X

Uluslararası sanat festivallerini ve Türkiye'deki sanat organizasyonlarını yakından takip eden bir isim Elif Dürüst. Çağdaş sanatı ayrıca çok seviyor. Evindeki sanat eserlerinin çoğu sanatçı arkadaşlarına ait. Dürüst, sanatı 'Gündelik hayatta nefes aldıran tek yer' olarak tanımlıyor. Sanatla bu kadar duygusal bir bağ kuran Elif Dürüst'le yan yana gelmişken sanat konuşmazsak olmazdı...

Röportaj: Aybala YILDIZ

Fotoğraflar: Onur AYDIN

Sanatla yolunuz nasıl kesişti?

Ben çocukluğumdan beri sanata ilgi duyuyordum. Küçükken gittiğimiz seyahatlerde de müze veya galeri gezmeyi hep seviyordum. Ama esas sanatla ilgilenmem Aralık Derneğiyle oldu. İskender Savaşır, kız kardeşim ve 3 psikolog arkadaşımla kurduğumuz Aralık Derneği’nde değişik bir sürü dersler veriyorduk. Edebiyattan, psikanalizden, felsefeden ve sanat tarihinden, çağdaş sanattan. Ben bütün derslere ilgiliydim. 15 sene boyunca sürdü bu dersler. Hepsine ilgiliydim ama daha çok sanat tarihi ve güncel sanat derslerine de giriyordum. Sanatla gerçek anlamda ilgilenmem bilgi anlamında böyle başladı. Sanatın hayatımızın içinde bir kavram olduğuna inanıyorum ve sanatı gerçekten üretene destek olmak, sanata gereksinim duymak, sanatla bir nefes almayı bilmek ve sanatı paylaşmak için yeni kapılar açmak.

Sizce geçmişte insanların sanatla yolu nasıl kesişmiştir?

Sanat çok eskilere dayanıyor. Ülkemizde başka hiçbir yerde olmayan Göbeklitepe ve Çatalhöyük’ten de gördüğümüz kadarıyla sanatın insanla ilişkisi çok eskilere dayanıyor. İnsanın doğayla yaptığı mücadelede doğaüstüyle iletişime geçme çabalarında ürettikleri sanat eserine dönüşmüş. Onun dışında Orta Çağ’da da kitapların kenarına yapılan süslerin kitaplardan bağımsızlaşması ve sadece estetik bakış açısıyla da sanatın bir tarafı da başlamış oluyor. Yani sanatla insan ilişkisi çok eskiye dayanan bir ilişki.

Psikanalize düşkün olduğunuzu biliyoruz. Sanatla psikanaliz arasında nasıl bir bağ var?

Bence bu bağ Sigmund Freud’un sanatçılara olan ilgisiyle ortaya çıkıyor. Freud’a göre bizim bilincimizin dışında içgüdülerimizin, gerçek isteklerimizin bastırıldığı bir bilinçaltı var. Sanatçılara meraklı çünkü sanatçıların kalemleriyle, müzikleriyle veya resimleriyle ürettiklerinin bilinçlerinden daha çok bilinçaltında ki simgeleri yansıttığına inanıyor. O yüzden psikanalizle sanatın aslında çok yakın bir ilişkisi var. Bir sanatçının ürettiği eserde bence kendi bilinç dışını simgeliyor değil bizim dışımızda ki birçok şeye de muhakkak değiyor ki hepimiz birçok gerçek sanat eseri karşısında çok heyecanlanıyoruz, nefesimiz kesiliyor. Bizim farkında olmadığımız birçok duyguyu aynalandığını düşünüyorum.

Bir esere sahip olmadan önce nasıl bir yol izliyorsunuz?

 

 

Bir esere sahip olmadan önce bütçeme uygunluğuna bakıyorum. Ondan sonra bende uyandırdığı hisse bakıyorum. Gerçekten beni heyecanlandırıyorsa her sabah kalktığımda görüp kendimi iyi hissedeceğim hissini sağladığına inanıyorsam eseri almak için harekete geçiyorum. Genelde sanatçısıyla da tanışmak çok hoşuma gidiyor. Çünkü sanatçının da ürettiği eserinin nerede olduğunu bilmesini önemsiyorum. Bunun onun hakkı olduğunu düşünüyorum. O yüzden de çok şanslıyım ki evimdeki eserlerin sanatçılarının çoğunlu yakın arkadaşım çünkü eseri aldıktan sonra aramızda gerçekten bir bağ oluşuyor ve bu dostlukla devam ediyor.

Peki evinizde hangi sanatçıların eserleri var?

Çok şanslıyım iyi sanatçılar benim iyi arkadaşlarım ve arkadaşlarımın eserleri oluyor. Erdoğan Zümrütoğlu, Ardan Özbenoğlu, Ahmet Güneştekin, Murat Morova gibi pek çok sanatçı arkadaşımın eserleri bende var.

Çağdaş sanata mı yoksa klasik sanata mı daha çok seviyorsunuz?

 

 

Ben çağdaş sanatı çok seviyorum çünkü eserde emeği de çok önemsiyorum ama fikri de çok önemsiyorum. Çağdaş sanatta o beklenmedik, insanı heyecanlandıran fikirler benim çok hoşuma gidiyor.

Yoğun bir iş hayatınız var. Sanat, ruhunuzu nasıl besliyor?

Sanat bence sadece bana değil herkese çok iyi geliyor. Sanat gerçekten beni gündelik hayatın baskısından koşturmasından yoğunluğundan nefes aldıran bir yer. Gerçekten bu koşturmanın bu üç boyutlu hayatın peşinden koşarken bir durup başka bir yerden daha uzaktan bakmamızı sağlıyor. O yüzden sanatı desteklemeyi, sanatla beslenmeyi çok önemsiyorum. Her şeye mesafe almamızı sağladığı için.

Aşkla sanat arasında nasıl bir bağ var sizce?

Sanat içimizdekini aynalanıyor. Farkında olmadığımız birçok duyguyu, birçok heyecanı bize tekrardan uyandırıyor. Aynı şey aşk içinde geçerli bence. Aşık olduğunuzda karşınızda ki insan yok aslında siz kendi içinizde bilmediğiniz saklı olan bir şeyler uyanıyor. Onlar aynalanıyor. Belki bu anlamda sanatla aşk benziyor diyebilirim. İkisi de insanlık olduğu sürece var oldu ve var olacaklar.

Dekorasyon işiyle meşgulsünüz. Dekoratif objelerle çağdaş sanat eserleri arasında nasıl bir fark var?

Bence dekoratif objeyle sanat eseri arasında çok büyük bir fark var. Bir kere sanat eserini sanatçılar üretiyor. İçinde çok büyük bir emeğin yanında büyük bir fikirde oluyor. Sanat eseri insanı heyecanlandırıyor. Bu günlük koşturmadan dediğim gibi bu üç boyutlu hayattan uzaklaştırıyor. Başka bir boyuta taşıyor. Ancak dekoratif obje bir tek estetikle sınırlı değil diyebiliriz. O ancak bu dünyayı süslüyor, güzelleştiriyor ve estetik katıyor.

 

 

Bir sanat eserinin sizi hüzünlendirmesi mi yoksa mutlu etmesi mi lazım?

Eskiden hüzünlü işleri daha çok seviyordum. Artık beni daha mutlu eden pozitif anlamda heyecanlandıran işler alıyorum.

Geçtiğimiz hafta kızınızı eğitim için Amerika’ya gönderdiniz. Neler hissediyorsunuz?

Annelik bence bir kadının hayatındaki en önemli alan. Kadının sadece kendinden ibaret olmadığını, senden çok daha önemli bir şeyin olduğunu öğretiyor. Başka hiçbir başarıyla, başka hiçbir hisle ölçülemez bir heyecan. Çocuk sahibi olmak diğer çocuklara karşıda daha hassas olmayı daha özverili olmayı getiriyor bence.

Modayla aranız nasıl? Kombinleriniz çok beğeniliyor...

 

 

Moda insanın kendi küçük gündelik sanatı. Her gün ki ruh halini bir şekilde dışarıya yansıtması bence. Tabii moda endüstrisi de insanlarda ki bu merakı bir şekilde kullanıp yeni konseptler oluşturuyor. Ben en çok siyah giyinmeyi seviyorum. Sanırım siyah giyinmek sadece o rengin anlamından çok sizin o rengi nasıl taşıdığınızla da ilgili. Sizin kıyafetten daha ön planda olmanızı sağlıyor siyah. O yüzden çok siyah giyinmeyi seviyorum.

Dekorasyon alanında faaliyet gösteren Altıncı Cadde'nin kurucu ortağısınız. İş hayatınız nasıl gidiyor?

Ben bildiğiniz gibi Altıncı Cadde’yi yapıyorum. Hem online de müşterilerimize ulaşıyoruz. İnternet sitemizden. Hem de üç tane mağazamız var. Biri Trump’ta biri Nişantaşı’nda biride Bodrum’da. Biz evle ilgili her şeyi özellikle sitemizde bulundurmaya çalışıyoruz. Kalabalık bir ekibiz ben tedarikçilerle ilişkiden, ürünlerin seçilmesinden, ithalatının yapılmasından, fiyatlandırılmasından, depolanmasından, pazarlanmasından, müşterilere ulaşmasından, müşteri memnuniyetinden yani a’dan z’ye kadar her şeyiyle ilgilenmeye çalışıyorum. Özellikle Nişantaşı’nda ki mağazamızda daha çok bulunuyorum. İşlerimizde bir şekilde eviyle ilgilenenlere ulaşmış bulunmakta.

Mağazada en çok sevdiğiniz, evinizde de en çok kullandığınız ürünler hangileri?

Ben bizim markamızdan çok ürün kullanıyorum. Evimde özellikle dekoratif masa ile ilgili bir şeyler alıyorum. Kızımın odası, oturma odam bizim markamızdan döşendi. Yani koltuk, sehpa, yemek masası gibi bizim kendi ürünlerimizden ben kendi evimizde çok kullanıyorum.

Evinizin dekorasyonunda hangi renkler hakim? Klasik mi yoksa modern mi döşediniz?

Modern bir ev benim evim. Çok renkli değil daha düz. Sanat eserlerinin daha ön planda olduğu ve rahatın ve konforun önemsendiği bir ev.

Kendinizle baş başa kalmak istediğinizde gittiğiniz yerler nereler?

İşime haftanın her günü yoğun bir şekilde geliyorum. Onun dışında Aralık Derneği’nde verdiğimiz seminerler devam etmese de yaptığımız sosyal sorumluluk projeleri devam ediyor. Contemporary Art’la beraber ortak bir proje yaptık. Kilis’in en büyük Ortaokulunu yaptık. 8 derslikli. Yeni bitti. O yüzden Aralık Derneği’nin projeleriyle de ilgileniyorum. Gerçekten bir koşturma içindeyim. En nefes aldığım yer sanırım evim. En çok evde tek başıma vakit geçirmeyi seviyorum.

Kardeşiniz Şirin Yalçın’la ortak iş alanlarınız var. Birbirinizle fikir alışverişi yapıyor musunuz?

Şirin’le zaten normale göre bile çok görüşen iki kardeşiz. Sadece işle ilgili değil hayatın her alanında birbirimizle fikir alışverişi yapıyoruz. Birbirimizin fikirlerini önemsiyoruz. İşle ilgilide ikimiz değişik fuarlara gidiyoruz ama birbirimizin alanıyla ilgili yeni bir şeyler gördüğümüzde, yeni fikirlerle karşılaştığımızda her zaman iletişim halindeyiz.

Aralık Derneği çalışmalarına devam ediyor mu?

Az önce bahsettiğim gibi verdiğimiz seminerler devam etmiyor. Onlara tekrardan başlamak istiyorum. Ama sosyal sorumluluk projelerimiz devam ediyor. Okulumuzu yeni bitirdik. Bu sene içinde de tekrar yeni proje yapmayı hedefliyoruz.

Yurtdışında huzur bulduğunuz tatil yerleri nereler?

Şimdi kızım orda olduğu için en çok New York’a gitmeyi seviyorum. Kızım Yasemin'i görmek için.