X

Röportaj: Reşit ÖZET

 

 

- Aslen İzmirli olduğunuzu biliyoruz, biraz eskiye gidelim ve öğreniminizden iş hayatına geçiş hikayenizi sizden dinleyelim.

 

 

 

1962 yılında İzmir'de doğdum, orta öğrenimimi İzmir Saint-Joseph, liseyi İzmir Atatürk Lisesi'nde tamamladıktan sonra ABD'ye giderek Atlanta'da Oglethorpe Üniversitesi İşletme, 1985 - 1995 arası aile firması bünyesinde Coca Cola Türkiye'nin Ege ve Akdeniz bölgelerini ve aynı zamanda Romanya'yı da kapsayan projede Genel Koordinatörlüğü yaptım.

 

 

 

1993 yılında Romanya İzmir Fahri Konsolosu oldum ve bunun devamında 2002 yılında Devlet Nişanı Ödülü ile onurlandırıldım. Halen Romanya Antalya Fahri Konsolosu olarak görevime devam ediyorum. 1996 da Efes İçecek Grubuna katıldım, Romanya'daki içecek yatırımı projeleri konusu ağırlıklı olarak Doğu Avrupa Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum.

1997 yılından bu yana Plastik, ambalaj ve meyve suyu konsantresi sektörlerinde faaliyet gösteren Özgörkey Yatırım Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği, Coca Cola İçecek A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliği, 2009 yılından bu yana da meyve ve sebze suyu konsantresi sektörlerinde faaliyet gösteren Anadolu Etap Tarım ve Gıda Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş' nin Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini sürdürmekteyim. Aynı zamanda, EGİAD, Profesyonel Yöneticiler grubu üyeliği, İzmir ve İstanbul Maslak Atlı Spor Kulüpleri üyeliği, 2001-2006 arasında İstanbul Binicilik İl Temsilciliği ve 2006-2012 arasında da Türkiye Binicilik Federasyonu Başkanlığı' ı görevlerinde bulundum. Halen, Avrupa Binicilik Federasyonu (EEF) Başkan vekilliği ve Uluslararası Binicilik Federasyonu (FEI) Grup 1 Başkanlığı görevlerini yürütmekteyim.

 

 

- Şirketinizde aktif olarak hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz? Ağabeyiniz Cemal Bey ile nasıl bir iş akışınız var? Birlikte çalışmanın avantajları neler?

 

 

 

Babamız Nevzat Özgörkey, 1967 yılından Özgörkey Holding'in 1997'deki kuruluşuna kadar geçen sürede, Türkiye'nin en prestijli ve saygın girişimcilerinden ve iş adamlarından biri olarak Ege ve Akdeniz bölgelerinde dört ve Romanya'da iki Coca-Cola şişeleme fabrikası kurmuş, Anadolu Efes'in Türkiye'deki ilk fabrikası olan Ege Biracılık'ta kurucu ortak olarak yer almıştır. 1997 yılına gelindiğinde ağabeyim Cemal Özgörkey ve benimle birlikte kurduğu Özgörkey Holding; bugün Türkiye ile birlikte on ülkede faaliyet gösteren, 7 bin 500 kişi istihdam eden, dünya içecek devi Coca Cola bünyesinde 6’ncı büyük şişeleyici şirketine dönen Coca-Cola İçecek A.Ş'nin ortağıdır. 2009 yılında da narenciye ve meye suyu sektöründe dünya devi Brezilyalı Cutrale, Anadolu Grubu ve Özgörkey Holding ortaklığında Anadolu Etap Tarım ve Gıda Ürünleri’ni kurduk. Şu anda 22 bin dönüm arazide, 2 milyon ağacımız var. Yıl sonunda sayıyı 2,5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz. Orta vadeli hedefimiz ise 2017’ye kadar 60 dönümde 10 milyon ağaç olacaktır. Ayrıca; Özgörkey Holding; Plastik, baskı ve ambalaj alanlarında faal ve materials handling alanında bir çözüm ortağı olarak faaliyet gösteren Etapak Baskı ve Ambalaj San. Tic. A.Ş.'nin de 0 sahibidir. Ambalaj grubumuzda uzmanlaşmaya ve Ar-Ge'ye önem verdik. En iyi neyi üretiyorsak, tamamen o ürünlere yoğunlaştık. Gıda ve içecek etiketleri üretiyoruz. Etikette Türkiye'de pazar lideriyiz. Otomotiv sektörüne de özel kasalar yapıyoruz. İngiltere'den Güney Afrika'ya kadar 25'e yakın ülkeye ihracat yapıyoruz

Ancak, faaliyetlerimiz arasında en anlamlısı ve önemlisi ise, son dönemlerde ağabeyim ve benim de üzerinde çok büyük titizlikle durduğumuz sosyal sorumluluk çalışmalarımızdır. İlk başta hangi sorunun çözüm parçası oluruz diye düşündüğümüzde, önce eğitim, sonra spor ve sağlık üzerinde durduk. Ama sonra gördük ki su ve çevre konusu Türkiye’de ihmal edilen bir alan ve babamızın hayatıyla da bağdaştığı için bu alana yöneldik, sonuçta, bir süredir hayata geçirmeye planladığımız Nevzat Özgörkey Çevre ve Su Vakfı’nı kurduk, Türkiye’de Coca Cola şirketine bağlı Hayata Artı Vakfı’ yla aynı hedeflere yönelik olacak çalışmalarımız var. Biz de bu vakıfla işbirliği yaparak daha ses getireceğimiz çalışmalar yapıyoruz. Mesela 2020 yılında Coca Cola şirketi tükettiği kadar suyu üretmeyi planlıyor. Bizim tarım alanındaki çalışmalarımızı da düşündüğümüzde Nevzat Özgörkey Vakfı buna paralel bir hedefle kuruldu. Bu yıl 1 milyon dolar bir bütçe ile başladık. Hedefimiz Türkiye’de bu alanda hatırı sayılır bir vakıf olmak.

 

 

 

Ağabeyim ve benim en baştaki amacımız, babamızdan devir aldığımız değere değer katmaktı, yıllar içinde aldığımız sonuçlarla bunu başardığımız kanaatindeyim. Başarımızın temeli, dönemin gerektirdiği kurumsallaşma ve profesyonelleşmeyi daima kendimize amaç edinmek oldu, böylece ana iş dallarına odaklanarak kurumsallaşmayı ön planda tuttuk, böylece hissedar aile bireylerimiz ile şirket yönetimi arasındaki dengeleri kurarak yapımızı koruduk ve de faaliyetlerimizi başarıyla genişleterek sürdürmeye devam ettik. Tabiki bu başarımızda öncelikle, tüm aile üyelerimizin sevgi, saygı ve birarada olma arzusu ve mükemmel uyumu, bizlere güven duygusu içinde yönetilen bu yapıyı oluşturmamızda daima en önemli dayanaklardan birisi olmuştur.

 

 

- Tecrübeli bir iş adamı olarak genç girişimcilere iş hayatı ile ilgili ne gibi tüyolar verebilirsiniz?

Öncelikle ne istediğinizi çok iyi bilmeli, yolunuzu ve hedeflerinizi iyi belirlemek zorundasınız. Çevrenizdeki fırsat ve tehditlerin farkında olun. Bu bilinçle, kendi güçlü ve zayıf yönlerinizi bilerek yol haritanızı çizin. İlk hedefiniz zengin olmak değil, saygın olmak olsun. Dürüst ve çalışan insan eninde sonunda emeğinin karşılığını alır. Eğitimin önemini unutmayın, kendinizi sürekli geliştirin. Hiçbir zaman mevcut birikiminizle yetinmeyin. Global düşünebilin ki yabancılarla rekabet edecek ve birlikte çalışabilecek konumda olun.

 

 

 

- İşinizle ilgili prensipleriniz neler? Olmazsa olmazlarınız var mıdır?

 

 

 

Öncelikle, iş yerimde düzeni ve temizliği severim, düzen ve temizlik disiplini gerektirir. Her konuda özgüven ve disiplin çok önemlidir. Verdiğim sözleri tutmak ilk önceliğimdir, eğer tutmayacaksam söz vermem. İşlerimi zamanında ele alıp bitirmek isterim, eğer yapılacak bir iş varsa geciktirmenin manası yoktur. Mutlu olmak kadar mutlu etmeyi de severim. Mutlu etmezsen mutlu olamazsın düşüncesiyle hayatımı planlarım ama iyiliğimin suistimal edilmesine de müsaade etmem. Bir konuda karar vermeden önce yeterli bir süre düşünmek isterim. Ölçülü ve dengeli olmayı severim, hemen sinirlenmek yerine olaylara soğukkanlı yaklaşırım.

 

 

 

- Armağan Bey binicilik denildiğinde ilk akla gelen isimlerin başındasınız. At binmeğe ne zaman başladınız?

 

 

 

Özgörkey ailesinde babamın dışında hayvanları seven onlarla ilişkisi olan yoktu. Altı yedi yaşından itibaren babam bizi hep hayvanlarla büyüttü. Kendisi sürekli ata binerdi. Bizim de ata binmemizi çok isterdi. Ağabeyim ve ben attan çok korkardık. Önce ağabeyime, sonra bana bir şeyler oldu, birden at binmeye başladık. Hiç unutmuyorum 13 yaşındaydım, İzmir Atlıspor Kulübüne Midilli diye bilinen pony tipi küçük bir at getirdiler. Birkaç arkadaş bütün yaz boyunca o midilliyle haşır neşir olduk. Kulübün Sabri Sarıyer isminde emekli subay bir antrenörü vardı. Bir yaz boyunca beş altı çocuğu hazırlık döneminden geçirdi. Ve biz çok hızlı bir şekilde beş altı ay içinde engel atlamaya ve yarışmalara girmeye başladık. Benim için de çok güzel olan bir şey de çalışmaya başladıktan sekiz ay sonra o günlerdeki atımızla Türkiye şampiyonu olmamdı. O motivasyonla üniversite eğitimine kadar sürekli ata bindim. Üniversite için yurtdışına gidince kopukluk oldu. Dönüp iş hayatına girdikten sonra da kopukluk devam etti. Tekrar yarışmacı olarak biniciliğe geri dönüşüm ve ciddi olarak işin içine girişimin üzerinden de onbeş onaltı sene geçti.

 

 

 

 

 

- Daha çok ağabeyiniz Cemal Bey atları yetiştiriyor, siz biniyorsunuz sanırım?

 

 

 

Ağabeyim Cemal Özgörkey de benim gibi aktif olarak bu sporu sürdürüyordu, ayrıca kendisi zamanında İzmir Atlı Spor Kulübünün de başkanlığını yapmıştır, ancak 1995 yılında geçirdiği bir adale kazasından sonra biniciliği bıraktı, şuanda ben ve ağabeyim beraber İzmir’ de bulunan ailemize ait çiftliğimizde at yetiştiriciliği yapıyor ve eğitimleriyle de bizzat ilgileniyoruz.

 

 

 

- Şu an aktif olarak binicilikle ilgili hangi alanda faaliyet gösteriyorsunuz?

 

 

 

İzmir ve İstanbul Maslak Atlı Spor Kulüpleri üyeliklerim devam etmekte, 2001-2006 arasında İstanbul Binicilik İl Temsilciliği ve 2006-2012 arasında da Türkiye Binicilik Federasyonu Başkanlığı'nı görevlerinde bulundum. Halen, Avrupa Binicilik Federasyonu (EEF) Başkan vekilliği ve Uluslararası Binicilik Federasyonu (FEI) Grup 1 Başkanlığı görevlerini yürütmekteyim.

 

 

 

- Bir çok yarışmaya katıldınız. Ödülleriniz var mı?

 

 

 

Genç kategorisinde 1976 yılında Türkiye Şampiyonluğu, B kategorisinde 3 kez Türkiye Şampiyonluğu, gene B Kategorisinde birçok kez il şampiyonlukları, 2 kez Cumhurbaşkanlığı Kupası 3. lüğü, 1980 yılında İnönü Kupası 2. liğimin dışında, yurtiçi ve yurtdışında katıldığım daha pek çok yarışmalarda ödüllerim var.

 

 

 

- Yurtdışı ile karşılaştırdığımızda ülkemizde biniciliğin durumunu nasıl görüyorsunuz? At binmek pahalı bir spor mu? Neden daha aktif olması için çalışmalar yapılmıyor mu?

 

 

 

Günümüzde binicilik sporu Batı Avrupa ülkelerinin domine ettiği ve başarılı olduğu bir ortamda yapılmaktadır. Yetiştiricilik seviye ve kapasitesinin çok yüksek olması nedeniyle her yıl sporcuların pek çok farklı yaşlarda atlara ulaşım imkanı kolay olmakta ve veri havuzunun geniş olması nedeniyle sporcu elindeki mevcut havuzdan en iyi atı Türkiye’deki sporculara göre daha düşük masrafla seçebilme şansına sahiptir. Ek olarak, özellikle, Almanya, İngiltere, Belçika, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde binicilik sporunda sporcunun eğitimi ve gelişim konusunda köklü ve oturmuş eğitim kademe ve sistemleri mevcuttur. Ülkemizde ise bu branş her ne kadar ata sporumuz olmasına rağmen maalesef binicilik kültürünün arzu edilen seviyede olmadığı görülmektedir. Binicilik, zannedildiği gibi sadece üst gelir grubuna dahil kişilere hitap eden bir spor değildir. Atlara ilgi duyan ve yeterli vakti ayırabilen herkesin yapabileceği bir spor dalıdır. Eğer kulüp üyesi olmadan ata binerseniz masraflı değildir. Bugün kulüplerimizde, özel hocalar eşliğinde ders almanın saati oldukça makul fiyatlardadır. Bu nedenle sporun halka ve tabana yayılması açısından kulüplerin halk günü uygulaması ve/veya indirimli misafir binici gibi uygulamaları için çeşitli çalışmalar yapıldı. Ayrıca, binicilik faaliyeti bulunan bölgelerde, özellikle geri kalmış bölgelerde yarışmalar düzenleyerek, gerektiğinde atların nakledilmesi için destek sağlayarak, ülke genelinde faaliyetlere katılımı desteklemek ve popülaritesini artırmak için çalışmalar yaptık. Bu sayede sporcuları destekleyip heveslendirerek yeni değerler kazanmayı, binicilik faaliyetleri bulunmayan bölgelerde yeni kulüplerin açılmasına vesile olarak biniciliği daha geniş bir tabana yaymayı, buna bağlı olarak da sporcu, kulüp ve yönetici sayılarının artmasına çalıştık.

 

 

 

- Yıllardır at biniyorsunuz ve birçok yarışmada yer aldınız. Unutamadığınız ilginç anılarınız da vardır elbet.

 

 

 

Var tabii ki ama, birgün tatlı bir anı olabileceğine inandığım şey, ben yarışmalara gittiğimde kamyonumda atlarımın 10mt yakınında yatarım. En sevdiğim şey ise bugün artık en yakın arkadaşım diyebileceğim Seyisim Mustafa ile saatlerce süren sabah kahvaltılarımız ve Mustafa’ nın muhteşem menemenidir.

 

 

 

- Başka spor alanlarıyla da uğraşıyor musunuz?

 

 

 

Eskiden ortaokul yıllarımda iyi bir voleybolcuydum, okul takımında da oynadım. Voleybol antrenörlüğü de yaptım, ancak at sevgim daha ağır bastı ve tamamen kendimi biniciliğe verdim.