Picasso, Monet, Miro... İstanbul’da açılan sergiler sizde de baş dönmesi yapıyorsa, sebebi Güler Sabancı’dır! Çünkü başında olduğu köklü kurumlar, hatta çoğu kez bizzat kendisi, bir sanatsever hastalığı olan Stendhal Sendromu’na yıllardır davetiye çıkarıyor! Biz de seve seve icabet ediyoruz. Bu türden muhteşem eserlerin ve sergilerin sanatseverlerde
nasıl kafa yaptığını, Amerikalı kültür-sanat yazarı meslektaşım Jennie Yabroff’tan daha iyi anlatanı görmedim: “Bir defasında bütün gün Michelangelo’nun Pietà’sını (kucağında ölü İsa’yı tutan Meryem Ana heykeli) anlatan tur rehberlerini dinledim. Akşam yemeğine doğru kendimi çok tuhaf hissetmeye başlamıştım. Başka yerde olsak, faturayı öğlen fazla kaçırdığım pizzaya keserdim. Ama İtalya’daydım ve sanat için gitmiştim. Besbelli bende Stendhal Sendromu vardı...” Stendhal Sendromu adını, Floransa’daki Basilica di Santa Croce’yi gezdikten sonra rahatsızlanan 19. yüzyıl Fransız yazarından alıyor. Graziella Magherini adlı bir İtalyan psikiyatr da 1989’da “La Sindrome di Stendhal” adlı kitabı yazıyor.
Kitapta, Floransa’daki sanat eserlerini gördükten sonra baş dönmesi ve kalp çarpıntılarından mustarip 100’ü aşkın turistin durumu anlatılıyor. Yani, Magherini’ye göre büyük sanat gerçekten baş döndürüp hasta edebiliyor; ama bu hastalık insana acayip iyi geliyor. Tabii orası Floransa, Jennie Yabroff ise Roma’da yaşıyor. Biz İstanbul’dayız. Eğer bizim yaşadığımız tam olarak aynı şey değilse, şahsen ‘Stendhal sendromlu’ olmaya adayım. Ve bunu önemli ölçüde Güler Sabancı’ya borçluyum. Güzellik karşısında insanın elinin ayağının tutulması fikri bile muhteşem! Ki bu sadece resimle, heykelle sınırlı değil...
'Sanat iyi gelir'
2 yıl önce bir yaz günü, Sabancı Vakfı’nın destesteklediği Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın Prag konserinde, Güler Sabancı’nın sanat tutkusunu gördüm. İnsanların, özellikle de gençlerin sanatla buluşması için gösterdiği çaba ve
heyecanı benzersiz... Şöyle anlatayım. Gelmiş geçmiş en zengin ABD Başkanı Trump’ın bugüne dek sanata desteği, 5 milyar dolarlık kişisel servetine rağmen 500 bin dolar kadar. Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın, hem Sabancı Vakfı hem de Sakıp Sabancı Müzesi ile sanata verdiği destekse (parayla ölçülse Trump’ınkinin
yanında devasa boyutlarda ama...) parayla ölçülemeyecek kadar değerli. Sabancı, “Terör olaylarının etkisiyle bu zor günlerde sanatın iyileştirici, ruhu besleyen yönünün herkese iyi geleceğine inanıyoruz” diyor. Sakıp Sabancı Müzesi de 15. yılında “Feyhaman Duran İki Dünya Arasında” sergisiyle, zor dönemlerin nasıl aşılabileceği konusunda fikir veriyor. Yaklaşık 2 yıldır üzerinde çalışılan sergi için binlerce eser onarılıp çerçevelendi, Atllı Köşk’teki sergi salonunda yerini aldı. 83 yıllık ömrü boyunca Doğu ile Batı kültürünüberaber yaşamış Duran’ın geçmişe ışık tutarken bugünü de anlamaya yardımcı olan eserleri, 30 Temmuz’a kadar görülebilir. Hatta görülmeli! “Sanat iyi gelir” diyen Güler Sabancı, sözü orada da bırakmıyor, “Asıl böyle bir zamanda, insanımızın hayata daha olumlu pencereden, daha yapıcı bir ruh haliyle bakabilmesi
için, daha büyük bir motivasyonla yatırımlarımıza devam ediyoruz” diyor.
'Benzersiz bir sergi ortaya çıktı'
-'Sakıp Sabancı Portresi' eseri, Royal Academy of Arts'ın 2016 Yaz Sergisi'nde yer almıştı. Feyhaman Duran da Türk resim sanatında portrenin ilk ve en önemli temsilcisi sayılıyor. Portrelerin koleksiyonunuzda ayrı bir yeri var mı? Feyhaman Duran sergisini geliştirirken neler hayal ettiniz?
Sakıp Sabancı Müzesi’nin temelleri rahmetli Sakıp Bey’in Hat Koleksiyonu ile 19. ve 20. yüzyıla ait yerli sanatçıların eserlerine dayanıyor. Merhum Sakıp Bey, koleksiyonlarında bu eserlere özel yer ayırdı. Ardından müze fikri geldi. Sabancı Ailesi’nin vizyonu, yönetim kurulu üyelerimizin değerli katkıları ve sevgili Nazan Ölçer’in yönetiminde, Sakıp Sabancı Müzesi uluslararası standartlarda bir kurum olarak 15 yaşına geldi. Müzemizin 15. yılını kutladığımız 2017’nin ilk sergisini bu topraklardan yetişen bir sanatçıya ayırmak istedik. Feyhaman Duran, Sakıp Bey’in koleksiyonunda da çok önemli eserleri olan bir sanatçı. Dolayısıyla, bu sergide Feyhaman Duran’ın bizim koleksiyonumuzdaki eserleriyle İstanbul Üniversitesi’ndeki koleksiyonu birleşmiş oldu. Eserlerin yıllar sonra gerçekleşen bu buluşması sergimizi daha da anlamlı hale getirdi. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde yaşayıp üreten Feyhaman Duran’ın sergisi, ülkemizin geçmişini de yakından tanıyıp anlama fırsatı sunuyor. “Feyhaman Duran. İki Dünya Arasında” sergisinin açılış sürecinde Türkiye’nin en köklü yükseköğretim kurumu İstanbul Üniversitesi ile Sabancı Üniversitesi arasında örnek bir işbirliği de gerçekleşti. Yeni nesil bir üniversite olan Sabancı Üniversitesi’nin dünya standartlarında iş yapma anlayışı ve tecrübesiyle yine
benzersiz bir sergi ortaya çıktı.
'Duran, farklılıklardan değer yaratma yollarını göstermiş'
-Serginin ismi “İki Dünya Arasında...” Zannederim sanatçının Doğu ile Batı arasında kesişen yaşantısına gönderme yapıyor. Sanatçı bir yanda yurdundaki şartları, diğer yanda kültürsanat dünyasının kalbi Paris’i deneyimliyor. Duran’ın resimlerine bakarak neler anlarız?
Feyhaman Duran, Doğu ile Batı arasında kalan bir isimden ziyade bu ikisinden de aynı şekilde etkilenmiş
bir sanatçı. Feyhaman Duran, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemini yaşamış. Her iki dönemi de görmüş, her ikisinden de etkilenmiş ama birini diğerine tercih etmeden, her ikisinden de beslenmiş, eserlerini vermiş. Dolayısıyla bir anlamda, değişimleri anlayarak, farklılıkları reddetmeden, uyum içinde yaşayarak, bu farklılıklardan değer yaratmanın
yollarını bize göstermiş. Biz de sergimizle onun bu yanına ışık tuttuk. Türk resim sanatı tarihine dair
önemli bir kültürel birikim niteliğine sahip SSM Resim Koleksiyonu’ndan tamamlayıcı eserlerle açılan “Feyhaman Duran. İki Dünya Arasında”da, yaşamı boyunca Doğu ile Batı’nın etkilerini beraber içselleştirmiş bir sanatçının rehberliğinde geçmişimizi ve bugünümüzü anlamanın yollarını görüyoruz.
-Yaşam hikâyesiyle bize umut veriyor...
Duran’ın da dahil olduğu sanatçılar kuşağının yeniden yapılanma sancıları çeken bir ülkede tüm zorluklara karşın etkinliklerine devam etmek yönündeki çabaları, sanata tutunmaktan vazgeçmeyişleri, sergi salonunun olmadığı bir dönemde çiçekçilerde, kırtasiyelerde resimlerini izleyiciyle buluşturmuş olmaları bize umut veren ayrıntılar. Biz de yaşanan terör olaylarının etkileriyle içinden geçtiğimiz zor günlerde, sanatın iyileştirici ve ruhu besleyen yönünün herkese iyi geleceğine inanıyoruz. Her ne kadar kültür-sanat hayatı da yaşananlardan olumsuz etkilense bile, biz planlarımızı değiştirmedik. Asıl böyle bir zamanda, insanımızın hayata daha olumlu pencereden, daha yapıcı bir ruh haliyle bakabilmesi
için daha büyük bir motivasyonla yatırımlarımıza devam ediyoruz. Nazan Hanım’ın liderliğinde tüm ekibimiz büyük bir titizlikle çalıştı. Kendilerine tüm sanatseverler adına büyük bir teşekkür borçluyuz.
'Hiçbir masraftan kaçınılmadı'
-Feyhaman Duran sergisinin maliyeti ne oldu?
Rakam telaffuz etmeyi hiçbir zaman tercih etmiyoruz, çünkü sosyal ve kültürel yatırımlarda verilen emeğin, yaratılan etkinin parayla ölçülebileceğine inanmıyoruz. Feyhaman Duran sergisi de, özellikle kapsamı, verilen emek ve akademisyenlerin katkılarıyla kıyaslandığında farklı bir yere sahip. Müze içerisinde evinin bir modelinin oluşturulması bile başlı başına çok özel bir durum. Her ne kadar zor bir dönemde bu projeyi hayata geçirmiş olsak da her zaman olduğu gibi dünya standartlarında bir sergi yapmak için hiçbir masraftan kaçınılmadı. Çünkü biz her işimizi ülkemizin ve insanlarımızın her şeyin en iyisine layık olduğuna inanarak yapıyoruz. Zor günleri aşmanın en iyi ilacının da daha çok çalışmak ve üretmek olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, her şeye rağmen sanata ve kültüre yatırımımızı durdurmuyoruz. Herkese
de bunu tavsiye ediyoruz.
-Bir sergi yapmanın yüksek maliyetleri olduğunu biliyoruz. Özellikle de son dönemde kaynak yaratmak
epey güç. Bu konuyu nasıl çözdünüz?
"Değerlerimize ve bizden olana sahip çıkmak, en çok bu topraklarla özdeşleşmiş bir markaya yakışır" dedik ve sergimizi Sabancı Holding katkılarıyla gerçekleştirme kararı aldık. Sabancı Topluluğu’nda ekonomik kalkınma hiçbir zaman sosyal kalkınmadan bağımsız görülmez. Dolayısıyla, Sabancı Holding sadece faaliyet gösterdiği iş kollarında değil, sosyal ve kültürel alanda öncü ve örnek işler gerçekleştirmiştir. Sakıp Bey zamanında başlayan bu anlayışla, hat koleksiyonlarının yurtdışı yolculuklarının ve müzemizdeki Picasso, Monet, Miro gibi tüm büyük ustaların sergilerinin ana destekçisi olmuştur. Feyhaman Duran Sergisi’nde de tüm Sabancı Holding çalışanları fikrin ortaya çıkış aşamasından itibaren projeye sahip çıktılar ve katkı sağladılar. Tüm çalışma arkadaşlarıma da gösterdikleri özveri ve emekleri için teşekkür ediyorum.
'Koleksiyonlarımız Louvre'da Metropolitan'da sergilendi'
-15 yıl önce, Sabancı Müzesi kurulduğunda Türkiye’deki sanat pazarı ve müzecilik neredeydi, bugün geldiğimiz
noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
SSM bugün zengin koleksiyonu, uluslararası ve ulusal geçici sergileri, konservasyon birimleri, eğitim programları, konser, konferans ve seminer gibi etkinlikleriyle çok yönlü bir müzecilik anlayışını yansıtıyor. 2002’de ziyarete açılan müze, Osmanlı sanatının 500 yıllık örneklerini kapsayan Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’ndan Türk resminin geç
Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerini yansıtan Resim Koleksiyonu’na, önemli bir kültürel birikimi paylaşıyor. Hat ve resim koleksiyonlarımız ayrıca Louvre’dan Metropolitan’a dünyanın en önemli müzelerinde sergilendi ve büyük ilgi gördü. SSM, 15 yılda uluslararası alanda yüzlerce müze, arşiv ve kütüphaneyle işbirliklerine imza atarak Türkiye’deki
sanatseverlerle dünya arasında bir köprü oldu.
-Birçok ilke de imza attınız...
Türk müzeciliğinde bir kilometre taşı olan ve birçok ilke imza attığımız Picasso Sergisi’ne ev sahipliği yaptı. Bu serginin başarısı bize diğer büyük ustaların yolunu açtı. Etkinlikleri ve sergileriyle sayısız izleyiciye ve geleceğin sanatseverleri olan çocuklara ulaştı, böylece sanatın yaygınlaşmasına, büyük kitlelerle buluşmasına önayak oldu. Bir üniversite müzesi olması da Sakıp Sabancı Müzesi’ni farklı bir yere taşıdı. 15 yılın sonunda dünya standartlarında bir kurum haline gelmekten çok büyük bir mutluluk duyuyoruz. Elbette bu başarılı konuma gelmemizde öncelikle Sevil Sabancı başta olmak üzere, tüm yönetim kurulu üyelerimizin ortaya koyduğu vizyon çok büyük pay sahibi. Ayrıca müzemizin kurulduğu ilk günden bu yana olağanüstü bilgisi, enerjisi ve dünya müzeciliğinde seçkin yeri olan değerli direktörümüz Nazan Ölçer ve birinden değerli ekip arkadaşlarına sonsuz teşekkürlerimiz var. En büyük teşekkürümüz ise, 15 yıl boyunca bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan tüm ziyaretçilerimize. Onların ilgisi daha iyiyi yapmak için bizi sürekli teşvik ediyor.
'Hayallerimiz hiç bitmiyor'
-Sırada ne var? Neyi getirmeyi hayal ediyorsunuz?
Sakıp Sabancı Müzesi kurulduğu günden bu yana hem dünyaca ünlü sanatçıları hem de Türk sanatının en kıymetli eserlerini sanatseverlerle buluşturmayı kendisine misyon edindi. Picasso’dan Monet’ye, Abidin Dino’dan Miro’ya, alanında çığır açmış isimleri müzemiz çatısı altında ağırladık. Ama hayallerimiz hiç bitmiyor. Önümüzdeki dönemde de aynı felsefeyle yolumuza devam edeceğiz.
-Feyhaman Duran Sergisi’ni neden görmeliyiz?
Sanat birleştiriyor ve güzelleştiriyor. Sanata vakit ayırmanın da bu zor günlerde herkese iyi geleceğine inanıyoruz. Bu sergi de estetik değerinin yanı sıra geçmişimizi ve bugünümüzü anlamanın yeni yollarını
gösteriyor. Hayata umut penceresinden bakmak ve sanatın iyileştirici gücünden faydalanmak için herkesi Feyhaman Duran’ın dünyasına bekliyoruz.