Cemiyet hayatının önde gelen isimlerinden iş adamı Murat Akdilek'in iş kadını olan eşi Sitare Akdilek, işine olan tutkusu ve başarısıyla ön plana çıkıyor. Yaklaşık 15 sene önce kurduğu Party Kids'i zirveye taşıyan Sitare Akdilek, HT Kulüp Yazı İşleri Müdürü Reşit Özet'e bilinmeyenlerini anlattı...
Röportaj: Reşit ÖZET
Fotoğraflar: Atakan MAKAR
Biraz eskiye öğrencilik yıllarınıza gidelim ve sizi tanıyalım?
Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirdim. Fen Edebiyat Fakültesi; İngiliz Dili Edebiyatı mezunuyum. Londra'da master'ımı yaptım. 2 yıl sonra İstanbul'a döndüm ve reklamcılık hayatım başladı. Grey Ajans'ın Genel Koordinatörlüğü'nü yaptım. Daha sonra Marka Reklam Ajansı'nın kurucu ortağı olarak 5 yıl reklamcılık hayatıma devam ettim. Reklamcılık çok yoğun bir iş hayatı gerektiriyor. Büyük kızım Naz 2 yaşındaydı. Ben hamileydim ve çalışma hayatıma devam ediyordum. Naz 2 yaşına geldiğinde bu yoğun tempoda yapamayacağıma karar verdim. İnsan çocuğuna vakit ayıramadığını düşünüyor. Ve o dönemde de Türkiye'de hiç olmayan bir şeyi; yani çocuk eğlence sektörünü hayata geçirdim.
Yıllar önce Park Orman'da start alan Party Kids'in kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
15 yıl önce Park Orman'ın yönetiminden, 2 dönümlük bir arazide, kurmak istedikleri çocuk eğlence parkında benden danışmanlık yapmamı istediler. Bende işi buraya taşıdım. Party Kids'in isim babası ise eşim Murat Akdilek oldu. Ve daha sonra bunun sadece park konseptinde kalmaması gerektiğini; doğum günleri, çocukların özel temalı partileri ve ileriki zamanlarda da tüm çocuk markalarıyla, şu an da yaptığımız gibi; kurumsal tanıtım ve organizasyonlara kadar gidecek ciddi bir kurum haline geldi Party Kids.
O günden bugüne ne değişti?
Çok şey değişti ve tabiki Party Kids de değişti. Değişen şeylerle beraber siz kendinizi de, kurumunuzu da değiştiriyorsunuz. Eğilimler değişti, çocukların nelerden hoşlandıkları ve yaş ortalamaları değişti. Daha çabuk olgunlaşıyor çocuklar; eskiden 5 yaşında bir şeyden hoşlanan çocuk 3-4 yaşında aynı şeyden hoşlanmıyor. Çabuk büyüyorlar. Siz de çocuklara ve onların trendlerine göre ayak uydurmak, onlara yetişmek durumundasınız, biz bunu başardık. Eğlence sektöründe bu kadar uzun yıldır ayakta kalıp, işi sürekli ileri taşıyarak çalışan bizim dışımızda kapsamlı bir firma yok herhalde.
Çocuk partileri, doğum günleri denildiğinde ilk akla gelen isim olmayı nasıl başardınız?
Hep farklı olmaya çalıştım. Hayat felsefem de budur. Yaptığınız işi farklı yapmak, farklı kılmak, kimseyi taklit etmeden yapmak. Ve çok çalışmak ve disiplinli olmak. Bunlar olmadan hayatta hiçbir şeyin olacağını düşünmüyorum. Ve hayatta hiçbir şeyin boş olmadığını düşünüyorum. Mutlaka bir başarı varsa; arkasında da gerçekten disiplin ve çalışmak yatar. Tanıyan herkes bilir, haftanın 7 günü 15 yıldır işimin başındayım. Bence çok önemli bir şey bu. Dolayısıyla bu şekilde başarıya ulaşılabilr ancak.
Çocuklarla iç içe olmanın güzelliği kadar zorlukları da var mıdır?
Party Kids'te sadece çocuklar yok. Ben anneler babalar ve çocuklar diye adlandırıyorum. Hatta çoğu zaman anneanneler ve dedeler de var. Biz çok ciddi bir jenerasyona hitap ediyoruz. Ve herkesi mutlu etmeye çalışıyoruz. Sadece çocuk mutlu olsun eğlensin diye değil; aile çocuğuyla beraber aynı ortamda aynı mutluluğu yaşasın istiyoruz. Bizim tüm felsefemiz bunun üzerine kurulu. Çünkü; çoğu zaman çocuğunuzu mutlu etmek için bir yerlere götürürsünüz ama kendiniz mutlu olmazsınız. Zoraki katılım olur yoruluruz anne baba olarak. Bizim amacımız; herkesin rahat edeceği mutlu olacağı, hijyenik, huzurlu ve mutlu bir ortam yaratmak.
Hayalinizdeki mesleğimi yapıyorsunuz? Yoksa çocukken hayal ettiğiniz bir meslek var mıydı?
