Röportaj: Reşit ÖZET

Sanatla dolu bir yaşam sürdürüyorsunuz... Nazlı Hanım, sizce sanatın insanların hayatlarındaki rolü nedir?

N.K: Sanat her şeyden önce çok önemli. Sanat insan hayatında matematik ve bilim kadar önemli. Bilim adamları tarafından da konuşuluyor. Dolayısıyla bütün dünyada eğitim sistemlerinin içine sanat çok küçük yaşlardan konuluyor. Sanat, kültürleri anlama becerisi ve biz çok kültürlü bir dünyada yaşıyoruz. Bizde kendi coğrafyamızda müthiş kültürlerin birleştiği bir yerde yaşadığımız için ne kadar erken hayatın içine sanatı sokarsak, özellikle de eğitimin, çok daha başarılı oluyor. Bende değerli bir şey olarak görüyorum.

Pandemi dönemi sanatı nasıl etkiledi?

N.K: Kapanmayla birlikte geziler tamamen sıfırlandığı için çok etkiledi ama dünya sanatı da çok çabuk dijital çağa geçme beceresinde bulundu. Müthiş dijital sergiler ve geziler oldu. Bu da bence çok güzel bir şey. Hem dijitali ve normal hayatı birleştirerek ilerlemek çok daha başarılı olur.



Yeni normalde sanat faaliyetleri nasıl olacak?

N.K: En büyük değişme her şeyin online ortama geçmesiyle oldu. Ben aslında bunu bir fırsat olarak değerlendiriyorum. Çünkü ülkemizde sanata ulaşımda problemli. Herkesin sanata ulaşımı yok. Fakat dijitale geçtikten sonra dünyanın her yerinden, dünyanın her yerindeki müzelere, galerilere, koleksiyonlara ulaşma imkanı sağladı. Zaten dijital çağa yavaş yavaş adım atıyorduk. Pandemiyle birlikte koşarak, hatta yuvarlanarak girdik. İleride normal hayatımıza döndüğümüzde bunun kalıcı olacağını düşünmekle beraber, eskisi gibi ziyaretler tabi ki yapılacak ve yapılmalı diye düşünüyorum. Hiçbir zaman online size Da Vinci’nin Las Supper’ını görme tecrübesini veremez. Kültür gezileri içinde söylüyorum. Bir Anıtkabir’i görerek gezmek çok daha heyecanlandırıcı bir şey. Ama bununla birlikte çok geniş bir kitleyi kendi içine çekebileceğimizi düşünüyorum.

Peki sizce İstanbul’da ki organizasyonlarda neler yapılmalı?

N.K: İstanbul’da her zaman çok güzel şeyler yapılıyor. İstanbul lokasyon itibariyle çok güzel bir yerde. Hem doğuya hem batıya tampon durumundayız dolayısıyla bunu sanat adına da son senelerde değerlendirdik. Daha çok yapılmalı diye düşünüyorum. Çok daha farklı alanlar ve cazibeler yaratıp çekilmesi gerekiyor. Pandemiye ayak uydurduk. Şuanda bile fuarlar oluyor. Bizde sergi var. Böyle yavaş yavaş sanatseverleri çoğaltacağız.



Sizinde kızlarınız var… Gençlerin sanata bakış açısını nasıl buluyorsunuz?

N.K: Evet . Eğitimin içine dünya ve Türkiye’de de sanat çok sokuldu. Dolayısıyla çocuklar artık küçük yaştan bunu görüyorlar. Ailede çok önemli burada. Doğdukları andan itibaren okula başlayana kadar, çocuklar söylediğinizi değil yaptığınızı yapıyorlar. Yani ne kadar hayatınızın içine sanatı, kültürü sokarsanız çocuklar ona yatkın büyüyorlar. Belki büyüdüğünde doktor olacak sanatla uğraşmayacak ama insanların sanatla alakası olması için sanatçı olmasına gerekmiyor. Birçok alanda iş yapabilirler. Sanat alanında da söz sahibi olabilirler. Sanatı hayatın içine her anlamda sokmak müthiş bir vizyon sağlıyor size. Çocukların eğitimlerinde çok var. Sanatçıların hayatlarını okuyorlar, tarzlarını öğreniyorlar ve özellikle 5 ve ya 6 yaşlarında bir galeriye, sergiye gittiklerinde bu Picasso’ya benziyor diyebiliyorlar. Çocuklarının vizyonunun ve bakış açısının açıldığını çok rahatlıkla görebiliyorlar.



Siz pandemi dönemini ailenizle nasıl geçirdiniz?

N.K: Çocuklarla aynı evin içinde geçirdim. Saat sekizde buçukta okul balışıyor ama okul değil. Her odada bir ders var ama çocuklar derslere adapte olamıyorlar. Siz gestapo şeklinde odaya girip çocukları ittiriyorsunuz. Hep bir kötü kişi durumundaydım. Okul başladı ve inşallah böyle devam eder. Bu bir buçuk sene sağlıklı olmanın ne kadar değerli olduğunu anı yaşamanın değerini, sevdiklerimizle vakit geçirmenin aslında asıl zenginliğimiz olduğunu hatırlattı. Aile olmanın, aile ile birlikte zaman geçirebilmenin zenginlik olduğunu bizlere gösterdi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR