HTKULUP aşağıdakileri yapmak üzere kişisel verilerinizi kullanmak için izninizi istiyor:
- Kişiselleştirilmiş reklamlar ve içerik, reklam ve içerik ölçümü, izleyici görüşleri ve ürün geliştirme
- Bilgileri bir cihazda depolamak ve/veya onlara cihazdan erişmek
‘47 yıllık evliliğimizde birbirimizden hiç sıkılmadık’
47 yıl aynı yastığa baş koyan Akın-Gülin Öngör çifti, Manisa Akhisar’daki üzüm bağlarını HT Kulüp’e açtı… Yüzlerce dönüm arazide şarap üreten Öngör çifti, 47 yıllık evliliklerini, Manisa’daki huzurlu hayatlarını, geçmişte yaşadıkları güzel anıları ve daha fazlasını HT Kulüp Yazı İşleri Müdürü Reşit ÖZET’e anlattı.
Giriş: 04 Ekim 2022 Salı
Röportaj: Reşit ÖZET
Fotoğraflar: Atakan MAKAR
Biraz eskiye üniversite yıllarınıza gidelim… Nasıldı o yıllar?
Akın Öngör: Çok yıl oldu. Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okudum. Okurken Ankara Koleji Basketbol takımında oynadım. Milli takımlarda oynayıp genç bir takımda kaptanlıklar yaptım. 1962’de 15-16 yaşlarımdayken A Milli Takım’ına seçildim. Spordan çok şey öğrendim. Sporun katkısı çok büyük oldu. Devlette ve bankada çalışmak istemedim. Ondan sonrada İngiltere’de sanayiide çalıştım. Ardından beni PamukBank’a aldılar. O vesileyle de Libya’ya gittim. Sonra bankacılık değişip cazip bir hal aldı ve bankacılığa girdim. Önce Pamukbank ardından Garanti Bankası’nda genel müdür oldum. Bankada büyük bir takım oluşturduk. Bunu da bir kitaba yazdım. ‘Benden sonra devam’ diye. 2000 yılında kendimi emekli etmeye karar verdim.
Bankacılık sektörünün zirvesindeyken radikal bir karar alarak mesleği bıraktınız… Bunun özel bir sebebi var mıydı?
A.Ö: Ben 50 yaşımdayken bırakayım istiyordum. O kadar para biriktiremedim. Ben memur çocuğuydum. Ailemden gelen bir para yoktu. Babam doktor annem de öğretmendi. 55 yaşıma karar verdi. 55’de 2000’e denk geliyordu. Ben iki yıl öncesinde de hissedarlara bırakacağımı söyledim. Benden sonraki ekipleri hazırladım. Ondan sonra da bağcılık ve tarımla uğraşalım istedik. Küçük bir bağ kurduk. Ardından yetki ve lisans alarak kendimiz bir şaraphane kurduk. O gün oralarda başlayan serüven daha sonra bu civarda bağcılık olarak daha kaliteli üzümü yetiştirebileceğimiz neresi var? Derken burayı bulduk ve bir meteoroloji istasyonu kurduk. Ardından burada bağlar kurduk. Şimdi yaklaşık 240 dönüm bağımız var.
Eşiniz Gülin Hanım’la nasıl tanıştınız?
A.Ö: Gülin çok küçüktü.
G.Ö: Evet çok gençtim 19 yaşımdaydım. Ortak arkadaşlarımız aracılığıyla tanıştık.
“ARAMIZDAKİ AŞK SONSUZDUR”
Günümüzdeki evlilikler çok uzun sürmüyor. Sizin bir sırrınız var mı?
A.Ö: Bizimki de kısa 47 yıl. (gülüyor)
G.Ö: Biz birbirimize çok uygunmuşuz. Gerçekten bugün artık hiçbir genç çift hiçbir şeye tahammül edemiyor. En ufak bir problemde herkes kapıyı vurup kendi yoluna doğru gidiyor. Tabiki 47 senelik beraberlikte her gün hoplayarak, zıplayarak, keyifler içinde olmadık. Aramızdaki aşk sonsuzdur. Sonrada en önemlisi saygı…
Dede ve anneanne oldunuz. Çocuklarınızla ve torunlarınızla aranız nasıl?
G.Ö: Ben kendime anneanne dedirtmiyorum. Kendime cici diye bir isim taktım. Çocuklar epey sonradan karar verdiler bize torun vermeye. O yüzden daha çok küçük torunlarımız. Her ikisi de yurtdışında çok zaman geçiriyor. Yazın muhakkak bir ayımızı beraber geçiriyoruz. Sonra herkes kendi hayatına doğru yola çıkıyor.
A.Ö: Biz bağ bozumuna çocuklarla hep beraber elimize makas alarak başladık. Bütün bir yıl bağda verdiğiniz emek var. Çok büyük bir emek. Devamlı bakıyor bağlara. Çeşitli doğa hadiseleri oluyor. Bunların içinden çıkıp üzümlerimiz geliştiği zaman ve hasat ettiğiniz zaman bu çok büyük bir coşku ve sevinç kaynağı. Toprakla uğraşmak güzel olduğu kadar zor. Fakat bunun karşılığını alıyoruz. Aynı güneşi, aynı suyu, aynı iklimi değerlendiren sofralık üzüm yapanlara kıyasla biz yaptığımız işlem sonrasında ürünümüzü 22-25 misli daha değerlendirebiliyoruz.
Bildiğim kadarıyla 2002 yıllarında Atlantik ve Pasifik Okyanusu’nu gezdiniz. Denizi seviyorsunuz…
A.Ö: Biz denizciliğe Türkiye’de tekne kiralayarak Gülin ile beraber başladık. Birbirimizle o zamanlarda kavga etmeden anlaştığımıza göre çok sağlam bir evliliğimiz var demektir. Daha sonra yelkenden çok zevk aldık. Ardından İngiltere’de kursa gittim. Derken teklerimizi büyüttük. Önce yelkenlilerde büyüttük çok güzel bir yelkenli yaptık. Sonra onu sattık. Yaşlarda ilerlemeye başlayınca motor bota geçtik. Ben ayrıca dalgıcım. Dünyanın çeşitli denizlerinde 278 dalışım var. Denizlerle iç içeyiz.
İş dünyasına yıllarınızı verdiniz. Genç girişimcilere ne gibi tüyolar verebilirsiniz?
A.Ö: Genç girişimcileri ben beğeniyorum. Özellikle finans alanında çok güzel şeyler yapıyorlar. Profesyonel çalışanlar olarak çok beğendiğim tartışmalı. Çünkü onlarda ilk zorluğu görünce kaçıyorlar. Halbuki o zorluklar insanı eğitiyor. Fakat girişimci olarak çok beğeniyorum. Türkiye de büyük bir dinamizm olduğuna inanıyorum. Yeter ki engel olunmasın.
GÜLİN ÖNGÖR: “KADINLAR, HAYATLARINA DAHİL OLACAK İNSANLARI İYİ SEÇMELİLER’
Gülin Hanım sizin adınıza bir okul yaptırıldı. Neler hissettiniz?
G.Ö: 2000 yıllarının başındayken ben Akın’dan küçücük bir şey olarak istedim. ‘Akın’cım hayatta tek bir isteğim var. Kız çocuklarının eğitim gördüğü bir okula benim ismim verilsin veya biz yapalım’’ diye. ‘Ne diyorsun?’ dedi. Bugün 1300 öğrencilik, Zeynep Gülin Öngör Kız Meslek Lisesi olarak şahane bir okulumuz var. Akın bu isteğimi de muazzam bir şekilde yaptı. Devlete hibe ettik ama her şeyiyle biz özel olarak ilgileniyoruz. Gittiğimizde o kız çocuklarının pırıl pırıl yüzlerini gördüğümüz zaman aklımızı kaçırıyoruz. Bunu istememin tek sebebi vardı. Üniversiteye gidip bir meslek sahibi olma şansı olmayan
kız çocuklarının bir meslek edinerek ayakta durmaya, ailelerine bir faydaları olsun bir meslek edinebilsinler ama buralarda bir yerlerde olsun diye istedik.
A.Ö: Gülin çok güzel konuşmalar yapıyor. Mezuniyet törenlerinde birkaç yıl kılavuzunuz bilim olsun mesajını verdi. Bilime inanın. Bilim sizi yönlendirsin.
G.Ö: Bir lisan öğrenin. Dünyaya açık olun demeye çalıştım.
A.Ö: İnternete bağlı dünyayla iletişim içinde bir okul. Bir iki yıldır daha da ilginç bir mesaj veriyor. Diyor ki; kendi mesleğinizi yapacaksınız dünyaya açılacaksınız ama kendinize hayat arkadaşı olarak doğru bir adam seçeceksiniz. Sizi öldürmesin!
G.Ö: Bu kadar açık söylemiyorum ama erkek arkadaşınızı, yanında beraber yürüyeceğiniz insanı gerçekten size saygı gösterecek bütün cinsinize saygı gösterecek düzgün eğitimli insanları seçmeye dikkat edin. Sonra anne ve babalar olarak bizler perişan oluyoruz arkanızdan diye konuşuyorum.
A.Ö: O söylemeye başladığı zaman ağlıyor. Derken öğrenciler de ağlıyor. Anne babalar da ağlıyor. Ama çok iyi bir yöneticimiz ve 90’a yakın öğretmenlerimiz var. Okul çok ileri bir okul. Akıllı bir salonu var. Orada konferanslar, konserler yapılabiliyor. Atölyeleri çok iyi. Bir gün de 3700 yemek çıkarıp çevreye satıyor ve döner sermayesine gelir oluyor. Yakında günde 20.000 ekmek üreterek onu da satacak. Bazı yerlerde beni konuşmaya çağırıyorlar. Bir ücret belirliyorum. Hiç kendime almıyorum ücreti okula bağış yapıyoruz. En son 36 bilgisayarını yenildik.
A.Ö: Ben Gülin’e bir şeyde söz verdim. Ben dedim ki ben zengin olmayı, ünlü olmayı vaad etmiyorum. Ama bir şeyi vadediyorum dedim. Nedir? dedi. Benle yaşarken hiç sıkılmayacaksın dedim. 47 yıldır hiç sıkılmadı. Fakat geçen gün ben artık sıkılmak istiyorum ve beni bırak da şurada oturalım dedi.
G.Ö: Evet yurtdışında çocuklarımızı ziyaret ediyoruz. Bodrum’a, Akhisar’a geliyoruz. İstanbul’da biraz kalmaya çalışıyoruz. Senenin yarısını gezerek yarısını da buralarda geçiriyoruz.
Deniz seyahatlerinizde geçen unutamadığınız bir anınız oldu mu?
A.Ö: Rahmetli ressam Birol Kutadgu ve Erol Tezman’ı davet ettim. Uzun bir seyahat olduğu için ikisi de çok heyecanlandı. Fakat bir vize problemi oldu ve gelemedi. Birol da ‘’Ben çok horlarım’’ diyerek ‘Bende gelmeyeyim’ dedi. ‘’Senin kabinin olacak istediğin kadar horla beni ilgilendirmiyor’’ dedim. Sonra geldi. Kabine resim yapacağı bir alan yaptık ama tekne sallanıyor tabi. Bu böyle olmaz dedi. Bir resim defteri vardı. Oraya yaptı resimlerini. Bütün seyahati resmetti. Bunun kitabını yaptık. Bende rotayı anlatan bir kitap yazdım. Onu da yelken severlere verdik.
Suyun altında dalış yaparken hiç tehlikeli bir an yaşadınız mı?
A.Ö: Uzun bir seyirden sonra Coco Adaları’nda gittik. Denize girip rahatlamak istedim. 300-400 metre ilerde bir kaya var. Atladım suya ve yüzdüm kayaya. Kayanın altına bir baktım yavru köpekbalığı var. Annesi de bu civardadır diye oradan benim dönüşüm var anlatılmaz. Saat tutsalar iyi bir derece yapmışımdır.
Çocukken hayalini kurduğunuz bir meslek oldu mu?
A.Ö: Hayır ben iş idaresi okudum. İşin idaresi benim için cazipti. Ben genel müdür olmalıyım dedim. Benim için genel hedef oydu.
GÜLİN ÖNGÖR: ‘NEW YORK’TAKİ DOĞUM GÜNÜMDE 500 GÜL GÖNDERDİ’
Akın Bey’in size yapmış olduğu romantik bir anınız var mı?
G.Ö: Ben 2007 senesiydi. Kızım Pelin ve iki kız arkadaşım New York’tayız. Akın ile telefonda konuştuk. Ben bir yemek ayarladım. Sonra birdenbire kapı çaldı. Akın değil 500 tane falan gül geldi.
A.Ö: Ben New York’ta mezata katıldım. 500 tane gül aldım mezattan ve gönderdim.
G.Ö: Tabi küçük bir odada 4 kişi kalıyoruz ama her yer gül. Benim yaş günlerim kutlanır. Birde evlenme yıldönümümüzü kutlarız.