'Hayat çok hızlı geçiyor'
Türkiye'nin en zarif kadınlarından Türkan Sabancı ile Sakıp Bey'i, 47 yıl süren mutlu evliliğini, vakıf çalışmalarını ve hayatını HT Pazar'a anlattı.
Türkiye’nin en saygın, en sevilen ailelerinden birine sahip olan Türkan Sabancı, 2004’te kaybettiğimiz 47 yıllık hayat arkadaşı Sakıp Sabancı’nın hem eşi hem de en yakın dostu oldu. Özel hayatları ve örnek çalışmalarıyla Türkiye’de çok önemli işler yapan Sabancı Vakfı bünyesinde, birçok özel projeye imza atılmasına önayak oldu. Sanata, sanatçıya önem veren, ödüllendiren bu vakıf, birçok öğrenciye de eğitim bursu sağladı. Kayseri’de doğan Türkan Sabancı, çocukluk ve gençliğini Adana’da geçirdi. 21 yaşındayken evlendiği Sakıp Sabancı ile 47 yıl aynı yastığa baş koydu. Metin, Dilek ve Sevil adında üç çocuğu, bir de torunu oldu. Her zaman şık, her zaman zarif biri olan Sabancı ile vakıf çalışmalarını, eşi Sakıp Bey’i ve hayatın nasıl devam ettiğini HT Pazar'a konuştu.
*Öncelikle başınız sağolsun, Mustafa Koç’u kaybettik. Sizin de onu sevdiğinizi biliyorum...
Mustafa Koç, bizim çok sevdiğimiz, ailece değer verdiğimiz biriydi. Genç yaşta aramızdan ayrılması hepimizi derinden üzdü. Çok akıllı ve bilgiliydi. Yaşasaydı ülkemize daha da çok katkıda bulunacaktı. Allah’tan rahmet, Koç Ailesi’ne sabır diliyorum.
*Türkan Hanım, siz de ailece zor zamanlar geçirdiniz. Böyle dönemleri nasıl atlattınız?
Seneler insanı çok değiştiriyor. İnsan kendini aynada gördükçe “Bir sene daha gitti” diyor. Bu yüzden zamanımı neşeli, güzel ve kaliteli yerlere giderek geçirmeye çalışıyorum. Televizyonda da daima neşeli programlar izliyorum. Eşimi kaybettikten sonra daha az dışarı çıkmaya başladım. Özellikle kışın evde vakit geçirmek beni mutlu ediyor. Güzel müzik dinlemek, açık havalarda yürüyüş yapmak, bahçemde misafirlerimi ağırlamak ve tekneyle Boğaz turuna çıkmak bana mutluluk veriyor. Kasvetli, karanlık ve kapalı havaları hiç sevmem. Bir de hayatta başkalarıyla değil hep kendimle yarışırım. Hiç kilo problemi yaşamadım ama 3 yıldır diyetisyene devam ediyorum. Gerçi insan yaşlandıkça sağlığından ödün veriyor. En iyisi akışına bırakmak, zaten her şey olacağına varıyor.
*Sabancı Vakfı da size güç veren şeylerden biri sanırım...
Sabancı Vakfı, aile büyüğümüz merhum Hacı Ömer Sabancı’nın “Bu topraklardan kazandıklarımızı bu toprakların insanlarıyla paylaşmak” felsefesiyle 1974’te kuruldu. En büyük desteği tüm mal varlığını bağışlayan annemiz merhume Sadıka Sabancı’ydı. 120’den fazla kalıcı eseri toplumun hizmetine sunduk. En önemli kalıcı eseriyse, Sakıp Bey’in de çok önem verdiği Sabancı Üniversitesi oldu. Üniversite, 42 binden fazla burs, 1000’i aşkın ödül verdi. Her yıl yaklaşık 1500 üniversite öğrencisine karşılıksız burs sağlamaya devam ediyor.
*Vakfın eserleriyle sizin adınız da kalıcı hale geldi..
Evet, Türkan Sabancı Görme Engelliler İlköğretim Okulu ve İş Okulu, Türkan Sabancı Bebek Parkı ve Trakya Üniversitesi’nin içinde açılan Türkan Sabancı Kültür Merkezi benim adımı taşıyor. Ayrıca Sabancı Üniversitesi öğrencilerine vakfımız bünyesindeki fonumdan Türkan Sabancı Bursları veriliyor.
*'Manevi dünyanız zengin olsun, maddi zenginlik ardından gelir' diyen eşiniz Sakıp Bey’i sosyal sorumluluk projelerinde yer alırken anar mısınız?
Evet, Sakıp Bey her zaman aklımdadır. Ben de kendime göre bir şeyler yapıyorum; görebilseydi, çok mutlu olurdu.
*Sakıp Sabancı tedavi görürken de hayır işlerine hiç ara vermedi, hasta yatağından bile bağışta bulundu...
Sakıp Bey, ağır hasta olduğu dönemde bile kendini hep hayır işlerine adadı. Hasta yatağında yanan Kandilli Kız Lisesi’ne bağışta bulunmuştu. Biliyordu ne kadar hasta olduğunu, buna rağmen sürdürdü.
'22 yıldır sanat ödülleri veriliyor'
*Dilek Sabancı akraba evliliği sebebiyle yaşanan sorunlardan bahsetmiş, “Her şeyin bir nedeni var. Babam olmasaydı, Türkiye’nin ilk bilinçli spastik çocuklar rehabilitasyon merkezi ve kemik hastanesi açılmayacaktı. Busayede şimdi birçok çocuk ameliyat olabiliyor” demişti. Ne kadar güzel bir bakış açısı. Sanıyorum çocuklarınız da sizinle aynı yardımsever ruhu taşıyor...
Çok. Özellikle Dilek çok yardımseverdir. Yapılacak işlerle eksiksiz ilgilenir. Annesi olarak bu duruma çok seviniyor, onunla gurur duyuyorum.
*Sakıp Sabancı’nın hat ve resim koleksiyonundan derlenen “Altın Harfler” sergisi, New York Metropolitan Müzesi’nde sergilenen ilk Türk koleksiyonu, aynı zamanda ilk özel kaligrafi koleksiyonu oldu...
New York’taki o sergi çok ses getirdi, aylarca ziyaretçi akınına uğradı. Gerçekten unutulmaz ve gurur verici bir olay. Biz bu işe yeni yeni adım atıyoruz ama yabancılar çok önem veriyor.
*Sabancı Vakfı sanat alanındaki başarıları desteklemeye, Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri’ni yaşatmaya devam ediyor mu?
Sakıp Bey’in sağlığında başlayan “Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri”, sanatı ve sanatçıyı teşvik etmek amacıyla 22 yıldır düzenli olarak veriliyor. Sakıp Bey, sanatın ve sanatçının toplumların zenginliği olduğuna inanır, başarıların ödüllendirilmesini isterdi. Biz de onun vasiyetini sürdürüyoruz. Bugüne kadar 198 öğrenci bu ödülü almaya hak kazandı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden resim, heykel ve geleneksel Türk sanatları bölümlerinden ilk üçe girip mezun olan öğrencilere her yıl toplam 240 Cumhuriyet Altını karşılığı ödül veriyoruz. Sabancı Vakfı’nın sanat alanındaki faaliyetleri bununla sınırlı değil; Uluslararası Adana Tiyatro Festivali ve Uluslararası Ankara Müzik Festivali’ni de destekliyoruz. Metropolis Antik Kenti kazı çalışmaları ve Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası da vakfın desteklediği kültür-sanat faaliyetleri arasında. Ben de elimden geldiğince etkinliklere katılıyorum.
*Adana Tiyatro Festivali’nden bahseder misiniz?
Sabancı Vakfı 17 yıldır Devlet Tiyatroları işbirliğiyle Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’ni düzenliyor. Tiyatro festivalimiz her yıl 80 binden fazla seyirciyi ağırlıyor. Türkiye’nin en uzun soluklu uluslararası tiyatro festivali, her yıl 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde başlıyor.
*Sizin için en büyük mutluluk eşinizin adına ödül geleneğini devam ettirmek olsa gerek...
Sakıp Bey sanatçıların yaratıcı gücüne inanır, başarılarına katkı sunmaya önem verirdi. Onun başlattığı bu ödülleri devam ettirdiğimiz ve değerli vasiyetini sahiplenip bugünlere taşıdığımız için mutluluk duyuyorum.
*Vakfınızın yakın gelecekte farklı projeleri olacak mı?
Sabancı Vakfı, kadın, genç, engelli alanlarında sorunlara çözüm üretecek projelere destek veriyor ve özellikle son 10 yılda sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin gelişmesine önderlik ediyor. Önümüzdeki dönemlerde odaklanacağımız konuları belirlemek amacıyla bu yıl bir strateji çalışması yapıldı, bunun sonuçları kamuoyuyla paylaşılacak.
'Artık mutlu evlilik görmek çok zor'
*Mutlu evliliğin sırrı nedir?
Karşılıklı sevgi, saygı, birbirini anlamak. Eften püften şeyler için birbirini kırmamak. Hayat çok hızlı geçiyor. Artık herkes “Ben” deyip direksiyona geçmenin peşinde, mutlu evlilik görmek çok zor.
*Sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz?
Kilo aldıran şeyler yemiyorum. Akşam yemeklerinde çok azyerim, çoğu zaman çorba içerim, yetiyor zaten.
'Çocukların isteklerini babalarına pek duyurmazdım'
*Hanginiz çocuklarınıza karşı daha otoriterdiniz, Sakıp Bey mi, siz mi?
Çocukların isteklerini, bana uygun geldiği müddetçe babalarına pek duyurmaz, her sorunu kendim halletmeye gayret ederdim. Ama bence anneler ve babalar çocuklarına biraz otoriter davranmalı.
*Sakıp Bey’i birkaç kelimeyle anlatın desek aklınıza ilk neler gelir?
Şakacı, esprili, neşeli, yardımsever ve mizah anlayışı olan bir insandı. Bazen kafası o kadar meşgul gelirdi ki bir şey sorduğumda beni duymazdı. Arkadaşlarıyla buluşmayı, misafir ağırlamayı çok severdi. Bence bu onu dinlendirirdi.
*Onun en çok hangi özelliklerini özlüyorsunuz?
Komik mizaçlı, güler yüzlü bir insandı. Unutamadığım birçok anım var. Mesela bir keresinde Avrupa dönüşü Yunanistan’a gitmeye karar vermiştik. Yunanistan’da bir yemekteyken yan masada bir elmanın iki yarısı gibi duran iki kız kardeş gördük ve biraz sohbet ettik. Türkçeleri pek iyi değildi, biri eşim Sakıp Bey’e dönüp “Sen nesin?” dedi. Sakıp Bey de, “İnsanım” diye cevap verdi. “Canım, onu sormuyorum; Rum musun, Ermeni misin?” diye ısrar etti kız. Sakıp Bey bu sefer de “Erkeğim” diye cevap verdi. Kızların suratını görmeniz lazımdı. Masadan kalktılar, onlar gidince gülmeye başladık. İnanın sabaha kadar gülmekten çenemiz ağrıdı.
'Gidip görülecek bir yerde değil ki göreyim'
*Sakıp Bey’e özleminiz dayanılmaz hale geldiğinde ne yapıyorsunuz?
Odamda bir düğünde çekilmiş fotoğrafımız var, ona bakıp anıyorum. Gidip görülecek bir yerde değil ki göreyim. Kabristana çok giderdim ama geçirdiğim kazadan dolayı onu da pek yapamıyorum. Ancak dua ediyorum, huzur içinde yatsın diye.
*Maddi açıdan iyi durumda olup Sakıp Bey kadar sevilen çok kişi yok. Siz ne düşünüyorsunuz?
Sakıp Bey, 7’den 70’e herkes tarafından sevilirdi. Vefatının üzerinden onca yıl geçmesine rağmen gençlerin onu tanıması ve sevmesi beni çok mutlu ediyor.
'İngilizce’yi daha iyi konuşmak isterdim'
*Alışverişi sever misiniz?
İhtiyacım olan şeyleri alırım ama nerede duracağımı bilirim. İsraf kötü.
*Modayı tanımlar mısınız?
Modanın insanın kendine yakışanı giymesi olduğunu düşünüyorum.
*En büyük tutkunuz nedir?
Ailem. Seyahatlerimi bile kısa keserim. Doğayı, yürümeyi çok severim. Evimin yakınındaki parkta yürüyüş yapmak bana
çok keyif veriyor.
*Pişmanlıklarınız var mı?
Pek olmadı ama mesela İngilizce’yidaha iyi konuşmak isterdim. Londra’da bulunduğum senelerde bu konuda eksiklik hissettim. Bir de enstrüman çalmayı isterdim. Bir yaştan sonra öğrenmek zor.
*Hayatla ilgili felsefeniz nedir?
İnsanların birbirine empatiyle yaklaşması, birbirine yardım etmesi benim için çok önemli. Ancak bu şekilde daha mutlu bir
toplumun temellerini atabiliriz.
*Ne tarz kitaplar okursunuz?
Çok güzel bir şey okumak; senden karşılık beklemez. Yeter ki kendini ona bir arkadaş gibi ver. Okumayı çok severim,
keşke daha fazla zaman ayırabilsem.
*Vakıf çalışmalarınızla ilgili bir kitap yazmayı ister misiniz?
Evet düşünüyorum, en kısa zamanda bunun ile ilgili bir çalışmamız olacak.