X

Röportaj: Reşit ÖZET

Fotoğraflar: Onur AYDIN

 

 

-Cihan Bey ilk göz ağrınız Huqqa açıldığından bu yana neler değişti?

 

 

 

Cihan Kamer: Bir düzeltme yapalım benim ilk ve tek göz ağrım Simay'dır. Çok genç, dinamik, vizyonlu bir yolda ilerliyoruz. 4 yılda çok yol kat ettik. Biliyorsunuz ilk Huqqa ile The Market'i kurduk. Onun arkasından da Simay Qurabiye'yi kurdu. Toplam 5 ana markamız oldu bunlar; Huqqa, The Market, Qurabiye, Huqqabaz ve Likit olmak üzere ve biz bunların hepsini Q Gıda olarak birleştirdik. Biz gıda işini çok sevdik. Kendi markalarımızda yöreselliği, sokak markalarını, kaliteyi çok önemsiyoruz, insanların bu mekanlarda sosyalleşmesini, keyif almasını da... Hatta ben bunu şöyle açıklıyorum; bu işi o kadar sevdik ki önceden ailece oturduğumuz zaman sadece mücevherden bahsederdik damadım Ahmet'in aileye katılmasından gıda konusundaki tecrübesiyle daha fazla büyümeye başladık ve artık aile arasında gıda öncelikli olarak konuşulmaya başladı.

 

 

 

-Nasıl doğdu bu proje? Ahmet Bey'in aileye girdikten sonra kızınızın çok sevmesinden dolayı mı?

 

 

 

C.K.: Ailede biraz iş paylaşımı gibi diyelim oldu. Eşim ve oğlum mücevherde ilerliyorlar. Kızım ve damadım gıdaya olan sevgileri, dolayısıyla da gıdada daha fazla büyümeye başladık.

 

 

 

-Yıllarca mücevher sektörünün içinde olan biri olarak ailece yeme-içme sektörüne girmek riskli değil miydi?

 

 

 

C.K.: 2016'da 56 milyon olan ciroyu 2017'de 100 milyon liraya çıkarttık. Kaldı ki ülkemiz hakikaten gerek içeriden gerek dışardan birçok baskılar ve sıkıntılar içersinde olaylar yaşıyor. Bir referandum süreci yaşanılacak. Bütün bunlara siyasal açıdan baktığınız zaman çok kolay günlerden geçmiyoruz. 2016'da yaşadığımız terör olayları insanları daha eve hapsetmiş noktadaydı. Yani insanlar dışarı çıkmaya endişe ediyordu fakat bütün bunları çok şükür atlatmış vaziyette görüyoruz ve 2017'ye daha çok güvenle giriyoruz.

 

 

 

-Cihan Bey, Fenerbahçe'de başkan yardımcılığı yaptınız. Var mı gelecekte böyle bir şey?

 

 

 

C.K.: Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Yani Fenerbahçe benim başka bir aşkım. İşim, kızım onun arkasından da Fenerbahçe aşkım. Açıkçası yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra çok fazla koptum. Yani sporla ilgili gelişmeler beni mutsuz ediyor. Gerek sporu gerek siyaseti hep birleştirici buluşturucu bir noktada olduğuna inanan bir insanım. Yani spor dediği zaman insanlar eğlenmeliler keyif almalılar orada buluşmalılar. Rakabetinin böyle keyifle eğlenceyle birbirine takılmakla yapıldığı bir ortam içerisinde yaşanması gerektiğine inanıyorum. Fakat malesef yaşanılan çeşitli hadiseler futbolu bu noktadan çıkartmaya başladı. Futbol gündem değil başka şeyler gündem. Beni bunlar biraz spordan

 

soğuttu. Ama Fenerbahçe sevdası aşkı öyle bitecek şey değil.

 

 

 

-''Bir daha yönetime girmem'' diyor musunuz?

 

 

 

C.K.: Ben hayatımda hiçbir noktada şunu yapmam böyle olmaz dememeye özen gösteririm. Kalben gönülen yapmayacak olsam bile bunu dillendirmemeye özen gösteririm. Çünkü hayatın insanları hangi ortamda nerelere taşıyacağı hiç belli olmuyor. Şu anki düşüncelerim ve inancımla önümüzdeki süreçte ne siyasette ne sporda olmayı arzu etmiyorum.

 

 

 

-Simay Hanım Qurabiye'yi açmaya nasıl karar verdiniz?

 

 

 

S.U.: Geçen sene benim doğum günüm 8 Mart'ta kuruldu. Benim çocukluk hayalimdi. Annemle beraber sofra hazırlamayı yemek yapmayı çok seven bir çocuktum. 5 yıl önce Mutfak Sanatları Akademisi'ne gitti. Şu an Cordon Blue'ye gidiyorum ve eğitimime orda devam edip kendimi geliştiriyorum.

 

 

 

-Babanızla çalışmanın avantajları vardır mutlaka çeliştiğiniz zamanlar oluyor mu?

 

 

 

-S.U.: Babamla genelde çelişmiyoruz aslında. Hep aynı yönde bakıyoruz bunun da nedeni küçüklüğümden beri evde sürekli iş konuşuyor olmamızdı. Babam beni hayatım boyunca çok yönlendirdi. Bu yüzden babamla çok fazla çelişmiyorum. Onun yerine zevk alarak ilerliyoruz yolumuzda. Hatta bir ürün çıkacağı zaman ben demo yapıp götürüyorum. ''Baba bunu tadar mısın? Senin fikirlerin benim için çok önemli. Anne lütfen sen de tadına bak şekeri az mı gelmiş ya da çikolatası fazla mı gelmiş?'' derim. Zaten eşim de bu işi severek yaptığı için ve vizyonu benden bu konuda daha ilerde olduğu için bana evde daha fazla destek veriyor. Önce ürünlerimi evde yapıyorum gece saat kaç olursa olsun önce eşime denetiyorum. Uyandırdığım zamanlar bile olmuştur. Seyahatlarimizde pastaneleri otelleri geziyoruz.

 

 

 

-Markanız büyüyecek mi hedefiniz neler?

 

 

 

S.U.: Hedefim dünya markası yapmak. Çok sevdiğim için New York ve Londra'ya taşımak istiyorum.

 

 

 

-Yeni girişimcilere ne gibi tüyolar verebilirsiniz?

 

 

 

S.U.: Öncelikle bu işi keyifle yapmaları çok önemli. Bu biraz diğer sektörler gibi olmadığı için içten gelmesi gerekiyor. Biz aile olarak yemeği seven bir aileyiz. Yeni katılan arkadaşlar önce içten sevecekler, ondan sonra bunun eğitimini alarak ilerlemeye geçmeleri gerekiyor.

 

 

 

-İlk kurabiyeyi aileden kim tattı?

 

 

 

S.U.: İlk yaptığım kurabiyeyi annem tattı. Çünkü evde daha çok onunla vakit geçiriyordum. Biz aynı zamanda organizasyonlara kurabiyeler de yapıyoruz. Catering servisi veriyorum ayrı zamanda. Dışarda da hastane odası süslemesi ve benzeri gibi.

 

 

 

-Simay Hanım eğitiminize ne yönde aldınız?

 

 

 

S.U.: Ben Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Londra'ya gittim orada dersler aldım ve Koç Üniversitesi'nde o dersleri saydırdım. Daha sonra kısa bir süre iletişim sektöründe çalıştım.

 

 

 

-Kendinizi kelimelerle anlatsanız neler seçerdiniz?

 

 

 

S.U.: Hırslı, dinamik coşkulu.

 

 

 

-Babanızın en çok örnek aldığınız yönler neler?

 

 

 

S.U.: Sağduyulu olması. Babam bize hep şunu öğretti sabırla, gayretle yaptığınız hiçbirşeyin sonuçlarını kötü olarak almazsınız derdi.

 

 

 

-İşinizde olmazsa olmazlarınız neler?

 

 

 

S.U.: Yalanı affetmem. Her insan hata yapabilir. Ama bunu yalanla kapatmak benim malasef en yenemediğim şeydir. Gerçekten yalana hassasiyetim var.

 

 

 

-Ahmet Bey sizin yeme-içme sektörüne girme hikayeniz nasıl başladı?

 

 

 

A.U.: Çocuk yaştan beri anneannemle büyüdüm. Çünkü annem ve babam doktor olduğu için evde kalamıyorlardı. Anneannem de kız meslek lisesi öğretmeniydi. Çok güzel yemek yapar. Beraber mutfağa girerdik. 10 yaşında su böreği açıyordum. Çocukluktan beri yemek yemekten çok yapmaya ilgim var. Eğitimimi çok farklı alanlarda tamamladım ama bu yeme-içme sevdası hiç bitmedi. ''Hobim olanı işe döndüreceğim yeme-içme sektöründe devam etmek istiyorum'' dedim aileme. Hayalim olan tarzda bir restoran açtım.

 

 

 

 

 

'Konuşacak çok konumuz var'

 

 

 

-Eşinizle nerede tanıştınız?

 

 

 

A.U.: Eşimle ramazan ayında Çaba'nın bir yemeğinda tanıştık. Zaten ikimizde Çaba'daydık. Birbirimize aşinaydık ama muhabbetimiz fazla ilerlememişti. Yemeklerde insanlar daha çok muhabbet etme olanağı buluyor. İkimizinde aynı konulara ilgi duyuyor olması konuşacak çok şeyimizin olmasını sağladı.

 

 

 

-Simay Hanım ve Ahmet Bey favori yemeğiniz nedir?

 

 

 

S.U.: Eşimin açtığı su böreği

 

A.U.: Su böreği, kadınbudu köfteyi güzel yaparım.

 

 

 

-Simay Hanım uyumlu evliliğin sırrı nedir?

 

 

 

S.U.: Birbirimize karşı çok anlayışlıyız. Sabırlıyız ve birbirimizi dinleriz. Bir de ikimiz demutlu ailenin çocuklarıyız öyle yetiştirildik. Bu yüzden birbirimizle konuşarak çözemeyeceğimiz sıkıntının kalmayacağına inanıyoruz.

 

 

 

-Eşinizi kelimelerle anlatmanızı istesem neleri seçerdiniz?

 

 

 

A.U.: Uyumlu, sevgi dolu. Samimi ve insanı mutlu hissettiren. Saygılı ve özenli bir insan. Özellikle özel günlere çok değer verir Simay. Süprizleri çok sever o yüzden kutlamalara çok özen gösteriyor.

 

 

 

-Aynı soruyu size sorsam Simay Hanım?

 

 

 

S.U.: Ben dürüst derim. Kızacağım bir şey olursa bile Ahmet bunu dürüstlükle söyler. Sadıktır aynı zamanda. Duygusaldır.

 

 

 

-En büyük lüksünüz nedir?

 

 

 

A.U.: En büyük lüksüm pazar günü eşimle zaman geçirmek.