''Eşimle aşkımız denizde başladı''
İş kadını kimliğiyle ön plana çıkan cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Zuhal Pirinçcioğlu, iş hayatından özel yaşamına dair bilinmeyenlerini HT Kulüp'e anlattı
Röportaj: Reşit ÖZET
Fotoğraf: Hakan YAĞCI
Zuhal Hanım sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İstanbul'da doğdum kuyumculukla uğraşan bir ailenin kızıyım. Kolej eğitimimden sonra İstanbul'da Cambridge Üniversitesi lisanslı özel bir okulda işletmeyi bitirince hemen iş hayatına başladım. Babam aile işinde olmamı istediği için belli bir süre Kapalıçarşı'da kuyumcu mağazamızda altın ve tasarım üzerine eğitim aldım. Fakat sonra kendi başıma çalışmak istediğime karar verip değişik sektörlere geçtim. Belli bir süre bankacılık ardından büyük bir lojistik firmasında çalıştım. Daha sonra, tanıdığım o yıllarda Türk Aşçılar Milli Takım Kaptanı Ümit Yüksel ile ortak catering işine girip şirketimizi kurduk. Tam o dönemlerde Ceylan Bey ile tanıştım. Gerek Vip Turizm'le birlikte gerek kendimiz çok başarılı organizasyonlar, davetler yaptık. Evlenene kadar...
Şu an aktif olarak eşiniz ile birlikte çalışıyor musunuz? Şirketteki görevinizden bahseder misiniz?
Evlendikten sonra eşimle birlikte Vip Turizm'de çalışmaya başladım. İlk başta eşlerin aynı iş yerinde olmaları ne kadar sağlıklı olur diye düşündüm, ama kaygılarım yersizmiş. Çokta keyifli, huzurlu bir çalışma ve iş birliği içerisindeyiz. Birbirimizi daha iyi anlıyor, paylaşım ve fikir alışverişinde bulunuyoruz. Önce büyük bir projede kongre departmanımızda başladım sonrasında VİP Event'e geçtim. Birkaç yıl sonra event departmanımızın açılımını yapıp kurumsal müşterilerimize Vip Event hizmet vermeye devam etsin, düğün, parti, dekor gibi organizasyonlara başka bir şirket olarak devam edelim dedik. Genç, dinamik, eğlenceli, kreatif bir ekiple Vip'in 44 yıllık deneyimlerini birleştirip "Jazeebe" adında benim yönetimimde bir organizasyon şirketi kurduk. Çok eğlenceli, cazibeli düğünler, davetler, açılışlar organize ediyoruz. Uzaya Yolculuk projemize de katkı da bulunuyorum. Bodrum Kızılburunda yazı geçirirken de rezidans pazarlama ve satışlarıyla ilgili çalışmaya başladık. Bir proje derken ikinciye girme hazırlığındayız. Burası nemsiz, sürekli tatlı esintisiyle özellikli havaya sahip oluşu ve konumu ile çok beğendiğimiz bir mevkii oldu.
Sizin de çocukken hayalini kurduğunuz bir meslek var mıydı?
Evet, arkeolog olmak istemiştim. Yeni buluşlar, keşifler beni hep heyecanlandırır. Medeniyetler, yaşanan hayatları araştırmak, değişik kültürler... İşin bir adrenali olmalı bence. Neyse ki adrenalin yine hep var hayatımda. Seyahatlerimizde yine değişik kültürleri, tatları yaşayıp yeni keşifler yapıyoruz. Okyanuslarda 38 metreye dalış yapıp köpek balıklarıyla yüzdük. Şimdi eşimle uzay hazırlıklarını yakından takip ederken bile ayrı bir heyecan duyuyorum.
Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz? Sizce ülkemizde bu alanda en çok hangi alanlara yoğunlaşılmalı?
Elimizden geldiğince çevremizde olan her projeye destek olmaya çalışıyoruz. Onun haricinde Türkiye İş Kadınları Derneği ve ÇABA Derneği'nin üyesiyim. En çok eğitim üzerinde durulmalı. Çocukların eğitimi kadar annelerin de eğitilmesi Türkiye'mizin geleceğine yapılacak en önemli yatırım. Her şey insanla başlıyor onunla bitiyor.
Eşiniz Ceylan Bey ile nasıl tanıştınız?
Bodrum'da tanıştık. Ben o sıra şirketimi açmak üzereydim. İşlerim yoğunlaşmadan, her sene yaptığım gibi bir kız arkadaşımla ailemin yazlığına gittik. Ortak arkadaşımızın tanıştırması üzerine denizde uzun bir sohbetle birbirimizi tanımaya başladık. Hala uzun uzun yüzer ve sohbet ederiz.
Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Her şey, neredeyse tüm hayatım. Oğlum Fırat şu an 21 aylık ve bana ihtiyacı olduğu bir yaşta. O nedenle belli bir süre hayatım çocuk odaklı olacak diye karar verdim kendim için. Eşim de bu kararıma çok destek oluyor. Kendisi de aynı şekilde hayatından oldukça özveride bulunuyor çünkü. İşimi, seyahatlerimizi ve arkadaş çevremle olan ilişkilerimi hep Fırat'a göre dengeliyorum. Böyle olmasından, oğlumla dolu dolu yaşamaktan çok memnunum. Hayatımdaki en büyük hediye o bana...
Çocuğunuzla ile ilişkisiniz nasıl?
Dadı kültürüyle yetişmiş bir çocuk olmasını istemediğim için bire bir ben ilgileniyorum gelişimi ve ihtiyaçlarıyla. Tüm ilklerine şahit oluyorum, bu harika bir şey. Sağlıkla besliyorum, oyunlar oynuyoruz, hayatı için yeni olan her şeyi birlikte keşfedip yaşıyoruz. Karşılığını da alıyorum Fırat'tan. Duygularını ve kendisini çok güzel ifade edebiliyor, maşallah huzurlu bir çocuk.
Düzgün fiziğiniz ve fit görünümünüzle dikkat çekiyorsunuz. Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Teşekkür ederim öncelikle çok sağlıklı bir soframız var. Sebze ağırlıklı, zeytinyağıyla pişmiş yemekler, çiğ tüketilen yiyecekler önceliklidir. Bebeğimin doğumuyla bu yönüm daha da zenginleşti. Anne bebek beslenmesi- -böylece doğum kiloları da kolayca gidiyor- ve saglikli yemek tüketimi konusunda cok araştırır uygularım da. Bunu bilen herkes bu konuda bir kitap yazmam gerektiğini söyler bana. Yapı olarakta çok hareketliyimdir. Fırat'ı da sosyal bir çocuk olarak yetiştirmek istediğimden sürekli birlikte aktivite yaparız. Masajın gerek sağlık açısından gerekse formu koruması yönünde mucizelerine çok inandığımdan yıllardir düzenli masaj yaptırırım. Nefes dersleriyle de desteklerim. Sporu biraz hafifletsem de her fırsatta yüzüyorum.
Modayı takip eder misiniz? Sizce moda nedir?
Uç noktalarda modayı takip ettiğim söylenemez. Yerli ve yabancı dergileri, birçoğunu da bilgisayarımdan takip eder, vitrinleri dolaşırım ama sırf bu sene bu moda diye olup olmadık denemelere girmem. Bana gore moda insana pozitif enerji veren, yaratıcılığınızı ve kendinizi ön plana çıkaran bir oluşum.
Kendi giyim tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Gündüzleri çoğunlukla sade ve rahat, gece abartısız şık olmayı severim. Neon renkleri yoğun kullanmasam da mor, turuncu ve yeşil favori renklerim. Uyumsuzluktan bir uyum yaratmayı, renkli bir pantalonla beyaz bir gömleği kombinlemeyi seviyorum.
Türkiye'de ve dünyada en beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Türkiye'de arkadaşlarım da olan Atıl Kutoğlu'nun ve Cengiz Abazoğlu'nun tarzlarını beğenirim. Dünyada ise aslında bir dolu var ama başlıcaları, Alexander McQueen, Valentino, D&G, Tom Ford, Marc Jacobs, Balmain...
Hayatta neleri affetmezsiniz? Olamasa olmazlarınız var mıdır?
Aslinda affetmemek olmamalı. Hayatı olduğu gibi kabul etmekte fayda var. Olmaz olmaz dememeli. Ancak saygısızlık ve büyük yalanlar karşısında esnek olamıyorum. Çevremle ilişkilerimde özellikle aile içinde dürüstlük, saygı ve adetlerimize bağlı yaşamak olmazsa olmazımdır.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Oğlum Fırat'ın gelişimine ayırdığım zamanın haricinde dergi ve kitap okumayı severim. Yemek, dekorasyon, elektornik,(merakım çoktur), seyahat gibi yayınları da takip ederim. Her fırsatta yeni rotalar, ülkeler, kültürler keşfetmeyi severiz ve bol bol seyahat ederiz. En son geçen ay 5. evlilik yıldönümümüz için düğünümüzün olduğu Ürdün DeadSea'ye gittik. Ayrıca doğumum icin New York'ta olduğum sürede The French Culinary School'da bizde henüz pek yaygın olmayan Artisanal Bread eğitimlerine katılmıştım. Mutfağa girip öğrendiklerimi uyguluyorum fırsat buldukça, dergilere seyahat yazıları yazmayı da seviyorum.