Fotoğraflar: Kamil ÖZET




*Pelin Hanım eğitiminizden bahseder misiniz? İş kariyeriniz nasıl başladı?




Yaşım genç olduğu için ilkokuldan başlamam gerekecek sanırım. İlkokulu ODTU’de Ankara’da okudum, sonra ortaokul için BUPS (Bilkent University Preparatory School)’a geçtim; şimdi adı BLİS oldu. Orada hem IGCSE hem de IB yaptım; okul sonralarında da OSS’ye hazırlanıyordum. Ancak İngiltere’ye gitmek benim hayalimdi. Dolayısıyla Londra’nın güneyinde Surrey Üniversitesi’nde İspanyolca İşletme okudum. Bu okulu seçmemin nedeni İspanyolca ile İşletmenin beraber olma fırsatıydı; işte zaten iş hayatımda bu şekilde başladı. Üniversite boyunca yazları Akfen’de staj yaptıysam da, üniversitenin 3. senesinde “Placement Year” için Madrid’e gidip, orada Deutsche Bank’ta çalıştım. Kriz dönemine geldiği için gerçekten zorlu bir sene olduğunu söyleyebilirim; sonra son sene okula dönüp tezimi yazıp, Türkiye’ye döndüm. Döndüğümde ailem artık İstanbul’a taşınmıştı. Eylül ayında hemen TAV’da çalışmaya başladım ve Management Trainee olarak İnsan Kaynaklarında çalışıp, Muhasebe, Proje Finansman, Bütçe ve Yatırımcı İlişkileri bölümlerinde 2 sene boyunca rotasyon yaptım. Tam ben risk bölümünden devam etmek isterken, babam beni Akfen’e çağırdı ve o 31 Mayıs 2012 Cuması’ndan bu yana Akfen’de ve Akfen GYO’da Yönetim Kurulu Üyesi pozisyonundayım. Bu sene ayrıca sigorta brokerlik şirketimiz IBS’inde Yönetim Kuruluna girdim.




*Akfen Holding’te babanız Hamdi Bey ile birlikte çalışıyorsunuz. Babanız ile birlikte çalışmanın avantajları neler? Biraz bahseder misiniz?




Babamla çok yakından çalışıyoruz, odalarımız bile yan yana... Zaman zaman Yönetim Kurulu üyesi oluyorum zaman zaman onun asistanı.. Aslında baba ile çalışmak zannedilenin tam tersine daha kolay... Patronunuzu çok iyi tanımak kadar daha iyi bir lüks yok.. Onun neye kızdığını, söylediği şeyin arkasındaki motivasyonları, neye tepki verdiğini çok iyi ayrıştırıp kendinizi onun üzerine programlaya biliyorsunuz. Ayrıca bizim şirketlerde her şey çok hızlı ilerlediği için onunla birlikte evde, tatilde ya da şirkette olanlardan kopmamı ve doğru pozisyonlaşmamı sağlıyor. Tabii ki 24 saatimiz iş oluyor ama zaten öyle olmasa diğer türlü daha çok zorlanırdım diye düşünüyorum. O yüzden babamla yakından çalıştığım için kendimi ayrıca şanslı hissediyorum.






*Babanız Hamdi Bey’in en çok hangi yönlerini örnek alıyorsunuz?




İnanılmaz azimli ve sabırlı.. Benim sabır kosunda tam tersimdir. Hiç enerjisi bitmiyor ve asla pes etmiyor! Maşallah diyelim. Sevinci de üzüntüyü de bir arada yaşar. En çok azmini çok takdir ediyorum. 50 yaşından sonra İngilizce öğrenip de Prens’in karşısında İngilizce konuşma yapması gerçekten beni hayran bıraktı. Onun azmini ve disiplinini örnek almaya çalışıyorum.




* Aynı zamanda TÜSİAD’ın en genç üyesisiniz ve ailenizin kurduğu Türkiye İnsan Kaynakları Vakfı’nda da(TİKAV) yöneticilik yapıyorsunuz. Faaliyetlerinizden bahseder misiniz?




Tabii ki TÜSİAD gibi Yönetim Kurullarında en genç üyesi olduğum bir kaç dernek daha var: TURKONFED, TAİDER, PODEM,TOBB , Genç Girişimciler Kurulu.. GYİAD, TUGİAD’ da üye olarak ihtiyaç duyduklarında destek veriyorum. TİKAV tabii ki göz bebeğimiz... TIKAV’ın aslında Yerel, Bölgesel ve Uluslarası olarak 3 temel projesi var. Bölgesel Projesi Güneydoğu’daki üniversite öğrencilerinin fırsat eşitsizliğine karsın, onların akademik hayatlarının dışındaki becerilerini geliştirmek üzere tasarlanmış ve 1999 yılından beri uygulanan bir projedir. Çok özel bir proje, öğrencilerimize 4 sene boyunca protokol, diksiyon, eşli danslar, toplum önünde konuşma, IT ve İngilizce dersleri vererek Ankara ve İstanbul’da Oryantasyon Programlarında iş adamlarımız ve devlet erkanı ile buluşturuyoruz. TİKAV’ın Yerel Projesinde ise, Mersin’de annelere, muhtarlara, engellilere, öğretmenlere farklı farklı sağlık eğitimleri ve iş hayatı ile kadın konularını işliyoruz. Uluslarası Projemiz ise bugünkü röportaj nedenimiz.. Edinburgh Dükü Uluslararası Gençlik Ödülü Programı, (The Duke of Edinburgh’s International Award for Young People), ilk defa 1956 yılında Edinburgh Dükü Ödülü adı altında, Birleşik Krallık’ta Edinburgh Dükü Prens Philip’in desteği ile ve Alman eğitimci Kurt Hahn’ın eğitim felsefesine dayanarak hayata geçirildi.




Günümüzde 140’tan fazla ülkede uygulanıyor. Dünyanın öncü gençlik gelişim programlarından biri olarak konumlandırabiliriz. Ödül Programı; Bronz, Gümüş ve Altın olmak üzere toplam 3 farklı kategoriden oluşuyor. Bu kategoriler programın tamamlama sürecini (6 ay, 12 ay, 18 ay) belirliyor.




Bronz, Gümüş ve Altın kategorilerin altında Toplumsal Hizmet, Fiziksel Gelişim, Beceri Geliştirme ile Macera ve Keşif bölümleri vardır. Sadece Altın kategori bünyesinde ise, Toplumsal Uyum Projesi mevcuttur. Haftada toplam 3 saat olmak üzere katılımcıların, Toplumsal Hizmet, Fiziksel Gelişim ve Beceri Geliştirme bölümleri için haftada birer saat faaliyetlerde bulunmaları gerekiyor.


Türkiye’de halen 14 ilde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylı, 60 farklı lise üniversite ve sivil toplum örgütlerinde yürütülüyor. Bugüne kadar 12 .000 gence ulaşıldı. Her yıl yaklaşık 1500 ile 2000 civarında yeni katılımcı programa dahil oluyor. Bugüne kadar 3000 fazla katılımcı ödül almaya hak kazandı. Dünya genelinde ödül programı vasıtasıyla 8.000.000 aşkın gence ulaşıldı.






*İş dünyasında babanızdan başka örnek aldığınız işkadını olarak kimler vardır?




Tabii ki TÜSİAD Başkanı, Cansen Başaran Symees ile çalıştığımız için onla yakın bir ilişkimiz vardır. Onun haricinde Emine Kamışlı’yı çok beğeniyorum, gerçekten harika bir enerjisi vardır. Suzan Sabancı Dinçer, Ümit Boyner de benim için öyledir. Baktığımızda örnek aldığım ve çalışma fırsatı bulduğum hanımlar kendileridir.




*Pelin Hanım, çok heyecanlı bir organizasyonla İngiltere Kraliçesi Elizabeth ve Edinburgh’un oğlu The Duke of Edinburgh’s International Award Başkanı, Prens Edward’ı İstanbul’da misafir ettiniz. Prens Edward’ı İstanbul’da nasıl ağırladınız?




Evet, yıllardır beklediğimiz bir andı. Ancak geçen sene Türkiye’nin performansından çok etkilenip, Full Lisans’ı aldığımız zaman ziyaretlerini hızlandırmaya ve bize destek vermeye karar verdiler. Öncelikle İngiliz Konsolosluğunda bir Altın Ödül Seremonimiz oldu ve ödülün en zor kategorisini tamamlayan öğrencilere kendi elinden ödül takdim edildi. Sonrasında potansiyel sponsorlarımız ve önemli iş adamlarımızla birlikte bir akşam yemeği yendi. Ödül 45 kişilik gruptan oluşan küçük bir gruba tanıtıldı. Ertesi gün ödülün yapıldığı ve Türk okulu olarak güzel bir temsiliyet olacağını düşündüğümüz okul Darüşşafaka’da “Macera ve Keşif” bölümünü tamamladı. Ardından, bizim operasyonda olup da emeği geçen bütün ödül liderlerimizle buluşması, bütün paydaşlarımızı tanıması için bir tekne gezisi düzenlemiştik ve orada da okul müdürleri ve ödül liderlerimizle masa masa gezip tanıştı. Sonrasında ödülün uygulandığı İngiliz okulu olarak Tarabya British Schools’a gittik ve orada Hazine Avı’nı tamamladık. Öğleden sonra babamın evinde ‘Yönetim Kurulu’ toplantımızı yaparak, yeni yapılanmadan beri yaptıklarımızı, stratejisimizi ve vizyonumuzu anlattık. Akşam da malum gala gecesi vardır. Çok güzel bir geceydi. Bütün tanıtmak istediğimiz konuklarımızda bilinirlik yaratmak için düzenlediğimiz gala gecesinde ilginç bir performanstan sonra güzel bir konuşma yaptı. 300 katılımcı vardı; İş dünyası, sanat dünyası..Ertesi gün ise öncelikle STK’larda görev alan İngiliz okul mezunları ve sonrasında da İngiliz şirketleri ile buluştuk. İngiliz Konsolosluğu’nun ev sahipliğini yaptığı güzel bir öğle yemeğinden sonra ise kendisini uçağa bıraktık.




*Prens Edward'ı ağırlama fikriniz nasıl oluştu?




Aslında biz bu Ödül’ü 2001 yılından beri yapıyoruz; ancak 2012’de yeni yapılanmaya gittiğimizde biz de mutfağımızı iyice temizleyip, ondan sonra agresif büyüme hedefi koymuştuk. 2 sene boyunca gerçekten bir çok değişiklikler yaparak, Uluslarası platformda hem EMAS bölgesin de, hem de farklı uluslararası platformlarda varlığımızı gösterdik. Türkiye özellikle “ayrımcılık” konusunda bir çok ülkeye model ülke oldu, çünkü biz bu programı kriter gözetmeksizin, sokak çocuklarından, kimsesiz çocuklara, polis okullarının da dahil olduğu meslek okullarına, devlet okullarından özel okullara götürdük. Şimdi ise artık her turlu paydaşlarımız ile işbirliği yaparak alanımızı genişletmeye hazırdık ve gecen sene basarılı bir denetimden geçtik; sonucunda bu sene ise, Full Lisans’ımızı almışızdır. Dolayısıyla HRH Prens Edward’ı davet edip, duyurmaya ve yeni hedefimizi 2020’ye kadar 20.000 öğrenci hedefine hazırlandık. Geçen sene yaptığımız davetimizi bu sene gerçekleştirmiş olduk.




*Presn Edward, Türkiye’den ayrılırken İstanbul ile ilgili izlenimleri ve gala gecesi hakkındaki düşünceleri ne oldu?




İstanbul’a en çok tekne turunda hayran kaldı. Türkiye’nin potansiyeline, Türk gençliğine, ödülün yapılış biçimine gerçekten çok destekledi. Yapılanları görünce çok etkilendiğini belirtti. Bize çok güvendiğini, 2020’ye kadar 20.000 gence ulaşılması gerektiğini kendileri söyledi.




*Olmazsa olmazlarınız var mıdır?




Aslında hayır, malesef.. Eğer esnek olunmazsa gerçekten bu kadar çok şeyi bu kadar kısa zamanda yapmanın mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Ama tabii ki, bireysel gelişim olmazsa olmazımdır. Her konuda, sırf iş değildir. Sosyal sorumluluk ise kesinlikle ayağımı yere bastırıyor.Olmazsa olmazımdır. Kişisel düzeyde; sporum, rujum, ajendam, takvimlerimdir.




*Herkesin çocukken hayalini kurduğu bir meslek vardır. Sizin hayalini kurduğunuz meslek neydi?




Çok maymun iştahlı bir çocuktum. Önce öğretmen, sonra aktris olmak istedim. Asıl tutkulu mesleğim profesyonel kayak yarışmacısı olmaktı. Lisede bir ara, avukat olmayı da düşündüm de iyi ki olmamışım.




*Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?




Hayatımın yüzde 50’si diyebilirim. TİKAV’ın ve The Duke of Edinburgh International Award haricinde Türkiye ve İngiltere arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki ilişkilerin güçlendirilmesi amacıyla 2011 yılında kurulan Tatlıdil Forumu’nun iki yıldır organizatörlüğünü üstleniyorum. TÜSİAD, TİKAD, TÜRKONFED, B-20 Yürütme Kurulu’nda Altyapı ve Yatırımlar Komitesi, TOBB Genç Girişimciler Danışma Kurulu ve Dünya Ekonomi Forumu Küresel Şekillendiriciler üyeliklerimin yanı sıra TÜSİAD Yönetim Kurulu Yedek Üyeliği’ne ve TÜRKONFED, PODEM ve TAİDER Yönetim Kurulu Üyeliklerim bulunuyor.






*Modayı takip eder misiniz? Son zamanlarda ülkemizde düzenlenen Fashion Week Moda haftalarıyla ilgili düşünceleriniz neler?




Modayı takip ederim, çok hoşuma gider. Geçen sene gitme şansı bile buldum ancak hiçbir şeyi moda diye asla giymem. Spesifik bir tarzım da yoktur, çok fazla renk kullanırım ve değişik şeyler denemeyi severim. İş hayatında biraz daha klasik ve konservatif olmak gerekiyordur. Günlük hayatımda tarzımı mekan ve buluşacağım kişiye göre belirlerim. Genel olarak tarzımı renkli, rahat, çılgınlığa açık ve bol aksesuvarlı diye tanımlayabilirim. Fashion Week’ler yeni girişimler olmasına rağmen güzel organize edilmiş başarılı olarak tanımalayabilirim. Eminim ki çok yakın bir sürede daha çok yurt dışı katılımın bulunduğu düzeye geleceklerdir.




*Evliliğe bakış açınız nedir? Anne olmayı hayal ediyor musunuz?




Evliliğe bir bakış açısı henüz oluşturamadım ama önümüzdeki kısa dönemli planlarımın arasına koymam gerektiği de sıkça gündemime getiriliyor. Tabii ki evlenmek ve anne olmak isterim, kim istemez ki? Bu konuda biraz kaderciyim, eminim doğru zamanda doğru kişi karşıma çıkacaktır.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR