X

Röportaj: Reşit ÖZET

Fotoğraflar: Hakan YAĞCI

-16 Aralık’ta Türkiye'de ilk defa gerçekleşecek olan dev bir organizasyonunuz var. Biraz bahseder misiniz? Böyle bir müzayede ilk kez yapacaksınız.

 

 

Maya Bitargil: 16 Aralık’ta ilk defa Türkiye'de ‘Signe Mücevher ve Saat Müzayedesi’ yapıyor olacağız. Yine her zaman ki lokasyonumuzla St. Regis Hotel’de olacağız. Onun öncesindeki 3-4 gün boyunca mücevherler ve saatler Portakal Galeri’de hem ziyaret edilebilecek hem de misafirler bizzat deneyecek.

-Şuan babanız Raffi Bey ile birlikte çalışıyorsunuz. Nasıl bir hazırlık aşaması içindesiniz?

Maya Bitargil: Tabii ki çok yoğun bir dönem geçiriyoruz. Hem İstanbul için öyle hem de daha çok yeni Gala Modern’i yaptık. Onunda çok ciddi bir koşuşturması vardı. Çok çok iyi geçti. Şimdi sırada bizim bu müzayedemiz var. Bu müzayede elbette ayrıca beni çok heyecanlandırıyor. Çünkü mesele mücevher ve saat. Yüzyıllardır kadınların en çok ilgisini çeken şey mücevher olmuştur. Bende o kadınlardan birisiyim. Mücevher bir kadının bedenine en yakın tutabileceği, takabileceği kendisini çok iyi ifade edebileceği bir arzu nesnesidir. Kimi zaman bir sanat eseri bile olabiliyor. Seçtiğimiz mücevherler üç hanımın koleksiyonundan bir seçmedir. Bu üç hanım yıllar içerisinde bu mücevherlere çok iyi bakmışlar, çok sevmişler. Şimdi onlar için bir dönüşüm ve değişim zamanı. Bu mücevherler de bizim aracılığımızlayeni sahiplerine kavuşucaklar. Bunları seçerken elbette hepsinin kondisyonlarının mükemmel olmasına dikkat ettik. ‘Signe’ dediğimiz zaman biliyorsunuz esasında Türkçesi ‘İmzalı Mücevherler’ demektir. Peki bu imzalar kimlere ait Van cleef&Arpels'a, Bulgari, Sharon'a , De Grisogono'ya ve Shopar'a yani mücevher dünyasının yıldızlarına ait imzalardır. Hepsi son derece kendi dönemlerini çok iyi anlatan, çok iyi yansıtan parçalar. Müzayede de satışa sunulacak eserler 1000 tl ile 800.000 tl arasındadır. 52 tanesi yüksek mücevher 25’i ise Chanel'in Costume Jellewery diye adlandırılan ‘Kostüm aksesuarı’ mücevherlerdir. Dediğim gibi mücevher yüzyıllarca kadınların hem kendi statülerini hem de eşlerinin statülerini göstermeye yarayan parçalardır. Eski Anadolu Uygarlıkları’ndan Mısır’a, Bizans’a,Osmanlı Sarayları’na, İslam Dünyası’na ve Batı Dünyası’na kadar mücevher her zaman var olmuştur. Bugüne geldiğimizde, erkekler genelde kadınlara mücevher hediye alırlarken aynı zamanda yatırım olduğunu düşünerek alıyorlar. Bugünün dünyasında kadın artık daha görülebilir bir yerde. Kadın daha çok maddi güce sahip, çalışıyor ve kendisi de artık alışveriş yaparken yatırım da olmasının bilinci ile hareket ediyor. Dolayısıyla birkaç gün önce gözüme çarpt.ı Dünyadaki yıllık alışverişin 20 Trilyon dolarının kontrolü kadınlarda. Bunda tabii ki çok zirvenin ucundan bahsediyor olacağım. O zirvenin çok uçlarında mücevher ve saat bu alışverişin çok ciddi bir noktasına denk geliyor. Yine mücevher ve saat dediğimizde, kadın dediğimizde lüks de diyoruz. Lüks, ihtiyaçtan alınan şeyler değildir. Ancak çok istenmesi, çok sevilmesi ve çok tutkuyla hareket edilmesi lazım. Biz de ilk kez Türkiye'de böyle bir şey yapıyor olmaktan heyecanlıyız. Bakalım nasıl bir sonuç alacağız.

 

 

'Yaptığımız eserlerin bir bağı var'

-Geçtiğimiz günlerde bir ilk olan 'Sessiz Müzayede'yide gerçekleştirmiştiniz. Aradaki farklılar neler?

Maya Bitargil: Evet, bir çanta müzayedesi yaptık. Bunları yaparken, elbette biz Portakal Galeri’de bugüne kadar tablolar, heykeller, sanat eserleri ile sanatseverlerle buluşuyorduk ve hala buluşuyoruz. Bu yaptığımız iki çeşit müzayede de, belki henüz sanat eseri almamış henüz kendisini çok yakın hissetmemiş veya hissetmiş insanlarla yan yana geliyoruz. Çanta müzayedesinde de böyle olmuştu. Bu son derece yeni bir ilişki ve yeni bir bağ sanat eseri ile mücevher zanaatinin ortak buluştuğu çok alan var. Mücevher dendiği zaman biliyorsunuz bundan birkaç yıl önce Anish Kapoor, Damon Hersh, Marc Quinn gibi sanatçıların o dev heykellerinin çok minyatür hallerini Londra’dan Türkiye’ye getirmiştik. İmzalı mücevherlerdi ama imzalar bugün ki bahsettiğim Van Kleef, Boucheron gibi markalar değil, onun yerine Marc Quinn, Anish Kapoor gibi yaşayan en önemli çağdaş sanatçılardı. Dolayısıyla her yaptığımız eser birbiriyle evli ve bir ilişkisi var. Bu kez de böylesi mücevherleri yan yana getirdik.

-Dünyada bu müzayedeler nasıl yapılıyor? Farklılıkları nelerdir? Mücevher vitrinde mi satışa sunulacak yoksa manken üzerinde mi?

Maya Bitargil: Biz heykellere, objelere, tuğralı gümüşlere veya Osmanlı tombaklara nasıl davranıyorsak mücevherlere de öyle davranıyoruz. Dolayısıyla Portakal Galeri kadrosundaki arkadaşlar, yine bizim bilinen kadife tepsilerimizin içinde cam fanuslardan çıkmış mücevherleri misafirlerimizin arasında dolaştırıcaklar. Ben o sırada müzayedeyi yapıyor olacağım. Zannedersem çok sıcak bir ortam olacak, ben öyle hayal ediyorum ve dilerim öyle olur.

-Peki bu yapacağınız müzayedeyi duyan arkadaşlarınızdan nasıl tepkiler aldınız?

Maya Bitargil: Çok sevindiler, niye bu zamana kadar yapmadın dediler. Dilerim sonucu da öyle olur, dilerim devamı da gelir. Bu arada hep kadın kadın dedim ama saatlerin arasında Breguet saatler var, erkek kol düğmeleri var. Zaten kadın ve mücevher dediğimizde, otomatik olarak erkeklerin de ilgi alanına giriyor. Dünyada bu yüzyıllardır yapılıyor. Bilinen müzayede şirketleri bizim de onların kendi experleriyle kendi experlerimizle de direk temasındayız. Elbette bilinen müzayede ciddiyetinde ve aynı disiplinde hareket ediliyor. Bizde öyle yapacağız.

-Babanızın yanında ona yardımcı oluyorsunuz. Bu müzayedelerde eşiniz İbrahim Bey de sizi izliyor. O sırada neler hissediyorsunuz?

Maya Bitargil: Çok heyecanlı oluyorum. Müzayede aralarında onunla takılıyoruz. Dolayısıyla daha neşeli geçiyor diyebilirim.

 

 

'Hayatımın merkezi kızım'

-Kızınız Defne Olivia büyüdü. Aile yaşamınız nasıl gidiyor?

Maya Bitargil: Evet, Defne Olivia şimdi 21 aylık oldu. Minik yuva öncesi okullara gitmeye başladı. İlk başta çok tepki gösterdi, alışması zaman aldı. Çok özgür ruhlu bir kıza benziyor. Şimdiden çok şükür, çok iyi gidiyor.

-Kızınızın ilk dünyaya geldiği zamandan, bu zamana kadar hayatınızda neler değişti? İlk zamanlar bayağı zorlandığınızı söylemiştiniz?

Maya Bitargil: Evet tabii ki ilk zamanlarda adaptasyon biraz zaman aldı. İş hayatına geri dönmem, bütün rutinim değişti. Ona adapte olmam belirli bir süre aldı. Ama şimdi o da benim işime gidip geliyor, babasının işine uğruyor. Böyle zannedersem kendi kendine yeni bir sistem yarattık. Tabii benim hayatımın merkezi kızımdır. Kızımın hayatı, onun iyi olması. Her anne babanın olduğu gibi benimde günlerim öyle dolu dolu geçiyor.

-İbrahim Bey'in işinize desteği nasıl oluyor?

Maya Bitargil: İbrahim, işime her zaman destek olmuştur. Bir kere işimin başında olmam, onu memnun ediyor. Çok da teşfik ediyor. Beni hiçbir müzayedemde yalnız bırakmıyor. Bir çok yurtdışı fuarına bile beraber gidiyoruz. Ayrıca ilgili olduğum alan onunda hoşuna gidiyor. Beraber müze, koleksiyon, sergi gezmek zaten bir çok çiftin beraber yapmaktan çok keyif aldığı bir şey. Tabii ben müzeleri ve sergileri çok profesyonel bir gözle geziyorum. Bilmiyorum benim bu ciddi halimden o ne kadar keyif alıyor. Ama kimi zaman pazarlıkları da o yapabiliyor.

-Yeni yıl için bir tatil planınız var mı?

Maya Bitargil: Yeni yılda İstanbul’da olacağız. Onun öncesinde kızımızı da alıp İbrahim’in ailesini ziyarete Antakya‘ya gideceğiz. Orada büyük bir ailemiz var.

-Antakya'yı sevdiniz mi?

Maya Bitargil: Antakya’yı çok çok sevdim. Müzeleri, insanları çok zengin bir şehir. Orada müthiş bir mozaik var, etkilenmemek mümkün değil.

-Babanız Raffi Bey’in kızınızla ilişkisi nasıl büyüdü?

Maya Bitargil: Şimdi kızım oraya gidip geliyor. Babama istediği kadar pas vermiyor. Çok peşinde koşuyor bir öpücük alsın diye ama, kızım nazlı davranıyor. Benden akıllı çıktı.