Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı, iş ve özel hayatına dair bilinmeyenlerini HT Kulüp Yazı İşleri Müdürü Reşit Özet’e anlattı…

Röportaj Reşit ÖZET

Fotoğraflar Onur AYDIN

Suzan Hanım sanatçı Refik Anadol ile yollarınız nasıl kesişti?

S.S: Ben tabii sanatla çok iç içeyim. Sanatla iç içe olduğun zaman Refik Anadol’a rastlamamak mümkün değil. Kendisinin eserlerini dünyanın çeşitli yerlerinde hem koleksiyonerlerin evlerinde hem de müzelerde gördüm. Dijital dünyayı sanata dönüştürmesi beni hep etkiledi. En son Birleşik Krallıklar’da yapmış olduğu sergide kendisiyle birlikte çalıştık. Sonra Akbank’ın binası yenilenirken girişte ne yapalım diye düşündüğümüzde dijital bankacılığı öne çıkaran, bizi en iyi şekilde tanımlayan kişinin Refik Anadol olacağını düşündük. Akbank için birlikte çalışmaya başladık. İki buçuk sene sürdü ve bu çalışmayı hep birlikte gerçekleştirmiş olduk.

Anadol ile güzel bir davet düzenlediniz nasıl tepkiler aldınız?

S.S: Her gelen çok beğeniyor. Bu eser ne kadar kalacak diye soruluyor. Bu eser tamamen Akbank için yapıldı. Refik Bey ile birlikte ekibimiz çalıştı. İçinde Akbank’ın geçmişini yansıtan resimler Refik Bey’e verildi. Refik Bey bu resimleri de kullanmış ve dijital bir sanata çevirmiş oldu. Gelenler büyüklüğüyle çok etkileniyor. Mekanı kavraması çok etkileyici. Bende acaba odada değil de burada mı çalışsam diye zaman zaman düşünüyorum.

Sanat denilince akla gelen ilk kişilerden birisiniz… Sizce Türkiye’de sanatın neye ihtiyacı var?

S.S: Sermayenin desteğine ihtiyacı var. En iyi sanatçıların çıktığı büyük ülkelere bakarsanız başta Almanya ve Amerika, Birleşik Krallık gibi burada hep ortak noktaları başarılı, yetenekli sanatçıları sermayedarlar destekliyorlar. Bizim de ülke olarak çok güçlü sanatçılarımız var. Sermaye grubu olarak elimizden geldiğince sanatçıları desteklememiz gerektiğine inanıyorum.



Türkiye’de sanatın gelişmesine her zaman destek oldunuz. Sanat sizin hayatınızda nasıl bir yere sahip?

S.S: Ben sanattan çok zevk alıyorum. Beni dinlendiren ve bana keyif veren bir uğraş. Özellikle koleksiyoner olarak Türk çağdaş sanatçıların eserlerini topluyorum. Türk sanatçılarının da yurtdışında veya yurt içinde burada yapılan bienaller, Contemporary İstanbul zamanında Türk sanatçıları desteklemek ve onların eserlerini sergilemekten çok gurur duyuyorum.

Sizce Contemporary İstanbul Türkiye’de nasıl bir aşama kaydetti?

S.S: Contemporary İstanbul’la ben 19 senedir beraberim… Bu fikirle ilk Ali Güreli geldiği zaman bir danışma kurulu kurmuştu. O danışma kurulundaki kişilerden biri de bendim. Ardından Akbank bu projeye ana sponsor olarak girdi. 19 senedir de Akbank ana sponsorluk yapıyor. Contemporaray hakikaten çok gelişti. İstanbul için çok büyük bir marka oldu. İstanbul’un dünyada tanınmasında çok büyük rolü vardır.

Sanat davetlerinizde kızınız Ceyda ve oğlunuz Haluk’a sık sık rastlıyoruz… Çocuklarınızı da sanata teşvik ediyorsunuz. Onların sanat ile araları nasıl?

S.S: Onların da sanatla arası iyi… Onlar da tabii benden dolayı çok keyif alıyorlar. Onlar da genç yeni nesil sanatçıları takip ediyorlar ve eserlerini toplamak istiyorlar. Sermaye ile sanat dünyasının birleşmesi çok önemli bende onları teşvik ediyorum.

Kişisel sanat zevkinizle ilgili neler söylemek istersiniz? En sevdiğiniz sanatçı ve sahip olmak istediğiniz bir eser var mı?

S.S: Bende Burhan Doğançay, Adnan Çoker, Ergin İnan ve Mehmet Güleryüz’ün iyi eserleri var. Son dönemde Gülay Semercioğlu’nu çok seviyorum. Selma Gürbüz’ü çok seviyorum. Ahmet Oran’ın eserlerinden çok etkileniyorum. Kendime göre bir koleksiyonum var.



Türkiye’nin önde gelen iş insanlarındansınız… Mevcut ekonomiyle ilgili görüşleriniz nelerdir?

S.S: Türkiye çok büyük bir ekonomik pazar. Hem genç nüfusu var hem dinamik iş insanları var hem de ekonomisi çok büyük. Bana göre coğrafi konumu da son derece önemli. Şu anda Türkiye’deki en önemli konu enflasyondur. Enflasyonun aşağı çekilmesi için yapıcı kararlar alınıyor. Ama biraz sabırlı olmak lazım. Enflasyon öyle kolayca inebilecek bir unsur değil. Biraz sabırlı olursak ben önümüzdeki 1- 1 buçuk yıl içinde Türkiye’nin çok iyi bir düzlüğe çıkacağına inanıyorum ve çok büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum.

Senelerdir iş hayatındasınız, genç girişimcilere ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

S.S: Tutku çok önemli. Ne işi yapmak istiyorlarsa tutku kritik faktör. Hata yapmaktan çekinmemek lazım. İş hayatında inişler ve çıkışlar olabilir. Önemli olan aklınıza yatan tutkunuz olan bir işe sarılabilmek. Bir de fikir alışverişi ve odaklanmak çok önemli. Yeni başlanan bir işte aynı anda birkaç yere dağıldığınız da zorlanabilirsiniz, rekabetçi de bir ortam var o yüzden odaklanmakta bir o kadar önemli.

Özel hayatınızda nasıl bir dönemdesiniz… İnişler çıkışlar yaşadığınız anlarda kendinizi nelerle besliyorsunuz?

S.S: Ben işin dışında müzik çok seviyorum. Spor yapmayı, yeni şehirleri görmeyi, yeni mekanlar görmeyi, onların tarihini bilmek ve oradaki insanlarla fikir alışverişi yapabilmek beni hep çekmiştir. Bu dönemde bu aktiviteleri yapmayı tercih ediyorum.

Tatil için favori ülkeniz var mı?

S.S: İtalya.

Spor ve yürüyüşü çok seviyorsunuz… En sevdiğiniz yürüyüş rotaları nereler?

S.S: Ben hemen hemen her yerde yürümeyi çok seviyorum. İş hayatının içinde olduğum için genelde evime yakın yerleri daha çok tercih ediyor oluyorum. Yeniköy, Emirgan, Bebek buralar bana daha yakın olduğundan dolayı oralarda vakit geçiriyorum.

İstanbul’da yaşamak size nasıl hissettiriyor?

S.S: İstanbul çok güzel bir şehir. Üç tane büyük imparatorluğun başkenti. Bence yaşamak için dünyanın en güzel kenti. Arnavutköy sevdiğim semtlerinden biri… Orayı otantik buluyorum. Yeniköy de bana göre başka keyifli bir bölge.



Modayı yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Suzan Sabancı giyim tarzını nasıl tanımlar?

S.S: Sade ve spor giyiniyorum. Mümkün olduğunca iş ve sosyal hayatımı aynı anda kaldırabilecek kıyafetleri tercih ediyorum.

Tasarımlarını beğendiğiniz favori modacınız var mı?

S.S: Atıl Kutoğlu, Dilek Hanif Türkiye’de ki sevdiğim modacılar. Yurtdışında ise marka olarak YSL ve Prada’yı tercih ediyorum.

Hayatta en çok hangi kimliğinizi seviyorsunuz? Anne olmak mı? İş insanı kimliğinizi mi?

S.S: İnsana yakın olma kimliğimi seviyorum. Bence insana yakın olmak çok önemli. Pandemi döneminden sonra daha da ehemmiyet verir oldum. O dönemde gördüm ki paylaşmak, konuşabilmek ve fikir alışverişinde bulunabilmek çok değerli. İnsan bir şeyleri kaybettiği zaman daha çok anlıyor. İnsana yakın olma belki en doğru kimlik benim için…

İnsana yakın olma belki en doğru kimlik benim için…

İş hayatındaki en önemli prensibiniz nedir?

S.S: Disiplinliyimdir. Zamanlamaya çok önem veririm.

Neleri affedemezsiniz?

S.S: Çok fazla küs olmayı sevmem. Bir şeyden hoşlanmadıysam karşımdaki kişiye söyler ve unuturum. Yalan söyleme, iki yüzlü olma ve sözünü tutmama benim için biraz kabulü zor özellikler…



Sakıp Sabancı ile birlikte çalışma fırsatınız oldu. Sabancı’nın hangi özelliğini örnek aldınız?

S.S: İnsancıl olmasını.

En büyük lüksünüz nedir?

S.S: İnsanın göründüğü gibi olabilmesidir.

Hayatta herkes yaşadığı bazı olaylarla sınanıyor. Siz neyle sınandığınızı düşünüyorsunuz?

S.S: Önyargıyla zaman zaman sınandığımı düşünüyorum. İnsanlar sizi katagorize ediyorlar. Sizi tanımıyorlarsa önyargılı olabiliyorlar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR