-Seni kısaca kendi ağzından dinleyebilir miyiz?
29 Mart 1988’de San Francisco’da doğdum. Koç Lisesi’nin ardından üniversite eğitimim için Washington DC’ye gittim. George Washington Üniversitesi’nde Uluslararası Politika ve Din çift ana dalı yaptım. Konsantrasyon olarak da Ortadoğu'yu seçtim. Ardından ara vermeden yüksek lisans eğitimim için Londra’ya taşındım ve eğitimimi London School of Economics'te Politik Ekonomi ve Avrupa Birliği üzerine tamamladım. Ardından İstanbul’a kesin dönüş yapıp aile şirketimizde inşaat sektöründe dedem ve annem ile beraber çalışmaya başladım.
-Bir günün nasıl geçiyor?
Her şeyden önce her gün aileme vakit ayırmaya özen gösteriyorum. Seyahat etmeyi çok seviyorum, fakat İstanbul’daysam mutlaka anneannemi ve dedemi görüyorum. Güne bağlı olarak ofiste oluyorum. İş çıkışı arkadaşlarımla kahve keyfi yapmaya bayılıyorum. Hava müsait olduğu için son zamanlarda akşamları sahilde yürüyüş yapıyorum. Evde vakit geçirmeye de bayılırım, arkadaşlarımla evde toplanıp sohbet etmeyi, çay içip film izlemeyi, kitap okuyup dergi karıştırmayı çok seviyorum. Bir de piyanoya vakit ayırmaya çalışıyorum, en büyük deşarj yöntemim 5 yaşından beri çaldığım piyano.
-Yurtdışında doğmuş biri olarak Türkiye’nin sendeki yerini nasıl tarif edersin?
Türkiye her şeyden önce ailem demek. Yurtdışında doğdum ve orada çok vakit geçirdim, seyahate bayılan biri olarak değişik kültürleri keşfetmeyi hep çok önemsemişimdir. Ama derler ya hani tatilin en güzel yanı eve döndüğün andır diye, işte o misal evimin ve şehrimin sıcaklığı başka bir yerde yok. Favori mutfağım da Türk mutfağı. Yurtdışında yaşarken de bulabildiğim her yerden Türk yemeği alıyordum; en çok da simit ve mantıyı özlüyordum.
'Boğaz'ın güzelliği hiçbir yerde yok'
-İstanbul deyince...
İstanbul’un tüm kaosundan, tüm keşmekeşinden her gün bin kere şikâyet de etsem, bin kere yine burada yaşamayı seçerim. İstanbul Boğazı’nın güzelliği hiçbir yerde yok bence.
-İstanbul’da müdavimi olduğun mekânlar...
Yeniköy'deki Emek mantı favorim. Genel olarak Yeniköy en sevdiğim semt zaten. Da Mario ve Papermoon da çok sevdiğim İtalyan mutfakları. Bir de Backyard’a çok gidiyorum. Samimi ve rahat olabildiğim mekânları seviyorum. Çok işim düştüğü için AVM’leri, özellikle de İstinye ark’ı sık sık ziyaret ediyorum.
-Spor yapıyor musun?
Öğrenciyken uzun yıllar çok severek voleybol oynadım. Şimdi spora vakit ayıramıyorum. Hava güzelse her fırsat bulduğumda yürüyorum. Bir de hocamla cross-fit yapıyorum.
'Estetiğe ihtiyaç duymuyorum'
-Aşık olduğun erkeğin olmazsa olmaz özellikleri...
Dürüst, merhametli, kıymet bilir olması ve bir de gözlerinin içiyle gülmesi mühim.
-Evlilik ve çocuk hayallerin var mı peki?
Çağımızda evliliği daha ziyade çocuk için legal çerçeve olarak görüyorum. Çocuklara çok düşkünüm, iki kardeşimle de yaş farkım olduğu için onları ben büyüttüm sayılır. Şu anda öyle bir arzum yok ama bu konularda hiç büyük konuşmamak lazım tabii.
-Güzellik nedir senin için?
Güzellik her şeyden önce özgüvenli bir duruş ve samimi bir gülüştür.Gerisi göreceli bir kavram.
-Beden güzelliği için sırların nelerdir?
Kendim için yaptığım en doğru şey çok su içmek. Doğallığa önem veriyorum. 29 yaşındayım, estetiğe ihtiyaç duymadım. El ve ayak bakımımı ihmal etmem. Bir de ne kadar yorgun olsam bile makyajımı temizlemeden uyumam.