Orka Grup Yönetim Kurulu Başkanı ünlü iş adamı Süleyman Orakçıoğlu işinde olan başarısıyla ön plana çıkan bir isim. Yükselen grafiğiyle dikkat çeken Süleyman Orakçıoğlu ile işindeki başarısından aile yaşantısına kadar bilinmeyenlerini konuştuk. İşte Orakçıoğlu'nun bilinmeyenlerini...




Röportaj: Reşit ÖZET





İş hayatı serüveniniz nasıl başladı?




Ticari hayata 12 yaşında başladım. Dayımların işyerinde çalışırken kapı önünde gömlek satarak tek başına çocukluk yıllarımda satışın ne demek olduğunu gördüm. Ancak profesyonel anlamda ticari deneyimim daha sonralara dayanıyor. 80’li yıllarda kardeşlerimle beraber ilk mağazamızı açtık. Burada edindiğim bilgiler İstanbul’a gelmemde önemli bir etkiye sahiptir. Daha sonra 1986 yılında Osmanbey’de Samanyolu Sokak’ta Zafer Han’ın üçüncü katında ilk iş yerimi açtım. Böylelikle Damat markası doğmuş oldu.




Damat markasını kurma fikri nasıl oluştu?




80’li yılların ikinci yarısnda tekstilde özellikle ihracata dayalı bir gelişim için herkes üretime yatırım yapıyordu. Bu da genelde firmaların fason üretim yaparak yurtdışına satış yapmaları şeklinde gelişiyordu. Ancak biz farklılığı yaratmanın gerekliliğini görerek 25 yıl önce kendi ürettiğimiz koleksiyonlarımız ve kendi markamızla satma konusunda o dönemde zor olan bir başlangıç yaptık. En zor olanı başlangıçta düşünmek, istemek ve başarmakla bu fikir doğdu. Herkesin yaptığını yapmak değil, farklılığı yaratmak oldu. Bu da Damat markasının doğmasına neden oldu.




Orka Grup çatısı altında hangi markalar var?




ORKA Group, Damat Tween ADV ve D’S Damat olmak üzere dört markayı çatısı altında bulundurmaktadır.



Diğer markalarınız kimlere hitap ediyor? Farklılıkları neler anlatırmısınız?

Damat Tween ADV “Total Look” anlayışından yola çıkarak dört farklı segmentte müşterin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. “Lüksün zirvesi” olarak tanımlanan Damat markasının hedef kitlesi A ve A+ lüks segmentte stiline önem veren, klasik giyimi tercih eden, şehirli iş adamlarıdır.


“Kendine hep güvenen” Tween, B ve B+ segmentte giyimi bir yaşam tarzı olarak gören, genç ve kendini her zaman genç hissedenlere erkeklere hitap etmektedir. “Royal Casual” giyimi temsil eden ADV ise A ve B+ segmentte şıklık ve rahatlıktan vazgeçemeyen, seyahatlerinde veya haftasonunda casual giyinmeyi tercih eden erkekleri hedeflemektedir. D’S Damat ise “Her güne” yeni nefes getiren ürün ve renk zenginliği, “Herkese” yeni görünüm kazandıran kalıp ve model çeşitleri, “Her Keseye” yeni öneriler sunan ürün yelpazesiyle moda dünyasına yenilikler getiriyor.




Ülkemizde tekstil sektörünün son günlerdeki popülerliğinin azalması konusundaki düşünceleriniz neler?Ayakta kalabilmenizin sırrını ve sektör hakkındaki görüşlerinizi anlatırmısınız?




Bir geçiş dönemi yaşanıyor. Üretim odaklı organizasyondan tasarım ve marka odaklı organizasyona geçişte markalarımız sıkıntılar yaşayabiliyor. Son dönemlerde dünyanın birçok markasının ülkemizde olması, onlarla rekabet konusunda bizim firmalarımızın ve markalarımızın kendilerini geliştirmeleri gerektiriyor. Ben bunun bizler için çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Bunu başarıyla yapan firmalarımız ve markalarımız var. Tüm dünya krizi yaşarken özellikle İtalya’daki Fransa’daki ve İspanya’daki birçok firma kriz sürecinde yapacakları tüm girişimleri ve yeni projeleri ertelerken, ülkemiz ekonomisindeki olumlu gelişmeler, Türk firmalarının ve girişimcilerinin çevre ülkelerdeki etkilerinin giderek artmasını ben olumlu bir avantaj olarak görüyorum. Biz de bunu yaparken firma olarak tasarım ve innovasyona yaptığımız yatırımlarla farklılığımızı ortaya koyuyoruz. Özellikle Ar-Ge departmanın yaptığı çalışmaları ürünlere ve koleksiyona yansıtıyoruz. Leke tutmayan beyaz gömlek, mikrokapsüllerle parfüm kokusu yayan takım elbise, radyasyon ve cep telefonunun manyetik alanından koruyan ceketler bizim tasarım odaklı koleksiyonumuzda yer alarak fark yaratıyor ve tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Londra ve Barcelona gibi moda başkentlerinde bugün bizim ürünlerimizin satılması, dünyaca ünlü tasarımcılar tarafından hazırlanan koleksiyonlarımız ve ünlü isimlerin bizi tercih etmesi bütün bu çalışmaların sonucudur.



İş dünyasındaki hedeflerinizi anlatırmısınız?




Biz bir ekibiz ve ekibimizde yer alan çok önemli oyuncularımız var. Benimle birlikte kardeşim Halidun Orakçıoğlu, Osman Arar ve genç ekip üyelerimizle beraber hedefimiz kendi segmentimizde yer alan dünya markalarıyla rekabet ederken tüm dünyada akla gelen ilk 5 markadan biri olmaktır. Bunu yapabilmek için çok önemli bir projeksiyon çalışması yaptık. Önümüzdeki beş yılın tüm hedeflerini ortaya koyan, daha önce sektörde hiç kimsenin yapmadığı beş yıl sonra nerde olmak istiyoruzu ekibimizle birlikte projelendirdik. Buna göre de 2016 yılında yurtdışı satışlarımızın yurt içerisindekinden daha fazla olmasını hedefliyoruz. Bu hedefimizi önümüzdeki 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğimize inanıyorum.




Sizin işinizdeki prensipleriniz neler? Sizce başarılı bir adamı nasıl olmalı?




Bu sorunun hem çok kolay bir cevabı var hem de zor. Ama benim prensiplerim arasında paylaşımcı ve ekip çalışmasına inanmak yer alıyor. Lider önce hedefleri ortaya koyar, ekibini bu hedeflere inandırır. Bunula ilgili zaman zaman yapılan hataları da birlikte yok etmek konusunda da gerekli beceriyi ortaya koyar. Burada yönlendirici olmak ve aynı zamanda takip edici olmak son derece önemli. İş hayatında sorumluluğu paylaşan ve delege eden bir yapım vardır. Sonuç odaklı çalışırım. Başarıyı ödüllendirmek gerektiğine inanırım. Başarısızlığı da mutlaka çözümlendirmek gerekir. Sadece iş hayatında değil şuanda bir çok üniversitede de ders veriyorum. Özellikle mimar sinan üniversitesinde moda ve marka yönetimi dersinde 9. dönemdir hocalık yapıyorum. Aynı zamanda yılda yaklaşık 30un üzeriden sempozyum ve panellere katılıyorum. Ülke başarısını gençliğin başarısı olarak görüyorum.




Ahu Hanım ile evlenerek mutluluğu yakaladınız, ve geçtiğimiz günlerde baba oldunuz. Biraz bahseder misiniz?




Ahu Hanım’la evliliğimiz yaklaşık bir yılı dolduruyor, herşeyden önce karşılıklı anlaşabileceğimizi düşündüğümüz için evlendik. Hayata bakış açımızla ve aynı zamanda ikimizin de çok sevdiği bir nokta varki evliliği insanların birbirini tamamlaması olarak görüyoruz. Bu yüzden aramızda iyi bir dayanışma var. Bu dayanışma ve birlikteliği de taçlandıran en güzel gelişme bana göre anne-baba olmamız oldu. Ben herkesin çocuk sahibi olmasını tavsiye ediyorum, çünkü insanın hayata bakış açısında bir farklılık getiriyor.


Sizce moda nedir? Sizde oldukça şık giyiniyorsunuz, şık giyinmenin püf noktalarını anlatır mısınız?



Bence şık giyinmek için tabii ki modayı yakından takip etmek gerekiyor ancak herkesin kendine ait bir stili olması gerek. Siz kendi stilinizle modadaki son trendleri örtüştürüyorsanız, kendi DNA’nıza uygun şekle getiriyorsanız o zaman işin püf noktalarını yakalıyorsunuz demektir. Bence seçtiğiniz ürünlerde kalıp çok önemli. Her zaman “Fit olun ama dar giysiler giymeyin” diyorum. Genelde sıkça yapılan hatalar vardır. Ya salaş bir görüntüye neden olan bir beden büyük ceket şeklinde bir giyim tarzı oluyor ya da giysinin içine sığmayan bir görüntü ortaya çıkıyor ki bu da yine görünüşü olumsuz etkiliyor. Kişinin kendi fiziğini tanıyarak buna uygun bir kalıp seçmesi püf noktadır. Ürettiğimiz Magic kalıplar yani sihirli kalıplar var. Vücut formuna uyan, kişiye enerjik bir görünüm vererek kiloları saklamaya yardımcı oluyor. Kişiyi daha uzun gösteriyor. Bizim işimiz inovasyon, insanın kendini giydiği giysilerle daha enerjik hissetmesini ve özgüvenin artırmasını sağlamak. Bence iş hayatında bir toplantıya girmeden ya da iş görüşmesinden önce size avantaj sağlayacak bir şey. Çünkü artık tüm dünyada gerek kamuoyu önündeki kişiler gerekse normal hayatın içinden kimseler kıyafetleriyle ilgili destek alıyorlar ve bu da imajlarıyla ilgili olumlu bir gelişme oluyor. Biz de bu konuda imaj ve stil desteği konusunda ekibimizle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.






Boş zamanlarını ailenizle nasıl geçirirsiniz?




Boş zamanlarımda, özellikle hafta sonlarını ailemle geçirmeyi çok seviyorum. Geniş bir aileyiz. Ayda bir aile büyükleriyle bir araya gelmek, onlara yalnız olmadıklarını hissetirmek bizim ailenin kendi içinde geçmişten gelen bir geleneğidir. Her bayram, birinci günü herkes mutlaka bayramlaşmak için bir aradadır. Bunun dışındaysa boş vakitlerimizde ailemle birlikte doğayla başbaşa olmayı tercih ederim. Istanbul çevresinde ve şehir dışında denizin ormanın ya da yine doğanın olduğu bir yerde zaman geçirmek en büyük hobimiz. Burada lüksten çok naturelliği seviyoruz. O yüzden beş yıldızlı ya da yedi yıldızlı otellerde olmak yerine doğayla içiçe daha butik otelleri, insanı o doğallığın içinde hissetiren yerlerde olmayı seviyoruz.









İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR