YKM Mağazaları'nın eski ortağı iş adamı Emir Kunt geçtiğimiz yıl çıkardığı “Dalgalı sohbetler” adlı kitabıyla adından oldukça sık söz ettirmişti. Bu kitabı ile aynı zamanda sosyal sorummluluk adına da bir bağışta bulunan Kunt, çocukluk hayallerinden, iş dünyasındaki serüvenine kadar bilinmeyenlerini HT Kulüp Yazı İşleri Müdürü Reşit Özet'e anlattı.
Röportaj: Reşit Özet
Fotoğraflar: Gürkan Kurt
YKM Mağazalarının ortağı olarak sizi tanıyoruz. YKM mağazaları satıldıktan sonra şuan aktif olarak hangi sektörde faaliyet gösteriyorsunuz?
YKM'nin satışından evvel kurmuş olduğum Bubago Event şirketimize daha fazla zaman ayırmaya başladım. Outdoor event ve direct marketing yapan Bubago' yu iş yapmayı çok arzu ettiğimiz dijital platformda geliştirmek için Los Angeles merkezli UPD firması ile işbirliğine götürdük. Çok profesyonel ve işini bilen bir ekibimiz olduğu için kısa zamanda yapacağımız işlerle ses getireceğimize inanıyorum. Yine daha önceden 2005 yılında ortak olduğum E-N İnşaat şirketimizin Bodrum da yaptığı inşaatlar ve şirketimize ait Casa Costa Otel faaliyetine devam etmekte. Satış sürecinden sonra aile gayrimenkullerinin verimli bir şekilde değerlendirilmesi için hep birlikte bir çalışma başlattık ve geçtiğimiz 6 ay bu bir hayli vaktimi aldı.
Çocukken hayalini kurduğunuz mesleğimi yapıyorsunuz?
Çocukken tekne design etmek en büyük hayalimdi. Okul defterlerim çocuk aklıyla çizilmiş teknelerle doluydu. Bir de son sınıfta başrolünü oynadığım Sheakspear'in oyunu 'Windsor'un Şen Dulları' beni çok etkilemişti. Zeliha Berksoy hocamızın konservatuara gel teklifi kafamı çok karıştırmıştı. Ama bu karışıklık, aile işine girmemle son buldu. Yıllar sonra yazmayı ne kadar sevdiğimi keşfettim. Yazarken içimin dolup taşması ve onun bana verdiği keyif, tarifi çok zor bir duygu. Yazı yazarken insanın bu kadar mutlu ve deşarj olabileceği, yazmaya başlamadan kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
İş hayatı ile ilgili hedefleriniz neler? Sizce başarılı bir iş adamı nasıl olmalı?
İş hayatına şanslı başlayan insanlardan olduğumu hiç bir zaman inkar etmedim. Aile şirketi ve kurulu düzen her zaman maça 2-0 önde başlamınızı sağlıyor. Öte yandan ise hayatta, zorlama ispatlara ve ego tatminlerine fazla itibar etmem. 'Herkes kendi kaderini yaşar' felsefesi ile mevcut durumumu ve pozisyonumu en iyi nasıl yaşatırım, üzerine neler koyabilirim ve devam ettiririm bence başarının sırrı. İşi iş gibi görmek ve işinizle aşırı duygusal ve manevi bağlar kurmak bence yapılabilecek en büyük hata olur. İş, para kazanmak içindir ve amacından saptırılmamalıdır.
Genç yaşta yönetici olarak iş dünyasında yer almak nasıl bir duygu?
Gençken insan çok hararetli ve ısrarcı oluyor. Gençlikte fikirleriniz istediğiniz gibi kabul görmediği zaman agresifleşebiliyorsunuz.Toplantılarda ve konuşmalarda etten evvel kazana düşmeye müsait bir dönemdir gençlik. Hayatı siyah ve beyaz renklerden ibaret zannettiğiniz bu yıllar gri rengin varlığını keşfettiğiniz zaman son buluyor. Erken yaşta işe başlamak bu evreyi daha hızlı geçirmenize sebep oluyor işte. Bugün 41 yaşındayım ve iş konusunda uzlaşarak çözülemeyecek hiçbir şey olmadığına inanıyorum. Yeter ki o konuya ve insana yeterli sabrı gösterin ve yeterli zamanı tanıyın. Hayatta bazen bir yerlere varmak için bazı şeylerin yaşanması ve tükenmesi gerekiyor. Her olayı baştan kurduğunuz mantık ve doğrularla çözemiyorsunuz. Sabır, benim gençken hiç tahammül edemediğim bir kelimeydi ama bugün ise benim için hayatın anlamı gibi.
İş hayatına yeni atılan gençlere ne gibi tüyolar verebilirsiniz?
Verebileceğim en iyi tavsiye bulundukları durumu ve yeteneklerini iş hayatına başlamadan iyice bir gözden geçirsinler. Hatta bu konuda profesyonel bir yardım alsınlar. Ne okudukları tabii ki çok önemli ama neye yatkın oldukları bence daha önemli. Dünyanın en zengin insanlarının çoğunlukla okula vakit ayıramamış insanlardan oluştuğu akıllarının bir köşesinde bulunsun. Günümüzde okumak çok önemli ama sonrasında kendini geliştirmek ve bunu sürdürebilmek daha önemli. Severek ve özveri ile yapılan bir işin zarar etmesi veya başarılı olmaması gerçekten sürpriz olur. Ama hayat bu, sürprizlerde ayrılmaz bir parçası.
Denizi ve tekneleri çok seviyorsunuz ve geçtiğimiz yıl "Dalgalı Sohbetler" adlı kitabınızı çıkardınız. Kitap yazma fikri nasıl doğdu?
Kitap fikri ilk yazımı yazdıktan ve beğeni topladıktan sonra oluşmuştu. Bu sebeple bütün yazılarımı güncel konulardan uzak genel tespitler şeklinde yazmaya devam ettim. Yıllarca beklememin sebebi bu kitabı kendime 40. Yaş doğumgünü hediyesi olarak çıkarmak istememdi. İlk fikrim kitabı kendi paramla basıp eşe dosta hediye etmekti ama Altın Kitaplar bu fikrin yanlış olduğuna beni inandırdı ve kitabımı bastı. Onların baştan dediği gibi kitap başarılı oldu ve 3 ay geçmeden 2. baskıyı yaptı. Böylece hem kendime süper bir 40.yaş hediyesi yapmış oldum hem de hayat denen bu okyanusa küçükte olsa bir damla bırakabildim.
Sanırım bu kitabınızla sosyal sorumluluk adına bir bağışta yaptınız?
Kitabımı çıkarırken Altın Kitaplar, gelirini nereye bağışlayacaksam üzerine yazalım dedi. Ama ben kitabımın sevaba girme duygusuyla okunmasını istemediğim için yazdırmadım. İlk günden beri 'Bir Dilek Tut – Make a wish' derneğine bağışlayacağımı biliyordum ve bu yüzden kitap ilk satışa çıktığı andan itibaren özellikle en yakın arkadaşlarıma bile kitabı hediye etmedim. Neticesinde gelen ilk 2 baskının gelirini hayati tehlike riski olan hasta çocukların dileklerini yerine getiren 'Bir Dilek Tut' organizasyonuna denizle ilgili bir dileğe öncelik tanınması şartı ile bağışladım. Onlarda Antalya dan Gökhan'ı buldular ve Gökhan' la Sahil Güvenlik Komutanlığının da katkısıyla unutulmaz bir gün yaşadık.
Kitabınız arkadaşlarınızdan ve okurlardan nasıl tepkiler aldı? Yeni bir kitap daha yazmayı düşünüyor musunuz?
Arkadaşlarımdan müthiş güzel geri dönüşler aldım. Hiç tanımadığım insanlardan ve duayen denizcilerden iltifat dolu harika mektuplar aldım. İnsanların kitabı okurken nasıl güldüklerini ve zevk aldıklarının hikayelerini dinlemenin bu kadar zevkli olacağını bilseydim kitabı daha erken yazardım. Esasında bu kış bir kitap daha yazdım ama bunu çok yakın arkadaşlarımdan başkası bilmiyor. Çünkü onlarla yaptığımız seyahatleri ve unutulmaz anıları bol resimli bir kitap haline getirdim. O kitabı yazarkende çok eğlendim ama içinde özel resimler ve özel espriler olduğu için sadece kendimize kadar bastırttım. Tekne hayatı ile ilgili yarım kitap daha olacak yazı var elimde şu anda. Eğer yarım kitaplık daha mevzu bulup yazabilirsem ikinci kitabı da çıkarmayı düşünüyorum ama bu sene değil.
İşinizden arta kalan zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seyahatlerden ve arkadaşlarımla geçirdiğimiz zamanlardan çok keyif alırım. Bütün kış sürekli oradan oraya koştururuz, çok keyifli seyahatlere gideriz ama ben hep 'baharı bekleyen kumrular' gibi bir an önce yazın ve tekne mevsiminin gelmesini bekler dururum. Yaz aylarında da tekneyle yapılanlar dışında hiç bir seyahat programına iştirak etmemeye itinayla dikkat ederim.
Hayatta olmazsa olmazlarınız var mı?
Ailem, arkadaşlarım ve deniz… Bir de sabahları Türk kahvesi.