Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi Caroline Koç, Dilek Birgen'e özel açıklamalarda bulundu.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi Caroline Koç, Dilek Birgen'e özel açıklamalarda bulundu.
Fransız bir babadan ve İsveçli bir anneden doğma bir İzmirliyim diye tanımlıyor kendini. Gençliği İzmir’de geçmiş, liseyi İsviçre’de, üniversiteyi ise Amerika’da okumuş. 23 yıldır da İstanbul’da yaşıyor. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi Caroline Koç, holdinglerinden ayrı ortağı Banu Yentür ile yeni bir iş, iki marka kurdu ve şimdi onları dünyaya yaymaya çalışıyor. Yola çıkış amacı, Türk kültürünü taşıyan özgün markalarını dünyanın dört bir yanında tanıtmak. İngiltere’de Harrods’a, Ortadoğu’da Katar’a kadar uzandı. Sırada Avrupa’da ve Amerika’da 2 mağaza var.
Caroline Koç’la Zorlu AVM’deki Selamlique mağazasında kahve içmek üzere buluştuk. Sade ama şık giyim tarzı, moda deyimle “çabasız şıklığı”, hayata bakışıyla ilgili pek çok ipucu veriyordu. Markalarıyla birlikte iki kızı Esra (17) ve Aylin’i (13) de büyüten Caroline Koç’la yaşamını ve bu markaları konuştuk.
- İzmir, İsviçre, Amerika ve İstanbul... Hangi şehre kendinizi daha yakın hissediyorsunuz?
Aslen İzmirli olduğumdan ve orada doğup büyüdüğümden İzmir’in hayatımdaki yeri çok başkadır. Diğer yandan, İstanbul bana ilham veren şehirdir. Selamlique İstanbul markamızın doğuşunda da İstanbul’dan ilham alarak yola çıkmıştık. Markamız her iki yakadan da izler taşıyor. Hem Avrupalı hem Anadolulu... Dünyada, özellikle de Körfez ülkelerinde ilgi görmesinin altında biraz da İstanbul büyüsü var.
- Haklısınız İstanbul ilham veren büyülü bir şehir. Oscar’lı filmlere de mekân oluyor. Ancak İstanbul potansiyelini iyi kullanabiliyor mu sizce?
İstanbul dünyanın sayılı metropollerinden biri haline geldi. Her türlü etkinlik için yabancıların odak noktası. Dünyada ziyaret edilmek istenen ilk 5 şehirden biri. Kültür ve doğal güzellik olarak benim için birinci sırada. Her şehirde olduğu gibi her zaman tam potansiyelini daha da iyi kullanabilmek için geliştirebileceği çok şey var, ancak bana göre eski İstanbul’un kültürel ve tarihi dokusuna daha fazla sahip çıkmalıyız.
- İstanbul’dan ilham alarak başarılı bir marka yarattınız. Lüks ev tekstili fikri nereden aklınıza geldi?
Tekstil ailemizin işi. Biz üreticiydik. Hatta Türkiye'deki ilk tekstil üreticisiydik. Özgün tasarımlarla markalı iş yapma fikri yakın zamana kadar pek kimsede yoktu. Bu yokluğun dünyada rekabet gücümüzü düşürdüğünü gözlemledim. Bizimle beraber birçok tekstilci gördü bunu. Dünya markası
olabilecek tasarıma dayalı bir marka yaratma fikri ve hevesi bende hep vardı. Nitekim 2008’de bu yolculuğa çıkma fırsatı bulabildim.
- Hevesinizi körükleyen ne oldu?
Mevcut durumda uluslararası arenada birçok Türk markası faaliyet gösteriyor olabilir. Ancak lüks marka kategorisinde bir Türk markasının varlığından söz etmek pek mümkün değil. Bu konuda ciddi bir boşluk gördük, sadece ev tekstili ve aksesuvarlarında değil, iki alanda marka yaratmaya karar verdik. Haremlique ev tekstili sektöründe, Selamlique ise kahvelerin atası olarak adlandırılan Türk kahvesi sektöründe faaliyet gösteriyor. Başlangıcı tekstille yapıp, devamında Türk kahvesini ilave etmemizin en büyük sebebi bu iki konuda da Türkiye’nin üretici olarak iyi bir itibarı ve bilinirliği olması.
- Şık ve zarif ürünlerinizi severek kullanan biri olarak merak ediyorum, koleksiyonlarınızdaki tasarımlarda nelerden ilham alıyorsunuz?
Tasarımlarımızın tümünü ortağım Banu Yentür’le birlikte yapıyoruz. Banu tasarım departmanının başında zaten. İlk esinlenmemiz İstanbul’dan oldu. İlk desenlerimiz için gravür sanatçısı Taner Alakuş’la çalıştık. İstanbul’u anlatan Osmanlı dönemi görsellerini ürünlerimizde kullandık. Tasarım çalışırken ilham sonucu ortaya çıkan ürünün kullanıcıda yaratacağı etkiyi düşünürüz. Eğer söz konusu olan yatak odası ve banyo gibi özel mekânlarsa huzur, dinginlik, rahatlık gibi unsurlar ön plana çıkar. Mesela Boğaziçi’ni n insana verdiği mutluluk ya da Boğaz kenarındaki ıhlamur ağaçlarından yayılan iç açıcı kokular da esin kaynaklarımız arasında yer almıştır.
- Başarılı olamamaktan korktunuz mu hiç? Soyadınız yeni bir marka yaratırken avantaj mıydı dezavantaj mı sizce?
Herkes başarılı olmak ister tabii ve tüm gücüyle bu doğrultuda uğraşır. Mensup olduğum ailenin tabii ki başarımızda önemli bir yeri var. Ancak, esas olarak bu başarının ardında Haremlique ve Selamlique ekibinin katkısı çok önemli. Her iki marka doğru yolda ilerliyor ve iyi yerlere varıyorsa bu, ekibim sayesinde gerçekleşiyor. Bireysel başarıdansa takım işine çok inanırım.
- Mustafa Bey’in de sanırım Haremlique markanızda ortaklığı var. Kendisinin ne tür bir katkısı oluyor?
Mustafa Bey bu işteki sessiz ortak. Sessizce de olsa bizlere verdiği destek çok önemli. Bizi desteklediğini
hissettirmesi güven duymamızı sağlıyor.
- Peki tasarım konusunda hiç önerileri olmuyor mu?
Arada önerileri oluyor.
- Evde sadece sizin ürünler mi kullanılıyor artık?
Tabii ki.
-Kızlarınızın markaya ve tasarıma ilgisi nasıl? Yorumlar ve destek geliyor mu?
Her ikisi de markayla ilgililer, epey yorum ve öneri alıyorum.
- Laf kızlardan açılmışken Geçmişte TAP Vakfı’nın yararına, kadın ve kız çocuklarını güçlendirmeyi hedefleyen özgürlük temalı bir koleksiyon mağazalarınızda satışa sunuldu. Geleceğe yönelik buna benzer projeleriniz var mı?
Farklı noktalara tasarım desteği veriyoruz. Tasarım ağırlıklı bir firma olduğumuzdan el işçiliği ve tasarımla
ilgili desteğin eksik olduğunu gördüğümüz ya da ihtiyaç talepleri gelen halk eğitim merkezlerine yönelik çalışmalar yapıyoruz.
- Kadınlar günümüz dünyasında çok farklı sorunlarla karşı karşıya. Destek mekanizmalarıysa bu sorunların çözüme ulaşmasında önemli rol oynuyor. Siz kadın sorununu nasıl görüyorsunuz, bu konuda çalışmalar yapıyor musunuz?
Kadınların ve çocukların hakları konusunda duyarlı ve farkında olmayı, sorunları görmeyi, hissetmeyi ve çözüme yönelik çalışmalara doğrudan katkıda bulunmayı çok önemsiyorum. Özellikle kız çocuklarının eğitimlerinde devamlılığın sağlanması önceliğimiz olmalı. Başkanlığını yürüttüğüm Türkiye Aile Planlaması Vakfı (TAP) 27 yıllık geçmişinde kadının güçlenmesi, anne ve çocuk sağlığının geliştirilmesi, doğurganlığın düzenlenmesi gibi programlar hazırlayarak insanların yaşam kalitesini yükseltecek çok sayıda çalışmaya imza attı. Hızla değişen ülkemizde öncelikler ve sorunlar da şekil değiştiriyor. Önümüzdeki dönemde kadın, ergen ve gençlere yönelik çalışmalarımıza ek olarak kız çocuklarına yönelik programlarımızı geliştireceğiz. Kadınları ve kız çocuklarını yaşamın her alanında güçlendirmek, geleceğe yönelik en etkili yatırımdır.
- Başarılı bir işkadınısınız. Başarınızın sırrı nedir?
Aslında başarının ne olup ne olmadığı konusunda farklı argümanlar var ama sorduğunuz anlamda, yani iş hayatındaki başarıdan bahsediyorsanız şöyle sıralayabilirim. Bu arada belirtmeliyim bunların sır olduğu söylenemez. İlk olmak, farklı olmak, azimli olmak, iyi bir plana ve yol haritasına sahip olmak, işin başarıya ulaşacağına inanmak...
- Biraz da bilinmeyen yönlerinizi öğrenmek istiyoruz. Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Eğer “boş zaman” sözüyle “yapacak bir şeyin olmadığı zamanı” kastediyorsanız, bende o pek olmuyor. Ama hobilerim var; kayak, golf, binicilik ve tabii okumak çok sevdiğim faaliyetler. Ayrıca yürüyüş ve trekking’i de severim.
-Şehir ve iş yaşamı büyük stres kaynağı, nasıl başa çıkıyorsunuz?
Hafta sonlarını kendime ve aileme ayırmaya çalışarak ve şehir dışına kaçarak iş stresini üzerimden atmaya çalışırım.
-Hayallerinizi gerçekleştirebildiniz mi?
Kişisel hayat olarak soruyorsanız tabii ki evet. Ama iş hayatımı kastediyorsanız daha yapacak çok iş var. Bu ülkenin dünya markalarına ihtiyacı var. Bu ülkeye ayrıca sosyal sorumluluk anlamında verilecek çok destek olduğunu da düşünüyorum. Bu konuda çok daha fazla şey yapılmalı.
- Otoriter bir anne misiniz? Yoksa çocuklarınızla diyaloğunuz arkadaşça mı?
Çocuklarla arkadaş gibi olmak fikrini yanlış buluyorum. Arkadaşlarınızla yaptıklarınızı çocuklarınızla yapamazsınız. Tabii ki çok yakın bir ilişkimiz var ancak bence her ebeveyn iyi bir anne ya da iyi bir baba olmalı. İyi annelik ve babalığın da birinci kriteri sevgidir. Ben otoriter değilim ama “Hayır”larım havada kalmaz.