‘Ben önce Leyla’yım, Alaton’luğum sonra geliyor’
Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, soyadına çok güç atfedildiğini kendisinin hayatta önce Leyla sonrasında Alaton soyadına sahip olduğunun altını çiziyor
Kendisiyle çok barışık bir isim Leyla Alaton… Hayatın pozitif yönlerini alan, hayatta iyi olmayı seçen ve çevresine de olumlu enerji saçan ünlü iş insanı, her dakikanın insan için ne kadar önemli olduğunun bilincinde… Hayatın, bir anını bile kaçırmak istemiyor. Bu kadar hayat dolu bir kişilikle karşılaştığımda ister istemez ‘Bu enerji nereden geliyor?’ diye sordum… Sanata olan aşkını, evlatlarına olan sevgisini, işine olan tutkusunu ve daha fazlasını anlattı Leyla Alaton…
Röportaj: Aybala YILDIZ
Fotoğraflar: Atakan MAKAR
Yıllardır sanata destek veren biri olarak şu an gezdiğimiz ARTCONTACT İstanbul’u nasıl buldunuz?
L.A: O kadar özlemişiz, o kadar burnumuzda tütmüş ki sanat, ben mest durumdayım. Hakikaten içim içime sığmıyor. 1.5 seneden fazla oldu sanatla buluşmayalı. Onun için ilaç gibi geldi. Herkese tavsiye ediyorum.
Sanat psikolojinizi nasıl etkiliyor? Eserler sizde nasıl bir etki yaratıyor?
L.A: Bir sanat eserine baktığımda bütün dünyayı unutuyorum. Problemleri, yapmam gereken şeyleri, hepsini unutuyorum. Sadece sanatçının ifade etmek istediği şeyi görüyorum. Ne anlatmak istediğini düşünüyorum. Sanat beni birdenbire başka bir gezegene götürüyor. Sanattan çok zevk alıyorum. Aklımızın ambargolarını indiriyor. Kendim bu alanda yaratıcı olmadığım için kendim yapamadığım şeylere çok hayran oluyorum. Sanatçı olmak ayrı bir şey. Üstün bir yetenek.
Sizi her sergide görmek mümkün. Genç sanatçıları da desteklediğinizi biliyorum…
L.A: Evet zaman ayırıyorum çünkü onlar bu kadar güzel şeyler yarattıysalar bizim yapacağımız tek şey en azından gidip görmek. Bu demek değildir ki hepsine sahip olmalıyız, ama görmeliyiz. Çünkü onlar görülmek istiyorlar. Görüldükçe cesaretleniyorlar. Görüldükçe daha iyisini yapıyorlar. Ne kadar çok tanınırlarsa o kadar insana ulaşabiliyorlar. Bence sanatçılarda bizden bunu bekliyor. Sanata destek vermek hepimizin görevidir. Bunu zevkle yapıyorum. Yeni sanatçılara özellikle görünürlülüklerini sağlamak için elimden gelen desteği veriyorum. Çok şükür sosyal medya sayesinde de bunu başarıyoruz. Herbirimiz kendi çapımızda bu güzellikleri paylaşıyoruz. Benim önceliğim bu benim hayatımı zenginleştiriyor.
Sanatı yatırım aracı olarak görüyor musunuz?
L.A: Sanatı hiçbir zaman yatırım aracı olarak görmedim. Bu demek değildir ki görülemez ama ben öyle görmüyorum. Yatırım aracı olsun diye koleksiyoner olmadım. Eserleri yatırım için satın almıyorum. Sadece ve sadece ruhuma iyi geliyorsa ve bana bir şey söylüyorsa, onunla beraber yaşamak istiyorsam ve tabii ki alabiliyorsam sahip olabilirim. Hayatımın parçası ve beni zenginleştiriyor. İnsan olarak zenginleştiriyor. Çocuklarımın da sanatla büyümelerini arzu ettim. Hayatıma en büyük renk sanatla geliyor.
Son zamanlarda sahip olduğunuz bir eser var mı?
L.A: Her biriyle ayrı bir ilişkim var. Çünkü unutmayın ki alırken de bir şey yaşıyorsunuz. Özellikle sanatçıyı tanıma fırsatınız olursa tabii şart değil. Çünkü starları uzaktan görmek başka bir şey. Önemli olan benim için onların sanatı, kişilikleri ve ya ne yaptıkları değil. Eserle daha çok ilgileniyorum. Tabii ki sanatçı çok yakın dostlarım var. Hepsinin ayrı bir hikayesi var.
Sizin aktif olduğunuz bir diğer mecra sosyal medya. Sosyal medyayı ne amaçla kullanıyorsunuz?
L.A: Sosyal medyaya bayılıyorum. Çünkü 8’inci viteste gidiyor. Bende çok hızlı bir insanım ve sosyal medyanın hızı bana uyuyor. Bende ona uyuyorum. Ne zaman istersem o zaman paylaşıyorum. Ne zaman unutmak istersem o zaman unutuyorum. Orası bir özgürlük alanı. Benim için aynı zamanda da öğrenme ve öğretme alanı. Ben oradan çok şey öğreniyorum. Bildiklerimi de paylaşıyorum. Şu anda yaptığımız gibi sanatı görün, harika bir şey burası gelin diye uyandırmak için cesaretlendirmek için teşvik etmek için en doğru yer. Ve bizi çok eşit kıldığını düşünüyorum. Sosyal medyada müthiş bir adalet var.
