Röportaj: Reşit ÖZET

Fotoğraflar: Ferit TUĞLUK

*Mete Bey, biraz eskiye gidelim. Kendinizden ve ailenizden biraz bahseder misiniz?

- M.V: Turizmci bir ailenin ferdi olarak baba mesleğim turizmle uğraşıyorum. Jolly Tur'un Yönetim Kurulu Başkanı'yım. 2003 yılına kadar babam Sinan Vardar, şirketin yönetim kurulu başkanı olarak görevin başındaydı. Daha sonrasında aile içinde bir karar aldık ve yönetimi ben ve kardeşim Mert Vardar ile devam ettirdik. Yaklaşık senede 500-600 bin kişinin seyahatini organize ediyoruz. Biz aile olarak eşim, çocuklarım, babam, annem, kardeşim Mert Vardar ve onun ailesi hepimiz yaptığımız işten çok büyük zevk alıyoruz. Çünkü dünyada en güzel şey, misafirlerimizin bize güvenip bizim aracılığımızla tatile gitmeleridir. Döndükten sonra memnuniyetlerini bildirmeleridir. Türkiye'de tüketici memnuniyetine en fazla önem veren şirketlerin başında geliyoruz. Hatta geçen sene Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'ndan bununla ilgi 'Misafire En Fazla Önem Veren Şirket' ödülünü aldık. Hedefimiz inşallah bu 600 bin sayısını milyonların üzerine çıkartmaktır.

* Babanızın en çok hangi yönlerini örnek alıyorsunuz?

-M.V: Biz babamla baba-oğul olmanın yanında çok yakında arkadaşızdır. Günde 10 kere telefonla konuşmazsak birbirimizle, açıkçası rahatsızlık duyan bir aileyiz. Babamın en sevdiğim ve en güzel huyu çok mert ve dürüst bir insan olmasıdır. Hayatımız boyunca ondan hiçbir yalan ifade duymadık. İnsanları yadırgayan, insanlara zarar verebilecek hiçbir yaklaşım içinde bulunmadı. Tabii bize turizmciliğin yanında futbol hayatında da çok önemli birikimler verdi. Bu anlamda çok önemli kazançlar elde ettik.

* Geçtiğimiz sene sizin A takımdan sorumlu olduğunuz dönemde Beşiktaş şampiyonluğun en büyük adaylarından biriydi. Son haftalara da lider olarak girdi ve şampiyonluğu kıl payıyla kaçırdı. Nasıl bir süreçti? Şu an ki Beşiktaş ile ilişkiniz nasıl?

-M.V: Beşiktaş bizim için gerçekten bir aşk hikayesidir. Konuşurken bile duygulanıyorum ama belki ben anne-baba sevgisi duymadan Beşiktaş'a aşık olmuş bir insanım. Tabii daha sonra anne-baba sevgisini hissettik. Trübünde büyümüş bir insanım. Bu anlamda da babamın yöneticilik hayatından sonra bana da teklif geldi bu dönem Beşiktaş Yönetim Kurulu oluşturulurken, ben de o sıralar düşünme aşamasındaydım. İlk sene pazarlamaya baktım, orada başarılı işler yaptık. Daha sonra her iki başkanımız bana bir görev arzu ettiklerini söylediler, futbol şubesinin A takım sorumlusu olarak başına geçmemi söylediler. Bende çok keyif duymama rağmen, çabuk karar vermemem gerektiğini düşündüm. 1 hafta süre istedim. Kardeşim Mert Vardar ve eşim Neylan Vardar, bu konuyla ilgili çok büyük destek verdi. Tabii ki eşim bir şart koştu ve sağlığıma dikkkat etmem gerekçesiyle, tam tersi oldu. Girdikten sonra sağlığım daha kötüye gitti. Hem psikolojik olarak kötüye gitti hem de spor yapamadım. 82 kilodan 91 kiloya çıktım. Benim tek amacım Beşiktaş'a hizmet etmekti ama tabii fikirler uyuşmadı. Bunun en önemli sebebi ego tartışmaları da olabilir. Ama beni üzen her ne olursa olsun başarılı olamadık. Tüm futbol camiası Beşiktaş'ın şampiyonluğu en çok hak eden takım olduğunu söylüyolardı. Tabii ki söyleyemiceğim ama kendi içimizde yaşadığımız bir takım sebebler vardır. Ne yazık ki şampiyon olamadık. Ben bu anlamda A takım sorumlusu olarak da kendimi suçlu buluyorum ve üzülüyorum. Muhteşem bir sezon geçirdik ama sonunda finali yapamadık. Bundan dolayı Beşiktaş'a hala bir borcum olduğunu düşünüyorum. İnşallah bir gün gelir bunu yönetici olarak, başkan, taraftar ya da seyirci olarak bir şekilde öderim. Yarım kalan işi de tamamlama şansımız olur.


* Neylan Hanım, size dönmek istiyorum. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

-N.V: Boğaziçi Üniversitesi, Turzim Bölümü mezunuyum. Eşimle de üniversite stajımı yaparken tanıştık. 15 senelik evliyiz. 2 tane çocuğumuz var, 12 yaşında Sinan ve 5 yaşında Ceylan. Bende aktif bir şekilde Jolly Tur'da çalışıyorum. Son derece yoğun bir tempom var. 2 çocuk annesi olarak ben bu işi ayrı bir görev olarak nitelendiriyorum. O görevi de en iyi şekilde gerçekleştirmeye çalışıyorum. Ama güne çok erken başlıyorum. Tempo bütün gün boyu devam ediyor. Hem ofis hem ev hem çocuklar ve aktiviteleri, böyle çok dolu dolu keyifli bir yaşantım var.

* Eşiniz Mete Vardar’ın Beşiktaş'ta yoğun bir tempoda çalışmaya başlaması hayatınızda neleri değiştirdi?

-N.V: Biz bu yaz eşimle beraber ilk defa Bodrum'un tadını çıkarttık. Bende bundan çok keyif aldım. Çünkü onunla vakit geçirmek benim için oldukça keyiflidir. Eşim diye söylemiyorum, inanılmaz keyifli inanılmaz espirili hayat dolu bir insandır. Tabii bir takım sorunlardan dolayı onun keyfinin bozulması benim de motivasyonumu düşürebiliyor. Çünkü onun iyi olması benim iyi olmam demektir. Biz birbirimizin iyi olmasıyla beslenen çiftiz. Birbirimize o şekilde destek oluyoruz. Eşimi yanımızda görmek bizi çok mutlu etti. Ama Mete, ne karar verirse versin biz ailece her zaman onun yanındayız. O her şeyin en doğrusunu bilir. Biz de ona destek olmak için her türlü yanındayız.

* Annelik nasıl bir duygu? Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?

-N.V: Annelik dünyanın en güzel duygusu ama bir o kadar da zor. Benim biraz daha ergenliğe yakın bir oğlum olduğu için onunla birlikte bir takım şeyleri gözden geçiriyorum. Çok erken anne olduğum için bende onlarla büyüdüm. 23 yaşında Sinan doğdu. Oğlumla birlikte hem anne oğuluz, hem de iki arkadaşız. İyi bir anne olmak içinde elimden gelen her şeyi yapıyorum.

*Neylan Hanım, sizin küçükken hayaliniz neydi?



-N.V: Ben çok küçük yaştan beri turizm içinde olduğum için çok keyif alıyorum. Eşimle birlikte çalışıyor olmamızın da tarifi zaten çok güzel. O yüzden hayalimdeki her şeye sahibim diyebilirim.


* Eşinizle nasıl tanıştınız? Size nasıl bir evlenme teklifinde bulundu?

-N.V: Aslında ikimizin arasında bir evlenme teklifi olmadı. Bence bunu eşim anlatmalı diye düşünüyorum.

-M.V: Neylan'ı bizim şirkette gördüm. ''Benim bu kızı ikna etmek gerekiyor'' dedim. En çok enterasan olan babam bir gün beni odasına çağırdı. ''Evleneceğin kızı buldum'' dedi. Babama ''Kim?'' olduğunu sordum ama halbuki aynı kişiden bahsediyomuşuz. Aradan tabii günler geçiyor ama Neylan bana hiç yüz vermiyordu, sonra bir tur organize edip Neylan'a kendimi anlatmayı düşündüm. Uçakta çok kısa sürede görüşürüz diye otobüslü bir program hazırladım. Kavala, Selanik, Atina kapsamında bir program yaptık. Günler geçtikçe hiç konuşmuyorduk zamanla kaynaştık. Yine o seyahatte otobüsle yolculuk ederken uykulu bir şekilde kafasını omzuma koydu. Daha sonra bir ışık var diye düşündüm. Neylan'a evlenme teklifi etmedim çünkü ben seninle evlenicem dedim. Neylan'la evlenmeye karar verdikten sonra 8 ay içerisinde evlendik. Şu an neredeyse 16 yıl oldu ve gayet de mutluyuz.

* Aile şirketinde birlikte çalışıyorsunuz. Evdeki yaşantınız nasıl, evde de iş konuştuğunuz oluyor mu?



M.V: Günün içerisinde biz zaten her dakika her şeyimizi beraber paylaşırız. Benim sürekli seyahatleri olan bir tempom vardı ama geçen sene Beşiktaş'da bir görev içinde olduğum için işime de çok zaman ayıramıyordum. Bu konuda kardeşim Mert, bana çok destek oldu. Bu onun için de çok iyi oldu, hem şirketi çok iyi taşıdı hem de kendine bir özgüveni geldi. Ama şimdi ailemle daha çok yakınım ve yoğun bir iş tempom var. Dediği gibi iş hayatımızda da sürekli eşimle beraber olduğumuz için akşamları evde oturup, bugün ne yaptık nasıldı diye çok ilgilenmiyoruz. Farklı konularla farklı sohbetlerle birbirimize zaman ayırıyoruz.

* Neylan Hanım, mutlu bir evliliğiniz var. Mutlu evliliğin sırrı sizce nedir? Evliliğinizde tartışma olduğu durumlarda neler yapıyorsunuz?

-N.V: İlk evlendiğimizde o sıkıntılı dönemi biraz daha sancılı geçiyorduk. Şimdi o zamanı da aştığımız için, çok sıkıntılı bir durum olduğunda birbirimizi yatıştırabiliyoruz. Aramızda bir tartışma olduğunda o orada kalır ve kapanır. Şu anda şükürler olsun sorunları çok minimumda yaşayıp atlatabiliyoruz.

-M.V: İlk evlendiğimizde Neylan 20 yaşında, ben de 25 yaşındaydım. Bir işe takılıp günler boyunca bunun stresini yaşıyorduk. Ama şimdi çok kısa sürüyor, çünkü biz iş arkadaşı değiliz. Neylan benim eşim ve ben bu tartışmayı neden uzatayım diye düşünüyorum. Haklı bile olsam gidip gönlünü alırım. Hatta zaman zaman arada tartışsak mı diye düşünmüyor değilim. Ama tartışcak da bir konu bulamıyoruz.

* Neylan Hanım, Mete Bey'i biraz anlatır mısınız? Nasıl bir kişiliktir, size yaptığı süprizleri var mıdır?

-N.V: Eskiden pek süpriz yapmazdı. Ama şu an sanırım yaş ilerledikçe süprizlere daha çok açığız. İlk sürprizi Sevgililer Günü'nde Milano'ya kaçamak yapmıştık. Uçağa binene kadar nereye gideceğimiz öğrenemedim. Milano'da geçirdiğimiz 2 gün bize inanılmaz iyi gelmişti. Onun haricinde tabii ki de ufak tefek süprizlerimiz oluyor.

* Olmazsa olmazlarınız var mıdır? Hayatta neleri affetmezsiniz?

-M.V: Kibiri, kıskançlığı asla affetmem. Ben öyle kinci bir insan değilim. Ama tabii dokunan, kırgınlık yaratan birçok şey var. Zaten Beşiktaş'la ilgili de böyle bir süreç yaşıyorum. Yaşadıklarım çok kolay unutabileceğim şeyler değil. Çünkü birtakım kırıcı şeylerle karşılaştığınız zaman bunun da tamiri oldukça zordur.


* İş hayatında tecrübeli bir isim olarak, genç girişimcilere başarılı olmaları için ne gibi tüyolar verebilirsiniz?

-M.V: Bakıldığı zaman ben 13 yaşından itibaren kendi işimizde çalışan bir personeldim. Ortaokulda başlayıp daha sonra lisede de turizm ve otelcilik okudum. Kışları okuyup yazları da 3-4 ay otelde çalışıyordum. Kendi otelimizde komililik yapıp bulaşık yıkadım. Çok çekirdekten geldik ama hiçbir zaman da patron olmadık. Kendi işimizde işçi olduk. Bunun en önemlisi baba baskısıyla değil, insanın içinde olmasıdır. Oğlum Sinan 12 yaşında ve bizim istediklerimize çok aykırı ve karşı geldiği zamanlar olabiliyor. Önemli olan insanın kendi zevk aldığı işi yapmasıdır. Ben heralde turizmden başka hiçbir şey yapamazdım. Bu anlamda gerçekten çok doğru bir seçim yapmışım. O zamanlar şirketimizde 5-6 kişi çalışırken şimdi ise yaklaşık 5 bin kişinin çalışıyor. O günden bugüne kadar da kendimizi geliştirdik. Ticarette tabii ki para kazanmak önemli ama en önemlisi insanların kendi zevk aldığı işi yapabilmesidir. Çünkü o zaman daha özverili davranır ve yaklaşır. Çok çalışmak, çalıştığın işte kendi işin olmasa bile, kendi işin gibi görmek, oraya katkı sağlayabilmek bunları yaparken de hiçbir leke bırakmamak gerçekten çok önemlidir. Biz aile olarak hep düzgün işler yaptık. Bugünde bunun karşılığında bir saygınlık görüyoruz. Geriye dönüp baktığımızda, çok iyi bir aile, kimseyi bir basamak olarak kullanmayan, ticareti her zaman etik ve kurallarına göre yapan bir aile olduğumuzu görüyorum ve bizi mutlu ediyor. Bununda gururunu yaşıyoruz.

* Neylan Hanım, Mete Bey'in evdeki düzeni nasıl? Mutfağa girer mi acaba?

-N.V: Vakti olsa girer. Hatta geçen böyle ailecek bir barbekü yapalım dedik, o gün mutfağa girdi ve çok güzel bir salata hazırladı. Tadı damağımızda kaldı. Ama tabiki de böyle bir vakti olmuyor. Daha çok vakti olsa kesinlikle birçok şey yapar.

* Sizin modayla aranız nasıl? Marka tutkunuz var mı?

-N.V: Tabiki de marka olan şeyleri beğeniyorum ama marka olmayan mağazalardan da alışveriş çok yapıyorum. Markasından çok bana yakışıp yakışmadığı, gözüme güzel gelip gelmediği beni daha çok ilgilendiriyor. Bir bayan olarak giyime çok meraklıyım. Evimiz de bir oda sadece benim kıyafetlerime aittir. Kısacası sadece marka değil, ne yakışırsa ne hoşuma giderse onu almayı seviyorum.

* Davetlere gittiğiniz de Mete Bey ile fikir alışverişinde bulunuyor musunuz?

- N.V: Ben genelde çok bulunmam çünkü kısa sürede giyinir ve çıkarım. Hazırlanmam 10 dk sürer. Giyeceğimi seçer, 10 dk da hazırlanır ve çıkarım.

-M.V: Ben modayla çok içli dışlı değilim. Daha çok yemek konusunda uzmanım. Yemek yemeyi severim. Zaten kilomdan da belli oluyor. Benim giyinip çıkmam çok uzun sürer. Çünkü bazı kıyafetleri çok yakıştırmıyorum. İnşallah zamanla eşimin desteğiyle sağlığım için biraz daha kiloma dikkat edeceğim.

* En büyük lüksünüz nedir?

- N.V: Lüks olarak adlandırılır mı bilmem ama en çok keyif aldığım şey, olmazsa olmazım spordur. Sporumu gayet disiplinli bir şekilde, günü gününe saati saatine yaparım. Onun haricinde tabi ki en büyük lüksüm eşim ve çocuklarımla vakit geçirmektir.

- M.V: Şöyle söyleyeyim, bu yazı ailemle geçirdiğim için çok büyük zevk aldım. Bodrum'da kendi ailemizin yapmış olduğu bir site var. 26 tane ailenin yaşadığı çok güzel bir ortam yarattık. Orada 25 gün ara ara gitmek üzere Bodrum'daydık. Kısacası ailemle vakit geçirmek benim en büyük lüksümdür. Onu haricinde Beşiktaş'ın maç kazanmasına bile ailecek seviniriz. Günlük oda satışlarım da en büyük lüksümdür. Her gün sattığım oda sayısından keyif alan bir insanımdır. Gerçi ailecek küçük şeylerden mutlu oluruz. Kızımın geçen gün bir defileye çıkmış olması bizi ailecek mutlu etmiştir.

'15 SENEDE BİRBİRİMİZE BENZEDİK'

* Kelimelerle eşinizi anlatmak isteseydiniz bu ne olurdu?

- M.V: Eşim Neylan, benim için birtanedir. Bu dünyada ondan bir tane daha yoktur. Bunu hem kendi aileme, hem çocuklarımıza göstermiş olduğu davranış ve nezaketten ötürü bu kadar iyi kalpli ve duyarlı olmasıdır. Ben çok kolay bir insan değilim ve Neylan beni çok iyi taşır. Kısacası eşim çok kelimeler sığacak bir insan değildir.

- N.V: Mete benim ruh eşimdir. Baktığım zaman onda kızdığım bir şey olduğunda, aynı davranış bende de vardır. 15 senede birbirimize benzedik. Gerçekten muhteşem bir aile babası, çok başarılı bir iş adamıdır. Beşiktaş'ta yöneticik yaptığı zamanlarda, futbolculara, çalışanlara yani büyükten küçüğe iletişimi kolay sağlayabilen bir insandır. Benim için sadece o vardır. Allahım bize ailemizle, dostumuzla ve çocuklarımızla birlikte uzun ve sağlıklı bir nasip eder inşallah.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR