Zorlu bir kariyer yolculuğunu geçiren Akademic Hospital Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Kent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, ''Hayatta her zaman başarı odaklı çalıştım'' diyor

Röportaj: Reşit ÖZET

Fotoğraflar: Hakan YAĞCI

Kadın doğum profesörüsünüz, Akademic Hospital Yönetim Kurulu Başakanı'sınız ve aynı zamanda İstanbul Kent Üniversitesi Kurucu Rektörüsünüz. Bize kariyer yolculuğunuzu anlatabilir misiniz?

Kariyer yolculuğu zor ve engebeli. Ünlü bir düşünüre sormuşlar hayattaki başarınızı neye borçlusunuz diye demişki ''Önüme çatallı bir yol çıktığı zaman her zaman daha az çiğnenmiş olanı seçtim''. Şimdi gerçektende hayatta risk almadan bir yere varılmıyor. Risk almak önemli. Zorluklarla karşılaştığınız zaman yılmamak ve olaya asılmak. Aslında işin özü asla asla vazgeçmemek. Çünkü benim kariyer yolculuğumda bir kadın doğum profesörü olarak bir üniversite hastanesinde bölüm başkanı olmak kadın doğumda çok zorlu bir işti. Çok az örneği olan bir olaydı. Ben seçilene kadar çünkü cerrahi dallarda her zaman hanımlara karşı bir ön yargı vardı benim zamanlarımda. Şimdi gevşediğini genişlediğini görüyoruz. Aslında bu Türkiye’ye özgü bir şey değil. Dünyanın bütün ülkelerinde aşağı yukarı böyledir. Cerrahi dallarda hanımlar sayıca belki çok az değil ama piramidin üstüne çıkan hanım sayısında bir azalma görüyoruz. Yani yukarıya çıkmak için bayağı bir dirençli, azimli ve çalışkan olmak gerekli. Bir de ben öğrencilerime her zaman şunu söylerim. Çocuklarıma da aynı şekilde. Hayatta hiçbir zaman mevki ve para için çalışmayın başarı için çalışın. Çünkü başarı odaklı olursanız bu size hem mevkiyi hem de parayı getirir. Çalışmak önemli. Çalışkan olmak önemli.

İş hayatında kadın patron olmanın getirdiği zorluklar var mı? Kadın konusunda hangi çalışmalarda bulunuyorsunuz?

Araştırmalar gösteriyor ki yöneticisinin kadın olduğu şirketlerde ya da iş yerlerinde kadın yönetici sayısı daha fazla yani kadınlar piramidin üstünde oldukları zaman kadına daha fazla iş veriyorlar. Genel anlamda bir laf vardır ya kadını sevmezler her zaman bir problem olur. Aslında istatistiksel verilere baktığımız zaman bunun böyle olmadığını görüyoruz. Kadın yöneticiler daha fazla kadına iş veriyor. Benim örneğimde de öyle hem üniversitemizde hem de hastanemizde aşağı yukarı bütün yöneticilerimizin kadın olduğunu söyleyebilirim. Genel koordinatörümüz haricinde bütün üst düzey yöneticilerimiz kadın ben kadınlarla çalışmaktan çok mutluyum ama şunu söyliyim bunu bir cinsiyet ayrımcılığı yaptığım için söylemiyorum. Gerçekten onları beğendiğim için onlarla çalışıyorum. Bu ayrım önemli çünkü iş hayatının zorlu yolların da gerçektende işini iyi yapan çalışkan, özverili insanlarla çalışmak önemli. Ben kadınların detaycı, titiz tarafını çok beğeniyorum. Kadınlar daha detaycı ve titiz oluyorlar daha kendilerini veriyorlar. İşte kadındır evlilikti, hamilelikti, doğumdu bunlar onları aslında çalışmalarından belli dönemlerinde belki alı koyuyor ama olayın totaline baktığınız zaman olayı bir maraton diye düşündüğünüz zaman bunun pek de böyle olmadığını görüyorsunuz.

Ben kadınlarla çalışmaktan çok mutluyum. Bunun haricinde bizim Türkiye İş Kadınları Derneği olarak da bu sene içerisinde Tikat Anonim Şirketi adında bir yatırım şirketi kurduk. Ben yönetim kurulundayım aynı zamanda. Bu şirketin amacı özellikle iş dünyasında sivrilmek isteyen ya da yatırım yapmak isteyen ama üst düzey tap yöneticisi kadın olan şirketlere fonlama yapıyoruz. Onları desteklemek amacıyla şimdiye kadar da üç şirket bizden destek aldı. İnşallah Tikat Anonim Şirketi olarak daha fazla imkanlarımız olur. Daha fazla kadınların yönetici ve ya sahipbi olduğu şirketlere yatırım yaparız. Gelecekte de düşünüyorum.



Özellikle yurtdışında aldığınız ödüllerle ön plandasınız. Baktığınız zaman sizi en çok onurlandıran ödüller hangileriydi?

Sağolsunlar öncelikle bize ödül veren takdir eden bütüm kurum ve kuruluşlara burdan bir kere daha teşekkür etmek isterim. Güzel günlerimiz oldu. Güzel ödüllerimiz oldu. Bence ödülün küçüğü büyüğü yok. Bütün ödüllerin bence çok önemi var. Ama tabi bazıları yer, konum ya da zaman olarak dah bir akılda kalıyor diye özetleyebilirim. New York Cornell Üniversitesi'nden aldığım ödül benim için çok önemlidir. 2007 yılında gerçekleşti. Orada misafir profesör olarak ders veriyordum. Yine Türkiye’de çeşitli konular dolayısıyla yılın bilim insanı, yılın en cesur kadını gibi çok çeşitli dallarda ödüller aldım. Allaha şükür diyelim.

Türkiye’nin eğitimde üst seviyeye çıkması için neler gerekmektedir. İstanbul Kent Üniversitesi olarak yeni dönemde hedefleriniz nasıl şekillenmekte?

İstanbul Kent Üniversitesi kentin kalbiinde oturmuş bir üniversite. Kampüsümüz Taksim'de. Taksim meydanına yürümeyle beş dakika mesafede. Oldukça büyük bir kampüse sahibiz. Bu öğrenciler için gerçekten özellikli bir yer anlamı taşıyor. Çünkü üniversitenin lokalizasyonu önemli bir konu. Ulaşımın kolaylığı çok önemli. Metro, otobüs her türlü aracın kolaylıkla ulaşabileceği bir yer olması çok önemli ve bizim üniversite olarak en büyük amacımız da öğrencilerimize bir kampüs hayatı yaşatabilmekti. Çünkü gerçektende bizim üniversite olarak en büyük amacımızda öğrencilerimize bir kampüs hayatı yaşatabilmekti. Gerçekten de öğrencilerin kampüste yaşamlarını gerçirmeleri her bakımdan sadece eğitim açısından değil sosyal açıdan da onları daha fazla olgunlaştırıyor. Aşağı yukarı 25 dönümlük bir kampüs alanına sahibiz. Bahçemiz, kafeteryamız, sosyal alanlarımız ve binalarımızla beraber. Lokalizasyon ve dediğim gibi kampüs olması çok önemli. Bunun dışında İstanbul Kent Üniversitesi henüz çok yeni bir üniversite. İlk öğrencilerimizi geçen sene kabul ettik. 2017-2018 yılında eğitim öğretim hayatımıza başladık. Bu sene ikinci senemiz. İkinci senemiz olmasına rağmen özellikle sağlık alanlarında büyüme hedeflerimizi günbegün gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Bu sene biraz daha güçlenerek diş hekimliği fakültemizi açtık. 60 yeni öğrencimiz diş hekimliği fakültesinde eğitim hayatına bu sene başladı. Laboratuvarımız ve yeni eğitim binamız da. Sonuç olarak şöyle diyebilirim. İstanbul Kent Üniversitesi her ne kadar sosyal bilimlerde bölümü olan bir üniversite olsa da topic üniversite yani bir konuda uzmanlaşmayı ya da büyümeyi hedefleyen bir üniversite perspektifine sahip. Amacımız sağlık bilimleri alanında daha da güçlenmek. Tıp fakültesi açarak bu konuda daha yetkin bir üniversite olmak.

Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu sağlık sektörünü nasıl özetlersiniz? Diğer ülkelerle kıyasla neler söylersiniz?

Türkiye sağlıkta önemli bir yerde. Türkiye’de son 15 yıl içerisinde yapılan şeyler aslında bir evrim değil devrim şeklinde. Tüm sosyal güvenlik kurumlarının tek bir çatı altında kurulması halka daha yaygın hizmet verilmesi. Belli tedavi şekillerinin tamamen ücretsiz olması, Türkiye bu bakımdan örnek bir ülke. Bakın bunu Obama sağlık reformu şeklinde yapmaya çalıştı ama hiç kimseyi mutlu edemedi. Obamanın sağlık reformundan daha köklü bir reform yapıldı Türkiye’de. Bunun da yüz güldürücü sonuçlarını görmeye başlıyoruz. Bu olayı bir masanın ayakları gibi düşünmek lazım. Tamam özel hastaneler çok iyi çok güzel, A plus ve otelcilik hizmetlerine sahip fakat olayın devlet tarafı eksik olursa dengede durmaz masa. Yani özel sektörle devletin iş birliği yapması ya da devletin yaptığı bu reformlar ya da devrimler diyim özel sektörüde destekliyor ve bunun sonucunuda en belirgin olarak sağlık turizminde görüyoruz. Türkiye bundan 2 yıl önce sağlık turizminde atılım başlamak üzereydi ama birkaç büyük terör olayı buna maalesef sekte vurdu. Türkiye’ye sağlık turizmi için gelen hasta sayısında belirgin olarak bir düşme oldu. Fakat Allah'a şükür bunların bitmesiyle beraber tekrar huzurlu günlere dönmekle beraber, nasıl turizmde önümüzdeki yıllarda patlama bekleniyorsa sağlık turizminde de aynı şekilde büyük bir ivme yakalayacağımızı çünkü bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Türkiye’de hem hastane hizmetleri hem otelcilik hizmetleri çok iyi alt yapı çok iyi. Ayrıca doktorlarımız da çok iyi. Bunun sonucunda sağlık turizminde bu devlet açısından konuya düşülen şehir hastaneleri bu konuya düşünülmüş büyük bir projedir. Özel hastanecilik açısından da biz kendi hastanemizde özellikle belirgin ülkelerden çok miktarda yurtdışından hasta kabul ediyoruz. Bu hem Türkiye’nin tanıtımı için çok önemli hem de ekonomik açıdan bir girdi ve önemli. Sonuçlarımızda çok yüz güldürücü yani öyle ki hasta geliyor Amerika’dan Türkiye’de 2-3 kalıyor ameliyat oluyor 2-3 gün daha bakılıyor ve ülkesine geri dönüyor. Sadece Amerika değil belli başlı başlı batı ülkelerinden Türkiye Cumhuriyetlerinden ve Ortadoğu’dan da yoğun hasta talebimiz var. İnşallah bu konuda ki sayılar gelecek birkaç yıl içerisinde çok daha artar. Bu ülkemiz içinde çok önemli bir konu.



Riskli gebelik konusunda ne yapılmalı kadınlar nelere dikkat etmeliler?

Şimdi bizim birkaç şapkamız var. Hem doktor, hem yönetici, hem rektör böyle olunca aslında bir konudan bir konuya geçmek biraz zor. Çünkü bir doktor olarak düşünme ve davranış şekli farklı. Özellikle ben kendimde bunu çok gözlemliyorum. Yönetici olarak bir kurumu yönetmek farklı, rektör olmak farklı. Gençlerle iletişim öğrencilerle iletişim yani hepsi ayrı ayrı bir kişilik özelliği gösterebiliyor. Bana çok sorulan bir sorudur bu. Hocam sizce hangisi daha önemli yani bu şapkalardan hangisi sizin için daha ön plana çıkıyor? Bence en büyük meslek annelik. Anneliğin önüne hiçbir şey geçemez. Çünkü size anneliğin verdiği bazı duygusal özellikler ya da kişisel özellikler her alana yansıyor. Bu öğrencilerle olan ilişkinize, yönetici olarak ilişkinize, hastalarla olan ilişkinizede yansıyor. İkinci sırayada herhalde doktorluğu koyarım diye düşünüyorum. Riskli gebelikler geniş bir grubu oluşturmakta. Çağımızda bunun daha öncelikli bir konu olmasının en önemli nedeni geç yaşta doğumların ortaya çıkıp daha fazla artması.kadınlar geç yaşta doğurmaya başladılar . bunun nedenleri neler? Eğitimi daha fazla zaman harcıyorlar. Masterıydı, doktorasıydı sonra iş hayatıydı. Evlilik yaşları 30’lu yaşlardan sonra olmaya başladı. Bunla beraber annelik yaşıda ilerledi. Annelik yaşının ilerlemesi gebelikte problemler in oluşması için en önemli nedenlerden bir tanesi gebelikte ileri anne yaşı. 35 yaş üstü grubu biz bu bağlamda değerlendiriyoruz. İleri anne yaş grubunda da takip protokolları farklılaıyor. Bazı özelliklerin ve testlerin genetik hastalıkların araştırılması için yapılması gerekiyor bu kadın hastalara. Genişletilmiş tarama testlerine ihtiyaç duyuyoruz. İkili testi, dörtlü testi ya da gebeliğin 10. haftasından itibaren yapılan bir kan örneğinin verilmesiyle anne kanına karışan bebek hücrelerinin genetik haritasına bakılıyor. Böylece bebeklerinde problem var mı yok mu diye yüzde 99 oranında bir tespit çıkarılabiliyor. Bunun gibi genişletilmiş tarama testlerine ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle ileri anne yaşı bağlamında.

İstanbul Kent Üniversitesi’nde başka hangi alanlarda faaliyet göstermektesiniz?

İstanbul Kent Üniversitesi’nde biraz önce belittiğim gibi amacımız tema üniversite olmak. Yani özellikle sağlık alanında faaliyet gösteren büyüyen bir üniversite olmak en büyük amacımız. Bu konuda da çıtayı biraz yüksekte koymayı hedefliyoruz. Hastane olarak Harward Tıp Fakültesi'yle iş birliğimiz var ve uzun yıllara dayanıyor. Önemli hasta problemlerinde Harward tıp fakültesiyle birlikte bilimsel ve klinik olarak iş birliği yapıyoruz. Bu anlaşmayı üniversitemiz içinde uygulamaya koymak amaçlarımızdan bir tanesi. Öğrencilerimize yarı zamanlı yurtdışında staj ya da eğitim imkanı sağlamak hedeflerimiz arasında. Sağlıkta daha kapsamlı bir yapıya kavuşağımızı dile getirmek isterim. Bunun haricinde sağlık bilimleri fakültemiz, sağlık meslek yüksek okulumuz, insan ve toplum bilimleri fakültemiz var bu senede psikoloji ve klinik psikolojide yüksek lisans programları açtık. Doluluk oranlarımız çok yüksek. Psikolojiye büyük bir talep olduğunu böylece tespit etmiş olduk. Oldukça iyi bir eğitim kadrosuyla hoca kadrosuyla da bu konuda da eğitim vermeye başladık.

Sezeryanın normal doğuma oranla tercih edilmesinin sebebbi nedir? Sizce avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Sezeryan mı normal doğum mu? Kadın doğumun en çarpıcı en çok dikkat çeken konularından bir tanesi. Türkiye gibi doğum oranlarının çok yüksek olduğu bir ülkede. Türkiye’de ortalama her sene 1.5 milyon doğum oluyor. Yani Türkiye her sene 1.5 milyon büyüyor. Düşünürseniz Avusturya’nın nüfusu kaç milyon 7-8 milyon Türkiye her sene aşağı yukarı Avusturya’nın 7 de biri kadar büyüyen bir ülke. Doğum oranları oldukça yüksek bir ülke ama bunun yanında tabi son 15 yılda yapılan çalışmalarda kadın doğumun belkide en çarpıcı yanlarından bir tanesi anne doğum ve bebek ölüm oranlarında inanılmaz derecedeki düşüş. Anne ölüm oranları dediğimiz zaman gebelik sırasında ve gebelikten sonraki bir ay içerisinde. Bebek ölüm oranlarıda bebek doğumundan sonra özellikle bir ay içerisindeki ölüm oranlarını kastediyoruz. Bu iki kriter bir ülkenin gelişmişliğini gösteren en önemli iki kriter olarak gösteriliyor. Kadın doğuma böyle yüz güldürücü sonuçlar olurken sezeyan oranlarınında aşağı çekilmesi için gerçekten yoğun bir çaba harcanmakta. Neden bu yapılıyor? Çünkü sezeryan ne olursa olsun cerrahi bir girişim. Normal doğum adı üzerinde normal bir durum. Olayın normal şekli. Sezeryan hem cerrahi bir prosedür hem hastaya ekstra yükler yükleyen bir işlem ve aynı zamanda pahalı bir işlem. Kullandığınız alet, edevat, ameliyathanenin açılması, anestesizi vs. bunların hepsi ekonomiye ekstra yük yükleyen olaylar. O yüzden bizim doktor ya da kadın doğum hekimi olarak sezeryan oranlarının düşürülmesi için çabamızı arttırmamız gerekiyor. Sezeryan oranlarıyla dünyanın ilk 10’una giren bir ülkeyiz. Aslında en fazla sezeryan yapan ülkeler Güney Amerika ülkeleri. Şili 1. Sırada aşağı yukarı yüzde 80-83 gibi bir orana sahipler hastalarının yüzde 80-83’ü sezeryanla doğum yapıyor. Ama Türkiye’nin de oranı pek aşağılarda değil. Mümkün olduğu kadar sezeryan oranlarını düşürmek hem anne hem bebek sağlığı açısından ve ülke sağlığı açısından çok önemli.

Eşiniz eski Devlet Bakanı Cavit Kavak zamanında yoğun iş temposuyla dikkat çekmekteydi. Şimdi ise siz yoğun tempodasınız. Bu aile dengesini nasıl kuruyorsunuz?



Evet eşim eski bir politikacı. Eski diyoruz artık. Politkadan emekli olunmaz derler ama bence emekli çünkü çok uzun yıllar politika dışında ama kendiside doktora yapıyor şuanda hukuk doktorasına başladı ve bitirmek üzere. O zamanında çok meşguldü şimdi de ben meşgulüm. Allah sağlık versin hep yoğum olalım. Ben her zaman bunun için dua ederim sağlığımız olsun yoğun olalım. Yani çalışmak, üretmek insanların hayatlarına dokunmak bu yaşam yolculuğunda bence çok önemli. Çalışmaktan yana hiçbir şikayetim yok fakat bunun bazı götürüleri de olmuyor değil. Özellikle özel yaşam açısından. Benim yoğunluğum haftasonuna da yansıyor. Yani çünkü doktorluk var yöneticilik var telefonum 24 saat açık. Bir tek pazarları bana kalıyor. Pazarları da mümkün olduğu kadar aileyle geçirmeyle çalışıyorum. Tabi çocuklarım büyüdü. Onların büyümüş olması büyük bir avantaj. Onlar küçükken daha zordu bu işler. Çünkü daha fazla zaman istiyorlardı. Ama şimdi artık kendi ayakları üzerine basıyorlar. Kendi hayatları var. Ama yinede bir anne olarak her zaman onların üzerinde ufakta olsa denetim yapmaya çalışıyorsunuz her ne kadar istemeseler de. Yani böyle yoğunluk var allah sağlık versin yoğun olalım.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR