Başarılı işkadını Demet Sabancı Çetindoğan, sosyal sorumluluk projelerine kendini adayan bir isim. Geçtiğimiz günlerde Monaco’da Uluslararası Yılın Kadını ödülüne layık görülen ünlü işkadını, Monaco Prensesi Stephanie’nin başkanı olduğu Fight AIDS derneğini Monaco’daki gala gecesine Türkiye’den tek davetli olarak katıldı. Prenses’in AIDS hastalığına karşı duyarlılığı ve yıllardır hastalık adına farkındalık yaratmaya çalışması Demet Hanım’ın takdirini kazanmış. Ve ülkemize geri döndüğünde kafasında kocaman bir soru işareti oluşmuş. Biz acaba Türkiye’de AIDS ve HIV pozitif ile ilgili neler yapıyoruz? Hastalığa dikkat çekmeyi amaçlayan ve ülkemizde bu konu hakkında farkındalık yaratmayı amaçlayan Demet Sabancı Çetindoğan’la sahibi olduğu tarihi lüks otel Pera Palace Hotel Jumeirah ‘ta bir araya geldik ve bakın neler konuştuk…
Röportaj: Aybala ÇALIŞKAN
Fotoğraflar: Kamil ÖZET
Pera Palace Hotel Jumeirah’ın lobisindeyiz. Otelin her köşesinden tarih fışkırıyor diyebiliriz… Bu güzellik geçtiğimiz günlerde bir ödülle taçlandı sanırım?
Öncelikle hoşgeldiniz. Otelimiz yaklaşık 5-6 gün önce “World Luxury Hotel Awards” 2014'te, En Lüks Tarihi Otel ünvanını kazandı. Gerçekten bu çok özel bir ödül. Hem kendi ülkemiz adına hem de grubumuzda böyle bir otelin olması bizi çok mutlu etti. Çok lüks tarihi oteller var. Birkaç tanesinde bende kaldım ama otelimizin orada bu ödüle layık görülmesi hakikaten çok anlamlı oldu.
Yaklaşık 1 ay önce de Monaco’da ‘Uluslararası Yılın Kadın’ı ödülüne layık görüldünüz… Nasıl aday gösterildiniz?
Her yıl kadınlar arasında 2 ödül veriliyormuş. Bir tanesi Monaco'da yaşayan, orada sosyal sorumluluk projelerine duyarlı çalışmalar yapan bir kadına diğeri de Monaco dışında sosyal konularla ilgili birine veriyorlarmış. Bu yıl da ‘Uluslararası Yılın Kadını Ödülü’nü bana layık gördüler. Bu tamamen sosyal çalışmalarla ilgili bir ödüldü. Benim için çok özeldi.
Ödülü alırken neler hissettiniz?
Şimdiye kadar hep yaptığımız işlerden dolayı, iş kadınlığı yönümüzle takdir ediliyorduk. Bunun sosyal sorumluluk yönüyle olması çok önemliydi çünkü ben şahsi olarak bu işlere çok gönül veren bir insanım. Gördüm ki Monaco gibi bir gelişmiş ülkede de bu işe, bu konuya çok önem veriyorlar ve yaygınlaşması için ön ayak oluyorlar. Doğru bir iş yaptığımızı, ülkemizde de bu anlamda gelişmiş olduğunu bu ödülü alırken bir kez daha hissettim.
Ayrıca Monaco Prensesi Stephanie’nin başkanı olduğu Fight AIDS derneğinin Monaco'daki gecesine de davet edildiniz. Türkiye'den tek davetli sizdiniz. O gece çok şey öğrendim demişsiniz. Galada neler gözlemlediniz?
Prensesi Stephanie’nin davetlisi olarak geceye katıldım. Çok eğiticiydi benim açımdan. Çünkü her şeyden önce AIDS'i ölümcül bir hastalık olarak biliyordum. Artık bunun günümüzde erken tanıyla, tedaviyle ölümcül olmaktan çıktığını ve hasta doğru şekilde yönlendirilirse hastalıkla uzun süre yaşanabileceğini öğrendim. Ayrıca Prenses’in görsellerde gördüğüm kadarıyla sadece kağıt üzerinde değil özellikle Afrika ve Asya'nın belli kısımlarında fiilen çalışmalara katılmış onu gördüm. Oradaki hastalıklı insanlarla birlikte oturuyor, sohbet ediyor, yemek yiyor, onlarla bir gününü yaşıyor. Bu da bana AIDS’e ne kadar önem verdiğini göstermiş oldu. Ayrıca Prens Albert de o gece kız kardeşinin yanında yer almıştı. Bu da aslında tüm dünyaya bir mesajtı. Sadece şahsi olarak değil ülkelerinin de bu konuya ne kadar önem verdiklerini gösteriyordu. Geldiğimin ertesi günü Twitter'dan ülkemde neler oluyor diye bir baktım ve birkaç tane Tweet geldi. Bunların bazılarını paylaşmak isterim.
- ''Atın ölümü arpadan olsun. Türkiye'deki durum bu Demet Hanım’’
- ''Demet Hanım özür dileyerek hatırlatmak isterim, Türk'e bir şey olmaz. Buradan yola çıkarak önlemleri tahmin edebilirsiniz.''
- ''Bu konular bize uzak Demet Hanım, zaten biz şerbetliyiz diye düşünür ülkemin insanları.''
Gerçekten biz de halk olarak örnek Tweet’lerdeki gibi düşünüyoruz. Aslında çok ciddi bir hastalık. Şöyle ki bu virüs vücudunuza girdiğinde belki 10-15 yıl sonra ortaya çıkıyor. Uzun yıllar vücudunuzda bulunmuş oluyor. Onun için erken tanı, erken teşhis çok önemli. Teşhisten sonra ise gerekse hastanın gerekse hastanın en yakınlarının tedavisine ve psikolojik olarak da tedavisine dikkat edilmesi gerekiyor. Ben halkın daha bilinçli olması gerektiğini düşünüyorum. Televizyonda çeşitli konularla ilgili kamu spotlarımız oluyor. Gönlüm istiyor ki AIDS'le ilgili kamu spotuyla hepimiz daha da bilinçlenelim. Çünkü en etkili iletişim aracı hala televizyon. Dolayısıyla böyle bir arzum, isteğim var.
Geçmişten bugüne AIDS'le ilgili toplumsal açıdan herhangi bir değişikliğin olmadığını maalesef görebiliyoruz...
Kesinlikle öyle. Çünkü ülkemizin neredeyse yarısı 25 yaş ve altı. Bu hastalık genellikle cinsel yolla bulaşıyor. Dolayısıyla hakikaten bilinçlenmek çok önemli. Her şeyden önce bu işe yakalanmamak için gerekli önlemler alınmalı. Ama bir şekilde de bu hastalık varsa bununla ilgili tedavi şekilleri araştırılmalı. Dediğim gibi sadece kendisine değil en yakınlarına da bu anlamda büyük görev düşüyor. Ben bir tıp insanı değilim, yanlış şeyler aktarmak istemem ama her şeyde olduğu gibi bu konuda da bilinçli olmak gerekiyor.
Peki siz Demet Sabancı Çetindoğan olarak , elinizi taşın altına koysanız bu konu hakkında ne yapabilirsiniz?
Biz bu kamu spotlarını kendi televizyon kanallarımızda gösteriyoruz. Eğer bir teklif gelirse canı gönülden isterim, yer alması kaçınılmaz olacak. Kamu spotları şu anlamda da çok önemli, gerçekten halkın anlayabileceği şekilde hazırlanıyor ve çok etkili. Dolayısıyla AIDS'le iligili de böyle bir kampanya olduğunda eminim bilinçlenme anlamında çok faydalı olacaktır.
Prensesi Stephanie AIDS adına k büyük işler yapmış ve farkındalık yaratmış. Siz de Türkiye'de bu konunun öncüsü olur musunuz?
Ben birçok sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum. Bunlar daha çok eğitimle ilgili ya da iş kadınlarına yönelik çalışmalar oluyor. Tabii bu da çok önemli bir konu. Sağlık konusu her şeyden önemli. Şu ana kadar bulunmadım ama fiilen görevde bulunmasam da zaman zaman bana düşen görevler olursa memnuniyetle yaparım.
Sosyal sorumluluk adına birçok dernekte yer alıyorsunuz. Bazılarının başkanlığını yürütüyorsunuz. Bunlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Her şeyden önce Türkiye Kadınları Derneği'nin kurucu üyesiyim. Burada çeşitli faaliyetlerimiz oluyor. Onun dışında Yaratıcı Çocuklar Derneği'nde çalışıyorum. Yıllar önce sağlıktan sonra eğitim çok önemli diye, eğitimde fırsat eşitliği adına bir televizyon kanalı oluşturmuştuk. Buda imkanları kısıtlı olan öğrencilerimize kurduğumuz bir işti. Tamamen sosyal bir projeydi. Aynı zamanda Yaratıcı Çocuklar derneğine üyeyim. Orada da yaratıcılıklarını öne çıkaracak aktiviteler yapıyoruz. Geleceğimiz çocuklarımız ama özellikle de yaratıcı çocuklarımız ülkemizi farklı noktalara taşıyacaklar. Bu anlamda yaratıcı çocuklar çok önemli. Çok ciddi anlamda yıl boyunca etkinliklerimiz oluyor. Onun dışında Türkiye'nin kültürel değerlerini korumak üzere yeni bir dernek kurduk. Ortak nesiller entekrasyonu. Bu da ülkemizin tarihi, kültürel konularda yurt dışında daha iyi tanınmasını sağlamak amacıyla. Çok yakınlarda ilk projemiz olarak Göbekli Tepe'yi seçtik. Sizde biliyorsunuzdur Göbekli Tepe, dünyanın ilk tapınağının olduğu yer. Bu aslında dünyada tanındığında, dünya tarihinin değişeceğini uzmanlar söylüyor. Bununla ilgili Urfa'da birkaç kez etkinlik yaptık. Ocak ayında Paris'te bir etkinliğimiz olacak. Göbekli Tepe'nin durumuyla özel olarak ilgilenen gruplarla bir araya geleceğiz. Böyle bir çalışmanın içine girdim. Yurt dışında bazı derneklerde üyeyim. Bazı zamanlarda onların çalışmalarına katılıyorum. Sadece katılmakla kalmıyorum, onların çalışmalarının Türkiye'de olması için gayret ediyorum. Hem çalışmaları hem toplantı yerleri olarak İstanbul'da ya da başka bir yerde olması için gayret ediyorum.
Size göre Türkiye'de sosyal sorumluluk adına hangi alanda eksiklik var? Sizin de katkı sağlamak istediğiniz.
Aslında her alanda eksikler var. Her şeyi devletten beklemek doğru değil. Bunun için sosyal dernekler var. Hangi alana baksanız yapılacak o kadar çok şey var ki. Sizi ilgilendiren konulara doğal olarak yöneliyorsunuz. Orada farkındalık yaratmaya çalışıyorsunuz. İsim vererek ayırt etmem çok zor. Çünkü sadece ülkemizde değil hangi ülkeye giderseniz, en gelişmiş ülkeye gitsek birçok anlamda oralarda da aksilikler var. İnsanlar yaşadıkça ihtiyaçları da değişiyor. Bu ihtiyaçlara ayak uydurmak her zaman devlet tarafından yeterli olmuyor.
Bugün doğum gününüz. Mutlu yıllar dilerim… Yaş almak üzerine konuşacak olursak; şimdiye kadar hayat size ne öğretti?
Günümüz birçok farklı işe bölerek yaşamaya çalışıyorum. Bunlar içinde en değerlisi ailem. Seneler ilerledikçe bunu daha iyi hissediyorum. İnsanın kendisinin ve ailesinin sağlıklı olması huzurlu olması, bunlara sahip olduktan sonra severek yaptığınız işlerde bir şekilde başarı geliyor. Çok şükür ben de, ailem de sağlıklıyız. İnşallah hep birlikte, uzun yıllar ülkemize faydalı olmaya çalışırız.
Demet Sabancı’nın hayata karşı güçsüz kaldığı zamanlar oluyor mu peki?
Zaman zaman oluyor tabii. İş hayatında her zaman herkesin sizin gibi iyi niyetli olmadığını gördüğünüzde zaman zaman üzüldüğünüz oluyor. Ama bu sadece iş hayatında değil sosyal hayatınızda da oluyor. Onun için fazla üstünde durmadan hayatıma devam etmeye çalışıyorum.
‘AİLEMLE GEÇİRDİĞİM HER AN BENİM İÇİN LÜKS’
Sabancı’nın lüks kavramını merak ediyorum…
Ben günümü çok yoğun yaşayan bir insanım. Vaktime, ajandama çok sağdık kalmaya çalışıyorum. Bazen benim elimde olmadan gün içinde boşluklar olduğunda beni son derece mutlu ediyor. Bu sıkı tempo, disipline olmuş durumdan çıkmak adeta çocukken okulu kırmak gibi. O anda kendimi çok mutlu hissediyorum. Ama bu bir lüks müdür derseniz lükse girmiyor. Beni mutlu eden bir an olarak söylüyorum. İnsanın rahat ettiği her şey lüks olabiliyor. Benim için lüks ailemle geçirdiğim herhangi bir an. Bu evde de olabilir, dışarı gittiğimiz bir zaman dilimi de olabilir. Hakikaten yaşları da büyüdüğü için her dakika birlikte olma şansımız olmuyor. Onun için o anları yakalayabilmek benim için lüks kavramının içine giriyor.
Üç tane pırıl pırıl çocuk yetiştirdiniz. Hepsi çok güzel okullarda okuyorlar. Onlara hayatla ilgili ne öğrettiniz?
Her şeyden önce mütevazi olmaları, karşısındaki insanlarla empati kurmaları, sevdikleri işlerle meşgul olmalarını arzu ediyorum. Biliyorum ki ancak o zaman mutlu olacaklar. Mutlu olduklarında hem kendileri hem çevreleri için güzel şeyler katacaklar.
Yeni yıla az bir süre kaldı. Yeni yıl planınız nedir?
Muhtemelen yurtdışında olacağız. Üç günlük programımız var. Bundan önceki senelerde genellikle İstanbul’da kutlamıştık. Burada kutlamak ayrı zevkli oluyor. Birçok kez evde yakın çevremizle kutlamıştık. Bu seferde ailemden bir grupla yurtdışında kutlayacağız. İnşallah hepimiz için keyifli, huzurlu, güzel bir yıl olur 2015.