HTKULUP aşağıdakileri yapmak üzere kişisel verilerinizi kullanmak için izninizi istiyor:
- Kişiselleştirilmiş reklamlar ve içerik, reklam ve içerik ölçümü, izleyici görüşleri ve ürün geliştirme
- Bilgileri bir cihazda depolamak ve/veya onlara cihazdan erişmek
Eşi Suzan Toplusoy'un aile ve iş hayatında kendine kattığı değerleri övgüyle anlatan Roman Mağazaları Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Toplusoy, ''Eşime sürprizler yaparım. Birlikte vakit geçirmekten büyük keyif alırız. Eşim ne isterse o olur'' diyor
Giriş: 01 Kasım 2022 Salı
Roman Mağazaları Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Toplusoy ile eşi Suzan Toplusoy'un yıllara dayanan huzurlu bir yuvası var. Markanın Çekmeköy'deki showroom'unda HT Kulüp Yazı İşleri Müdürü Reşit Özet'e konuşan iş insanı Turgut Toplusoy iş ve özel hayatına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. İş hayatının ve evliliklerinin muhteşem bir dengede olduğunu söyleyen Turgut Toplusoy, ''İş hayatında onun fikirlerinin benden daha önde olduğunu hissediyorum, trendleri takip eder, yaptığı tasarımlar 2 sene sonra moda oluyor'' diyor.
Röportaj: Reşit ÖZET
Fotoğraflar: Atakan MAKAR
Sektöre girdiğiniz ilk dönemlere gidelim. Markanızı nasıl kurdunuz?
Turgut Toplusoy: Bu showroom'u 15 sene önce kurduk. Çekmeköy’de gayrimenkul işi yaparken ''Ben sanayiici olacağım'' dedim. Üretim yapıp ülkeme daha faydalı olacağım ve Rumeli Caddesi'nde 1991’de Roman’ı kurduk. Ondan sonra tekstil sürüvenimiz başladı.
2000’li yıllarda işe ara verdiniz…
T.T: Evet işe ara verdim. Bir süre teknede yaşadım. Hayatı sıfırladım. Benim için iyi oldu. Sonra Allah nasip etti ve Suzan’la evlendim. Suzan’a ''Sen bu işi yapabilir misin?'' dedim. 'Devam edeceğim' dedi. Sonra şu anda ziyaret ettiğiniz bu binayı yaptım ve sıfırdan başladık.
Suzan Toplusoy: Ben tekstil kökenli olduğum için ve bu işin eğitimini aldığım için bu işe 'Evet' dedim. Sevgiyle ve aşkla bu işi yaptığım için dolayısıyla aslında bu başarıyı da getiriyor. Evlendiğimizden bu yana tabii ki şirkette farklı görevlerdeydim ama şu an artık bütün tasarımın kreatif direktörlüğünü ve şirketin yönetim kurulu başkanlığı gibi görev ve sorumluluklarımı yürütüyorum.
Bir iş insanı olarak genç girişimci kadınlara nasıl tüyolar verebilirsiniz?
S.T: Üniversiteden mezun olduğumdan beri hep iş hayatının içinde oldum. Özellikle tekstil sektöründe üst ve üretim safasında çok fazla kadın çalışan var. İstihdam yaratan bir kadın sayısı var. Bu da memnuniyet verici bir şey. Parekende ve tekstil çok kadın istihdam eden bir sektör. Ben de kız çocuğu annesiyim şunu tavsiye edebilirim. Eğitim çok önemli ilk önce kendinizi donatmanız lazım. İş hayatında ise biraz sabır gerekir. Çabuk sonuca ulaşmak istiyorlar ama beklemek lazım. Ben kadın olsun erkek olsun gençlerin iş hayatına girip disiplinli ve sabırlı bir yol çizmelerini tavsiye edebilirim.
SUZAN TOPLUSOY: “AİLEDE DİSİPLİNİ SAĞLAYAN EŞİM TURGUT”
Eşiniz işte ve evde nasıl? Patronluk eve gelince bitiyor mu?
S.T: Patronluk olmuyor. Aslında Turgut çok eğlenceli, keyifli, sohbeti güzel bir insandır. İş hayatında da ben daha disiplinliyim. Turgut’un çalışma arkadaşlarımızla diyalogları daha eğlencelidir. Evde çocuklarla da öyle. Ama tabi ki onun iş hayatındaki tecrübesi, kararlılığı tabii bir disiplin getiriyor. Ailede disiplini kuran ve sağlayan aslında Turgut. Ben geri planda işleri organize eden diyelim. Dolayısıyla bu anlamda birbirimiz dengeliyoruz. Öyle bir patron çalışan ilişkilisi olmadan götürüyoruz (gülüyor).
Birlikte çalışırken tartıştığınız veya ayrı düştüğünüz konular oluyor mu?
T.T: İşte tartışmıyoruz. Fikir alışverişinde benim onun fikirlerime saygısı var benime onun fikirlerime saygım var. Çünkü gerçekten bir koleksiyon hazırlanırken, bir kumaş seçilirken bana danışır ama onun fikirlerinin benden daha önde olduğunu hissediyorum çünkü çok araştırmacıdır. Dünyayı gezen, trendleri takip eden birisidir. Yaptığı tasarımlar 2 sene sonra moda oluyor. O yüzden şu anda hanımla beraber olmaktan dolayı keyfim yerinde. Sadece bir iş kadını değil çok iyi bir anne.
İş hayatınızın yanı sıra anneliğinizi konuşalım. Ebeveyn olduktan sonra neler değişti hayatınızda?
S.T: Annelikte öncelikler değişiyor. Kadın kimliğinizle birlikte anne kimliğiniz ekleniyor. Çok iyi dengelemek lazım. Çocuklarım şuan büyüdüler tabi. Kızım Amerika’da üniversiteye gidiyor. Oğlum da bu sene gidecek. Dolayısıyla onlar artık kendi yol haritalarını belirlediler. Ama küçükken onlara doğru ve verimli zamanı ayırabilmek için çok planlı bir hayat kurdum. Tatillerimde onlarla zaman geçirmeye çalıştım. Şu an hem bir disiplin içerisinde hem de her şeylerini benimle birlikte ve babalarıyla birlikte konuşabilen çocuklar oldular. Ne istediklerini biliyorlar. Ben onları okul ve meslek seçimlerinde son derece özgür bıraktım. Oğlum çok sporu seviyordu. Tenis oynaması için ona imkanları sağladım. O da lisanslı bir sporcu oldu. Kızım psikoloji okumak istiyordu. Dolayısıyla onların tercihleri konusunda yardımcı olmaya çalıştım. Şimdi artık benim iş hayatımda da yol göstericim oldular. Gençlik ne istiyor? Z kuşağı nasıl? Bu mega trendler nereye gidecek? Aslında onlarla bunu yaşayıp deneyimliyorum. Benim onlara olduğum kadar onlarında bana faydaları oluyor. Biraz uzak kalacağız üniversiteler başladı. Biz karı koca yalnız kalıp ( gülüyor) keyfini çıkartacağız.
2005 yılında AVM'lerin açılmasına karşı çıktınız hatta bu konuyu en yetkili mercilere taşıdınız...
T.T: Parakende günlerinde bende işe yeni başlamıştım. AVM'lere ihtiyacım var. Markamı büyütmem gerekiyor. Bir programda bu kadar AVM yapılırsa bu markalar batar dedim. Eğer markalar batarsa alışveriş merkezleri de batar dedim. Dolayısıyla bu ileri görüş nereden? Peki Çekmeköy’e yatırım yapmak bir öngörü değil mi? Hiç mütevazı olmayacağım demek ki ben öngörü sahibiyim. Dolayısıyla günümüzde nerede o çok mağazalı markalar? AVM’leri fırsata çeviren markalar da oldu. Ama onların bir ayağı da yurtdışında. Fakat bugün perakende sektörünün kapanan mağazalarını görünce içim acııyor. Ben o gün ülkem ve 40 yılda kazandığımız markalarımız için konuştum. Ben kurduğum zaman olan markalar battı. Şimdi ikinci nesil markalar battı. 450 tane alışveriş merkezini Türkiye kaldırır mı? Kaldırmaz. Bunların 250’si genel masraflarını kendileri karşılıyor. Keşke o gün benim konuştuklarımı biraz dikkate alsalardı. O yüzden tekstile ve üretmeye devam. Çalışacağız ve büyüyeceğiz.
Biraz da markanızın yeni koleksiyonundan bahseder misiniz?
S.T: Önümüzdeki yaz sezonunun koleksiyonunu bitirdik. Bir sonraki kışın trendleri ve kumaş seçimlerinin üzerinde çalışıyoruz. Yani aslında üç sezon hayatımızın içinde oluyor. Dünyanın şu an yaşadığı ekonomik kriz, pandemiden sonra insanların değişen alışkanlıkları, dünyada olan hem siyasi hem ekonomik olaylar sektörü direk etkiliyor. Bizde koleksiyonlarımızı hazırlarken biraz daha farklı ve bütün bu dinamikleri içinde barındırarak düşünüyoruz. Koleksiyonlar çok hızlı çıkarılarak tüketiliyor. Enerjiyi ve çevreyi korumamız ve doğru kullanmamız gerekiyor. Bu sürdürülebilirlik adına koleksiyonlarımızda biraz da buna özen gösteriyoruz. 6 koleksiyondur geri dönüşümlü metaryellerden hazırlanmış kumaşları kullanmaya çalışıyorum ya da doğada eriyebilen elyaflar yani liosel gibi tensel gibi keten gibi doğada çözünebilen elyaflara koleksiyonlarımda öncelik vermeye çalışıyorum. Yani öyle bir ürün yapıyoruz ki doğada çöp olmasın dolabında kıymetlensin diyoruz.
Türk kadınlarının tarzlarını nasıl buluyorsunuz?
S.T: Aslında Türk diye ayırmıyorum. Artık dijital ortamdan her şeye o kadar çabuk ulaşabiliyorsunuz ki, bugün dünyanın herhangi bir yerinde bir defile yapılıyor e herkes bunu görebiliyor. İnsanlar popüler kültürde neleri takip ediyor neleri seçiyor diye aslında herkes haberdar. Tabii ki bunu yorumlamak biraz da o ülkenin kültürüne aile yapısına göre de yorumluyor. Şunu söyleyebilirim ki Türkiye’deki mağazalarımızda ne satıyorsa Amerika’daki ve Azerbaycan’daki mağazalarımızda da o satıyor. Dünyadaki trendler her yerde aynı gibi devam ediyor.
Kaç mağazanız var? Markanızla ilgili geleceğe dönük planlarınız var mı?
T.T: 40 küsürdü 28’e düşürdüm. Başarısız olanı kar etmeyeni kapattım. Eğer siz doğru ürün yapıyorsanız müşteriniz varsa batmıyor. Markaysan bir duruşun olmalı. İki tane Gürcistan’da, Amerika’da Washington’da var. Belgrad’da iki tane var. Abu Dabi’de İran’da var. Dolayısıyla her yerde ürün satıyoruz. Şirketin geleceğini parlak görüyorum.
Eşiniz romantik midir?
S.T: Çok romantiktir. Birlikte seyahatlere çıkıp birbirimize vakit ayırıyoruz. Birbirimize nitelikli vakit ayırıyoruz. Evde iş konuşmuyoruz.
T.T: Kendini seven herkesi sever. 2 tane evde 2 tane burada köpeğimiz var köpek bile diyemiyorum. Kimlikleri var soyadları Toplusoy.
S.T: Evet biz hayvansever bir aileyiz. Doğayı seviyoruz. Hayvanları seviyoruz.
Kardeşiniz Süleyman Toplusoy’u geçtiğimiz yıllarda kaybettiniz… O dönemden sonra hayatınızda neler değişti?
T.T: Kardeşime ben de Muharrem de çok dedik ama doktora gitmedi. Kardeşim benim hayatımı kurtardı. Ben doktora gittim. Bana çok iyisin dedi. Sonra bir gittim ana damarım %90 tıkalıymış. Sonra hemen stent taktırdık. Şimdi çok şükür sağlığım iyi durumda. Yani Süleyman’ın vefatı bizi uyandırdı. Mezarlık burada ama dua okuyorum kafamı çeviremiyorum. Süleyman’ın şirketteki odasının önünden geçmiyorum. Kolay değil. Onlar benim kardeşim felan değil çocuklarım.
Oğlunuz Buğra Toplusoy ile bir dönem aranız açıktı. Sonradan buzları erittiniz. Şimdilerde baba-oğul ilişkiniz nasıl gidiyor?
T.T: Et tırnak tırnaktan ayrılmaz. Birbirimize kızmış olduğumuz konular olabilir, alınganlık olabilir . Bir insanı seviyorsanız yatırım yapıyorsanız o insanın en küçük bir hatasını affedemiyorsunuz. Yani benim ailenin başına sen geçiceksin dediğim bir çocuk.. Bu ne demek, gencecik yaşta ben onu imparator yaptım, en iyi okullarda okuttum. Hatasına müsade edemiyorum. O yüzden bir yanlış sözü bile beni kırıyor. Biz ilişkileri nadasa bıraktık. Annelik ve babalık çok başka bir şey. Zaman içinde onlarda olgunlaşacaklar. Torun çok tatlı babasına benziyor.