Bettina Machler, cemiyet hayatının en şık ve en yaratıcı kadınlarından biri... Şu ana kadar tanıdığım en yoğun kadın. Röportaj için bir araya gelebilmemiz çok zor oldu. Defalarca sözleştik, iptal oldu. Bu kadar çalışkan, titiz ve samimi olunca işler hiç bitmiyor tabii... Sonunda özenle döşenmiş ofisinde buluştuk. Dekorasyona beyaz hâkimdi ve her yer de mumlar yanıyordu. Fotoğraf çekimi sırasında saçım yanacak diye korksam da kazasız atlattık...Başarılı iş kadını Bettina Machler iş ve özel hayatını Dilek Birgen'e anlattı.





İş ve cemiyet hayatından seni tanıyoruz ama Türkiye’ye gelmeden önceki hayatını merak ediyorum.

Zürih’te doğdum. Locarno’da büyüdüm. Annem, babam, kız ve erkek kardeşlerimle birlikte çok mutlu bir çocukluk yaşadık. O günlere ait anılarım hep pırıl pırıl. Arkadaşlarımla birlikte Vespa kullanırdık, bol bol


nehirde yüzerdik, kayalardan Valle Maggia’nın soğuk sularına atlamaktan büyük keyif alırdık.

Pek çok dil biliyorsun. Ailenle hangi dili konuşuyorsun?

Okulların dili İtalyanca’ydı; kardeşlerimle İtalyanca konuşuyorum ama annem ve babamla kullandığım dil


Almanca. Daha iyi bir dil eğitimi kulağa diyebiliriz. Organizasyonlarımıza gelen veya duyanlardan sıklıkla talep alıyoruz.

‘KENDİLERİNİ FAZLASIYLA KASIYORLAR’

Bir de artık sosyal medya var.

Instagram artık, organizasyon sahiplerinin dahi durduramadığı paylaşımların yapıldığı bir mecra halini aldı. Sosyal medya sayesinde hiçbir şey sır olarak kalmıyor.

Türkiye’de organizasyon dekoru ne durumda? Dünyayla boy ölçüşecek hale geldik mi?

Türkiye, bu anlamda oldukça ileride. Hâlâ eksik olan tek şey, davetlerde ve partilerde gerçekten eğlenmeyi ve yaşadığımız anı hissetmeyi başaramıyor olmamız. Avrupa’daki davetler belki Türkiye’deki gibi sofistike değil ancak insanlar davetin her dakikasını değerlendirip sonuna kadar eğleniyor. Türkiye’de insanlar kendilerini fazla kasıyor. Kendini serbest bırakan konuklar şahane oluyor.

Kopya ediliyorsunuz, bunun sıkıntısını yaşadığınız durumlar oluyor mu?

Tabii ki hepimiz bir şeylerden ilham alıyoruz, bu doğal. Ama ufak bir topluluğun içinde işlerimizin kopyalanmasından rahatsızlık duyuyoruz. Davet ve organizasyonlar için ürettiğimiz mobilya ve aksesuvarları şimdi herkes kullanıyor. Hatta bazı oteller bile tasarımlarımızı kopyalamış. Bu yüzden de sürekli yeni bir şeyler


yaratmaya çalışıyoruz.




Türkiye dışında da organizasyonlarınız oluyor mu?

Evet yurtdışı organizasyonlarımız her geçen gün artıyor. Özellikle genç çiftler, düğünlerini yurtdışında yapmayı tercih etmeye başladı. Çünkü daha rahat ediyorlar, özgürce eğleniyorlar.

Düğün, davet organizasyonu dışında uğraştığınız başka işler var mı?

Bir de butiğimiz var. Masa aksesuvarları ve dekorasyon malzemeleri satıyoruz. Çok zaman ayırmak


isterdik bu işe ama maalesef mümkün değil. Günler yoğun geçiyor. Ancak farklı şeyler yaratmak arzusundayız. Ev obje ve aksesuvarları tasarlamak istiyoruz, sonra hayata bir de kitap projemiz var.