Galiba öyle olmuş. Londra'da master'ımı yaparken aynı zamanda bir kolejde de merak olarak anaokulu yönetimiyle ilgili yüksek lisans yaptm. Buraya dönünce babama bir anaokulu açmak istediğimi, söyledim. Babam da; “Kızm senin hiç çocuğun olmadığı için şu anda bilemezsin. Çocuğun gözüne bir kurşun kalem battığı zaman hayatının bütün dönemleri perişan olursun, bu acıyla yaşayamazsın. Kimsenin evladının sorumluluğunu alma okul açarak” demişti. Sonra ben reklam sektörüne başladım. Ama bu hep aklımda kaldı. Onun için de; biz çocuk sorumluluğunu bir okul gibi çocukların güvenliği için her imkanı seferber etsekte almıyoruz. Çocuklar genellikle ebeveynleriyle gelip eğleniyorlar.
Eşiniz ile tanışma hikayenizi anlatır mısınız?
Bir arkadaşımız vasıtasıyla yemekte tanıştık, tamamen şans eseri bir karşılaşmaydı. Sanırım 1994 yılı sonlarıydı, o günden sonra evlilik hikayemiz başlamış oldu.
İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz? Hayatınızda neler değişti?
Çok şey değişti. Anne olmak, bir kadını değiştiren en önemli şeylerden biri. Hem anne hem baba olarak aile olarak hayatınız geri dönülmeyecek şekilde değişiyor. Allah herkesin çocuğunu korusun. Anne-baba olduktan sonra; her şeyden endişe eden, pimpiriklenen, hiç düşünmediğiniz şeyleri aklınıza getiren, bir hale bürünüyorsunuz. Fazla sevgi, anlatılamaz bir şey, anne baba olanlar bilir, müthiş bir duygu. Ve bu duygu sizi müthiş korumacı yapıyor. Bazen saçma şeyler yaptırıyor. Çocuklarınız da kızıyor size. Ama hepimiz böyleyiz. Hiç fark yok anne-babaların arasında.
Modayı takip eder misiniz? Kendi giyim tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Aslında genel olarak modayı, neler var neler yok şeklinde takip ediyorum. Hiç bir zaman moda diye giydiğimi hatırlamıyorum. Ama çok sevdiğim şeyler vardır. Hatta o kadar bellidir ki benim tarzım; çok yakın arkadaşlarım bir yerde bir şey görünce; “Aman git mutlaka onu al, önü gör ya da Sitare'ye bunu ayırın mutlaka o giyer ancak bunu.” derler. Demek ki hakikatten kemikleşmiş bir stil var. Tarzım rahat, daha düz kesimler tercih ediyorum. Daha spor giyinmeyi seviyorum, belki de işim gereği. Jean'ler olmazsa olmazım. Hep organizasyonlarımda, doğum günlerimde jean giymeye ve spor giyinmeye özen gösteriyorum.
Tasarımlarını beğendiğiniz modacılar var mı?
Aslında hepsini beğeniyorum. Türk modacılar da bence muhteşem. Hepsinden farklı farklı alıntılar yapabilir insan.
Bir kadını şık yapan faktörler sizce neler?
Kadının duruşu. Çünkü, duruşudur o kadını o yapan. Kimliğidir. Giyim tarzınız sizin kişiliğinizi öyle bir ele verir ki ama o bir bütündür. Mimikleriniz, konuşmanız, yürüyüşünüz, her şeyiniz aslında sizi siz yapan etkenlerdir. Dolayısıyla bunların hepsinin bir bütün olduğunu düşünüyorm. Sadece çok şık giyinmekle, sadece son modayı takip etmekle bunun olacağına ihtimal vermiyorum.
Son zamanlarda ülkemizde ön plana çıkan Fashion Week haftalarıyla ilgili yorumlarınız neler?
Özellikle Türk modacıları çok iyi buluyorum. Cengiz Abazoğlu, Arzu Kaprol, bunlar çok önemli dünya çapında isimler. Hepsi de bizim dostlarımız senelerdir. Ancak katılımcı olarak onlara destek vermek adına oralarda oluyoruz. Tabii Türkiye'de çok önemli gelişmeler oluyor. Artık bu olamaz dediğimiz hiçbir şey kalmadı. Türkiye muhteşem gidiyor.
Olmazsa olmazlarınız neler? Hayatta neleri affetmezsiniz?
Kıskançlık ve içtenpazarlık benim hiç tarzım değil. Direkt olmayan insanlar gibi. Yüzüme başka arkadan başka buna hiç katlanamıyorum. Kadir kıymet bilmek diye bir şey vardır. Ben her şeyin uzun süreli olmasına inanırım. İnsanlar dostlarına, arkadaşlarına gerçekten kıymet vermek durumunda. Bence her insanın uzun yıllar süren dostlukları olmalı. Her şey çok kısa, çabuk tüketiliyor. Ama bence hiç güzel bir şey değil ve o sıcaklığı yakalamanız da mümkün değil. Uzun dönemli her şeye varım.
Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?
Eşimle beraber sürekli destek veriyoruz. Her türlü vakfa ve Türkiye'nin gerektirdiği her yerde olmaya çalışıyoruz. Ama görünmek adına uzak duruyoruz. Bunların değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda da bir takım fikirlerim var. Biz arkadaş gurubumuzla da nerede bir proje, nerede bir eksiklik varsa orayı bir şekilde tamamlamak için elimizden geldiği kadar uğraşıyoruz.. Ben Party Kids'le de yıllardır bu imkanlara sahip olamayıp, buralarda eğlenemeyen çocuklar ve kurumlar için de hep özen göstererek elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ama dediğim gibi belkide vakitsizlikten projelerin içine girmemeye özen gösteriyorum.