Peki size yapılan olumsuz eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
L.A: Engelle. Eğer güzel eleştiri, tatlı bir şeyse seve seve. Ama negatif aşağıya çeken, kötü ve sadece acıtmak için yazılan şeyler dışarı. Hayatından çıkarıyorsun. Ne kadar güzel bir şey
İş dünyasında hep bir mücadeleniz var. Kadın hakları savunucususunuz. Leyla Alaton, bu olgunluğa ulaşmak adına neler yaşadı?
L.A: Yalnız olmak ve yalnız mücadele vermek çok güçlendiriyor. Bugünkü kendime olan güvenim, öz saygım, öz yeterliliğim, öz sevgim olmazdı. Orada yalnız olduğumun farkında bile değildim. Şimdi kendimden daha memnunum o da çok güzel bir his. O yüzden her zaman için kadın haklarının yanında oldum. Her zaman için genç kadınlara kendi paranızı kazanın dedim. Kötü şeyler başımıza geldiğinde mutlaka bizi ayakta tutacak en azından ekonomik özgürlüğümüz olsun. 30 senedir söylüyorum ben bunları. Çok şükür şirketlerde kadınlar artık her yerde yer alıyor ve çok yüksek seviyelere çıkıyor.
Sizce iş hayatında kadınlara negatif ayrımcılık yapılıyor mu?
L.A: Evet yapılıyor. Yapılacak ve yapılmakta çünkü hala kulüp erkeklerden oluşuyor. Problem değil biz mücadele etmeyi çok severiz. Bizim yaradılışımızda var. Hiç pes etmeyiz. Onun için inatla, sebatla, yukarı çıkıyoruz. Onun için diyorum ki mümkünse global şirketlerde çalışın. Sizi yurtdışına çalışmaya yolluyorlarsa kabul edin. Konfor alanınızdan çıkın ama hiç pes etmeyin.
Genç ve henüz yolun başında olan kadınlara ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
L.A: Birincisi lisede ya da üniversitelerde olsalar bile yaz tatillerinde mutlaka çalışsınlar. Bu fuarda bir standa hosteslik yapmak bile o kadar değerli bir şey ki. Çünkü insan ilişkilerinde uzman oluyorsun. Ben öyle başladım. 13 yaşında hediyelik eşya fuarında standa dururdum. Fuarlarda çok şey öğrenirsin. İletişim çok önemli. Onun için evde öğrenemeyeceğim çoğu şeyi dışarıda öğrenebilirsin.
Aynı zamanda iki oğlunuz var… Onları nasıl bir felsefeyle büyüttünüz?
L.A: İyi insan olduklarını düşünüyorum. Bütün insanlara ve özellikle kadınlara karşı çok düşünceli, terbiyeli ve güzel davranmaları için adil davranmaları için, maçoluk yapmamaları için elimden geleni yapıyorum.
Yaşamınızda bitmeyen bir aşk söz konusu… Kaynağı nedir?
L.A: Hep güzellik görebiliyorum. İyi şeyler görebiliyorum o beni enerjik tutan şey. Benim hayatım sadece çocuklarım, işim şu ve ya bu değil. Bir salata hepsinden var içinde. Birisi bazen azalıyor öbürü çoğalıyor. Hep denge değişebiliyor. Müthiş enerji veriyor çünkü her gün farklı bir salata yiyorum fena mı?
Ülkemizde mutlu olan kadınlar kadar mutsuz olanlar da var… Sizce kadınlar mutlu olmak adına neler yapsınlar?
L.A: Çok şey yapılabilinir. Bu galiba karakter meselesi. Ben iyimser bir tipim. Entelektüel olarak da bunun ne kadar yararlı olduğunu öğrenmiş biriyim. Bunun beni ne kadar güçlü yaptığına uyanmış vaziyetteyim. Ama bak cömertçe formülü paylaşıyorum. Mesela buraya giriş 27 lira. Burada birkaç gün geçer. Bu güzellikler bedavaya yakın. Hayatını güzelleştirmek için birazcık çaba sarf edeceksin.
Alaton soyadına sahip olmasaydınız da bu kadar özgür ve güçlü bir birey olabileceğinizi düşünüyor musunuz?
L.A: Kendimi iyi hissediyorum. Çünkü iyi olmayı seçmenin ne kadar önemli olduğunu anladım. Dedim ki iki yol var. Ya kötü olan şeylere bakıp aşağıda olacaksın ya da tersini yapacaksın. Ben kendime iyi geleni seçtim. İyi olmayı, doğruyu, pozitifi, iyi şeyleri görmeyi seçtim. Ben önce Leyla’yım, Alaton’luğum sonra geliyor. En azından ben öyle yaşıyorum. Benim için soyadı o kadar önemli değildi. Aynı karakterde Alaton olmayan Leyla olsaydı daha da çok şey yapardı.
Bir boğa burucu kadınısınız. Yemekle aranız nasıl?
L.A: Yemeğe çok meraklıyım ama yapmayı hiç bilmem. Çok güzel parti organize ederim. Yemeğinde çok çabuk bitirilen bir sanat olduğunu düşünüyorum. Artık tamamıyla vejeteryan beslenmeye dikkat ediyorum. Asya mutfağını çok sert tatları olduğu için seviyorum. Pasif tatlar sevmem acı gibi şeyler seviyorum.