Sürekli seyahatlerin oluyor mu, yenilikleri takip etme amaçlı?

Evet, sık seyahat ediyoruz. Bu, insanı çok besleyen bir şey ve her ikimiz de büyük keyif alıyoruz.

Yaratıcılığını kullanmak istediğin şeyler var mı, “Şunu yapsaydım” dediğin?

“Keşke” dediğim hiçbir şey yok, hayata geçirmek için hâlâ vaktim var. İnanmazsın belki ama rüyalarımdan bile ilham alıp gerçeğe dönüştürdüğüm oluyor. Bazen gerçekle rüya birbirine karışıyor. Rüya gibi bir iş, iş gibi


bir rüya olabiliyor. için, St. Gallen’de Almanca, Fribourg’da Fransızca okudum. Sonra İngilizce de gelişti. Böylece Türkçe dahil 5 dili anadilim gibi konuşur oldum. Kendimi bu anlamda çok şanslı hissediyorum. Kendimi ifade etmek için çok alternatifim var.

Candan Kıramer ile güzel bir ortaklığın var.

Türkiye’ye geldiğim ilk günden beri Candan’ı tanıyorum. Çok iyi arkadaşız. O benim ruh ikizim. Daha önce Vakko’da birlikte iş yapıyorduk. 30 yıldır birlikte çalışıyoruz. BC Atelier’i kuralı 8 yıl oldu.

Şirketiniz fısıltı gazetesiyle büyüdü...

Evet, daha ağırlıklı kulaktan kulağa diyebiliriz. Organizasyonlarımıza gelen veya duyanlardan sıklıkla talep alıyoruz.

Çok çalışkan ve başarılısın. Sana göre hayattaki başarının sırrı nedir?

Annem beni doğururken Ay, Güneş ve yıldız tam olması gerektiği yerlerdeydi ve doğru bir yıldızın altında doğdum. Şükürler olsun şanslı bir insanım. Sabah kalkıyorum ve yaptığım her şeyi aşkla, severek yapıyorum. Onun haricinde de tabii ki çok çalışıyorum. Çalışmadan, kendini geliştirmeden hiçbir şey olmuyor.

Stephan Mallarm’a göre “Her ruh, yeniden düzenleme ihtiyacı duyan bir melodidir.'' Sen de aynı


fikirde misin?

Yaşamın kendisi bir kutlama; güzel titreşimlerle dolu ebedi bir dans. Cevabım senin beklediğinden farklı oldu.

Evet biraz öyle oldu.

Müzik benim için kozmik bir dans. Ben iç sesimi, müzik aracılığıyla duyuyorum. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlediğim her an, içsel ritmimle bağlantı kurduğuma inanıyorum. Olduğum halimle çok iyi ve huzurluyum. Kendimle iyi geçinirim, gerektiğinde eksik taraflarımla dalga da geçerim. Severim Bettina’yı hepsi bu...

Kırgınlıkların oldu mu?

Evet tabii ki herkes gibi kırgınlıklarım oldu. Fakat hayat size, her şeyin bir sebebi olduğunu gösteriyor. Bu gerçeği kabullendiğiniz zaman, olayları farklı bir perspektiften görmeye başlıyorsun. Bazı şeyleri akışına bırakmak ve olumsuz olayların mutlaka iyi şeylere sebep olduğunu kavramak gerekiyor.

Hayallerini gerçekleştirdiğine inanıyor musun?

3 sağlıklı çocuk, başarılı bir iş hayatı, her zaman yanımda olduğunu hissettiğim bir ailem, bana mutluluk ve huzur veren, yanında kendimi bulduğum, çok güvendiğim bir hayat arkadaşım var. Sağlıklıyım. Kendi ayaklarımın üzerinde sıkıca durabiliyorum. Allah’tan daha ne isteyebilirim ki? Çok şükür.

Tekrar evlilik düşünüyor musun?

Neden olmasın! Bugüne kadar edindiğim bir öğreti, hayatta hiçbir şey için büyük konuşmamak gerek ve her


zaman su yolunu bulur.



İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR