 

'Güzellikten çok sanatçının zekâsına önem veriyorum'

 

 

 

- Şu anki güncel sanat koleksiyonundan bahseder misin?

 

 

 

Güncel sanat koleksiyonerliği üstüne yoğunlaştım. Genellikle Doğu Avrupa, Türkiye ve Ortadoğulu çağdaş sanatçıların işlerinden oluşan bir koleksiyonum var. Aldığım işlerde güzellik unsurundan çok, sanatçının entelektüelliğine, zekâsına, konseptine önem veriyorum.

 

 

 

- Hayat ve kendinle ilgili farkındalıkların neler?

 

 

 

Şimdiyi yaşamakla ilgili farkındalığım var ama maalesef beceremiyorum.

 

 

 

- Yaşam felsefen nedir?

 

 

 

“Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün.”

 

 

 

‘Şımartılmadan, abartısız, mazbut bir çocukluk geçirdim’

 

 

 

- Nasıl bir çocukluk geçirdin? Mutlu bir çocuk muydun?

 

 

 

Hiç şımartılmadan, abartıdan uzak, mazbut ve çocukça...

 

 

 

- Kız kardeşlerinle diyaloğun nasıl?

 

 

 

Sıkı bağlarımız var. Her gün birkaç kez telefonlaşırız.

 

 

 

- Otoriter bir anne misin?

 

 

 

Tatlı-sert diyelim. Birbirimize güvenmemiz ve dürüst olmamız önemli.

 

 

 

- Çalışan bir anne olarak çocuklarına zaman ayırabiliyor musun?

 

 

 

Her zaman önceliğim çocuklarım...

 

 

 

- Sıradan bir gününü anlatır mısın?

 

 

 

Yoğun, kaotik, enerjik, aktif, renkli, yorucu... Haftanın hemen hemen her günü sabah erken saatlerde spor yapıyorum; pilates, tenis ve yürüyüş arasında değişen bir döngü... Sonrasında gün başlıyor benim için. Bir günüm diğerine benzemez. Ofiste oturmamı gerektiren bir şey yoksa toplantılarımı dışarıda yapmaya özen gösteririm. Mail ortamında işlerimi yürütebilirim. Rutin kırmayı severim. Bu değişkenliğin çok faydası oluyor. Salı ve perşembe ofiste olduğum günler. Onun haricinde ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğum ERA Türkiye’nin Göztepe’deki ofisinde veya Elhamra Han’daki ofisimizde bulunabiliyorum. Bir mecburiyetim veya angajmanım olmadığı müddetçe akşamüstü saat 17.30-18.00 gibi evde olurum. Zaman zaman çocukları aktivitelerine götürüyorum. Sonrasında birlikte programlar yaparım.