Küçük yaşlardan beri tasarıma ilgi duyan Ceren Yılmaz, üniversite yıllarında iç mimarlık eğitimini alarak yaratıcı kimliğini konuşturmaya başlamış… Hayatın her alanında yaratıcılık konusunda iddialı olan Ceren Hanım, kardeşi İrem Öztürk Demir’le birlikte Meri Krutzo isimli mücevher markasını kurarak ‘Kardeşimin hayalini gerçekleştirdim’ diyor. İşin mutfağında İrem Öztürk var ancak diğer konularda Ceren Yılmaz’ın sihirli dokunuşları var… İki çocuk annesi olmasının yanı sıra iç mimarlıkla ilgili butik projelerde de yer alıyor Ceren Yılmaz… Ailesi ve iş yaşamından samimiyetle bahseden Ceren Yılmaz, 10 sene sonraki hayallerinden, kayınvalidesi Berna Yılmaz ile ilişkisine kadar her şeyi samimiyetle HT Kulüp’e anlattı…

Röportaj: Aybala YILDIZ

Fotoğraflar: Onur AYDIN

Evlilik, iş hayatı, annelik derken 24 saat yetmiyordur size sanırım. Günleriniz nasıl geçiyor?

C.Y: Kesinlikle öyle oluyor. Benim günümü planlarken yaptığım taktiklerim var. Çok erken kalkıyorum , çocuklarımdan önce… Nelere yetebilirim , işimi nasıl organize edebilirim diye sessiz sakin bir zaman ayırıyorum kendime… Yetişmeye çalışıyorum tabii her şeye yetişiyorum demem doğru olmaz ama olabildiğince dengeli ve disiplinli olduğumuz sürece yetişiyorum diye düşünüyorum.

2015’te Hasan Yılmaz ile dünya evine girdiniz…Evlilik öncesi ve sonrası hayatınızda dönümn noktaları olmuştur. Neler değişti hayatınızda ?

C.Y : Hasan Bey ile evlenmeden önce de biz çok yakın dosttuk zaten. Evlendikten sonra sorumluluklarımız, önceliklerimiz, sosyal hayatımız çoğu şey değişti ama biz çocuklarımızla beraber de çok güzel bir aile olduk. Aslında evlilikten sonra değil çocuklarımızdan sonra bizim hayatımız değişti. Gayet keyifli ve güzel bu sene de 10. yılımız oluyor… On senedir dostluğumuzu sürdürüyoruz .

Anneliğinizin yanında içmimar kimliğiniz de var.. Projelere devam ediyor musunuz?

C.Y : Ben üniversite dönemiyle birlikte aktif çalışmaya başladım. Mimarlık benim babamın mesleği, dolayısıyla onunla hayata erken atıldım diyebilirim. Şimdiye kadar çok aktif projelerde bulundum ama çocukların olmasıyla bunları daha butik projelere döndürdüm. Son iki senedir de zaten bir mücevher işine girdik daha çok onunla ilgileniyorum ama yine beni heyecanlandıran, yetişebileceğim projelerde de destek olmaya çalışıyorum.

Mücevher sektörüne girme fikri nasıl gelişti?

C.Y : Biz zaten tasarımla iç içe büyüyen bir aileyiz . Kız kardeşim İrem ile biz bu işe girdik, kız kardeşim İrem, bu işin eğitimini aldı. Bu aslında onun hayaliydi… 15 seneden beri bunu heyecanla sürdürüyordu. Daha sonra da bu birikimlerini paylaşmak istedi ve ben de kendi birikimlerimle ona ortak olmak istedim ve iki kız kardeş çok emek verdiğimiz, ürettiğimiz ve beğenilen tasarımlar yapmaya çalışıyoruz ve bu konuda da çok heyecanlıyız.



İşin mutfağında siz mi varsınız? Nasıl bir iş bölümü yaptınız?

C.Y : Aslında işin mutfağında ikimiz de varız… İrem daha çok işin kreatif kısmında yer alıyor, ben daha çok operasyonel kısmındayım. Ben de mesleğim gereği dokunuşlar yapıyorum ikimiz de eşit şekilde çalışıyoruz.

Tasarımlarda ilham aldığınız neler var?

C.Y : Aslında her şeyden ilham alabiliyoruz, yaşanmışlıklardan, anlardan, eskilerden... Bence kesinlikle bütün çağdaş tasarımların çoğu da geçmişten esinleniliyor… Eskiyi de unutmuyoruz. Kadınların rahatlıkla kullanabileceği, onlara enerji veren, onları mutlu ve güzel hissettirebilecek tasarımlar yapmaya çalışıyoruz.

Markanızın belli bir felsefesi var mı ?

C.Y : Biz modern ve çağdaş kadından esinlenerek tasarımlarımızı hazırlıyoruz. İlk koleksiyonumuzda düşündüğümüz şey hayatın da içinde olan denge, korunma, enerji kavramlarını ele aldık. Biz bazı tasarımlarımızda denge motiflerini çok işledik… Nazar boncuğunu daha çağdaş yorumlayarak kullanmaya çalıştık. Ben renklerin gücüne çok inanırım renkleri işimde kullanmayı çok severim. Renkli tasarımlarla da hayatın güç kavramını alıp bütünleştirdik diyebilirim.

Gelecekte markanızı nerede görmeyi hayal ediyorsunuz?

C.Y : İşimize Türkiye’de başladık, ikinci yılımız daha… Amacımız dünya çapında bir marka yaratmak. Bunun için de adımlarımızı sağlam ve yavaş yavaş atıyoruz . İlk başta bizim halkımızın beğendikleri ve Türkiye’de başarıyı yakaladıktan sonra dünyaya açılmayı planlıyoruz zaten dünyayı izleyerek bu trendleri ve tasarımları oluşturuyoruz.

Siz de gördüğüm kadarıyla kendi markanızdan tasarımları severek kullanıyorsunuz.

C.Y : Evet kesinlikle. Sabahtan takıp akşama kadar devam edebiliyorum. Ben takılarımı çıkarmayı da çok sevmiyorum, bir şeyi taktığım zaman üzerimde kalsın istiyorum. Zaten böyleüzerimden hiç çıkarmadığım birkaç parça da var, her gün de rahatlıkla kullanılabiliyor.



Bir kadının da modunu en yükselten detay takılar diye düşünüyorum…

C.Y : Hayat da böyle aslında… Bir şeyi nasıl anlamlandırırsanız o enerjiyi ve o hissiyatı alıyorsunuz. Mesela ‘C’ harfli kolyemi hiç çıkarmıyorum hem bizim markamızın çok severek yaptığımız bir tasarımı… Ben bunun enerjisine bana iyi geldiğine inanıyorum, anlamlandırıyorum onu. O zaman bu daha da hoşuma gidiyor benim.

Kızınız Ceylin takılara meraklı mı?

C.Y : Kızım çok meraklı ve heyecanlı hatta bazen ben onu da dahil ediyorum işime. Bir annenin, bir kadının çalışmasının ne kadar önemli olduğunu görsün istiyorum. Kids koleksiyonumuz var, biz onu kızım ve kardeşimin kızı için çıkardık. O kadar heyecanlılardı ki onlar için de bir bileklik yaptık.

Göz alıcı takılarınız var ve insanlar bunları kullanırken nasıl bir duygu içine girsin istiyorsunuz ?

C.Y : Öncelikle insanlar kendini mutlu hissetsin , aldığı ürünle kendini özdeşleştirsin istiyoruz.Mutlu hissetsinler, özel hissetsinler istiyoruz biz de bu duygularla tasarlıyoruz.



Markanızı diğer markalardan ayıran belli bir özellik var mı ?

C.Y : Biz aslında Türkiye’de vücut mücevherini, mücevher olarak yapan ilk markayız. Vücut mücevherlerini alışagelmişin dışında daha da farklı kullanılabilecek çeşitlerle, modellerle insanlara sunduk , çok fazla modelimiz var... Vücut mücevherleri bizim göz bebeğimiz diyebilirim.

Eşinizin iş hayatında size nasıl bir desteği var ?

C.Y : Hasan zaten çok yoğun çalışan biri, hem baba hem eş aslında aynı şeyler onun içinde geçerli. Çocukları için çok emek veren bir baba. İş hayatında Hasan’ın çok fikrini alırım… Çünkü onun yaşadığı tecrübeleri ben yaşamamış olabilirim karar vermeden önce mutlaka aramızda konuşuruz. Onun fikirlerine her zaman saygı duyarım ve beraber karar veririz.

Dışarıdan çok modern ve çağdaş gözüküyorsunuz ki zaten öylesiniz, ama geleneksel bir tarafınız olduğunu da düşünüyorum . Aile içinde nasıl bir Ceren Hanım var ?

C.Y : Bambaşka bir Ceren oluyor. Eşim de ben de ailemizin büyüklerinden o geleneklerine bağlı büyüklerimizle yaşayarak büyüdük. Evimizde de her konuda bunu yansıtmaya çalışıyoruz.

Sohbetimizde Karadenizliyim dediniz… Mutfakta da lezzetli Karadeniz yemeklerinden yapıyor musunuz?

C.Y : Rahmetli babaannem, o da Karadeniz kadını çok güzel yemekler yapardı. Şimdi ben harika yapıyorum diyemeyeceğim ama onlardan öğrendiğim mutlaka böyle kendimin de kattığı bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Yemek konusunda çok iddialı olduğumu söyleyemem.

Karadeniz mutfağından severek yediğiniz hangi lezzetler var?

C.Y : Muhlama ve eskiden şekerli makarna yaparlardı çocukken onu çok severdim. Karadeniz mutfağını, tereyağını , tereyağlı her şeyi çok seviyorum aslında.

Berna Yılmaz’dan bahsetmek istiyorum. Berna Annem diyorsunuz… O samimiyeti de karşı tarafa hissettiriyorsunuz. Nasıl bir anne-kız ilişkiniz var ?

C.Y :Berna annemi tanıdığımdan günden beri o duygu birleşimi hemen oldu, dolayısıyla bir anne kız ilişkisi var aslında. Berna anne hem babaanne kimliğinde hem anne kimliğinin yanı sıra kadın olarak çok örnek alınması gereken bir kadın. Ondan çok şey öğrendik Yardımseverliğinden, şefkatinden, iyi -kötü gününde her zaman yanımızda olmasından. Berna annem olduğu için gurur duyduğum birisi kendisi. Harika bir babaanne, enerjisi her şeye yetebilen bir babaanne… İyi ki var diyorum. Çocuklarımızın büyük jenerasyondan daha çok öğrendiğini düşünüyorum , o yüzden çocuklarımızın büyüklerle vakit geçirmesi, onlarla daha çok sohbet etmesi... Bizler bile oturduğumuzda neler öğreniyoruz, o yüzden benim dinlemek ve öğrenmek çok hoşuma gidiyor her zaman. Buna çok değer veriyorum ve bunu sık sık yapıyoruz.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR