X

Cumartesi öğlen uçağı ile Ankara'ya gitmek için düştüm yollara. Yolda "Hiç radyoların Deniz Seki şarkısı çaldığına denk gelmiyorum. Neden çalmıyorlar, yazık kızın şarkılarını çalsalar bari. En azından bir moral, bir destek. Ne güzel şarkıları var" diye söylenmiştim ki akşam üzeri Deniz Seki'nin yakalandığı haberi geldi. İçim acıdı, üzüldüm. SHOW haberde görüntüleri izlerken yüzündeki hüznü dikkatimi çekti. Kaçmasını tasvip etmiyorum ama bu durumda olmasını da kabullenemiyorum. Üzülüyorum. Memlekette acayip suçlar işledikleri halde sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşanların olduğunu bildikçe, gördükçe. Bir de tabii süper lüks bir hayat sürüyorlar. O daha da fena koyuyor insana. Bu da ayrı bir tartışma konusu ama Deniz Seki'nin durumunun da can sıkıcı olduğunu ben değil birçok kişi düşünüyor hatta söylüyor. Deniz Seki yakalandığı an SHOW haberdeki arkadaşların sorduğu sorulara "Arkadaşlar suçsuzum ve çok büyük haksızlığa uğradığımı düşünüyorum. Ne olur başka da bir şey sormayın, başka soru sormayın" diye tekrarladığı cevapları ile daha da insanın içini acıtıyor. Yüzündeki hüznü, gözyaşlarını saklamaya çalışması. Sesinin titremesi. O da çıkamıyor işin içinden. Deniz Seki de adalet istediğini söylüyor. Deniz son zamanlarda kilo vermiş, kendine gelmiş, yaşama enerjisi ile hayata dört elle sarılmıştı. Keşke Deniz'e daha faydalı işler yaptırıp hayata kazandırsalar. Cezasını başka türlü çekerek bir şeyler üretebilse. Çünkü Deniz Seki son yaptığı röportajlarında "Ben tekrar içeriye girersem ölürüm" demişti. Allah korusun ve yardımcısı olsun. İzlediğim görüntülerdeki yüzündeki hüznü aklıma kazındı. Uzun bir süre de gitmeyecek sanırım. Bu arada SHOW haberin haberciliğini de tebrik etmek gerek. Uzun süredir herkesin peşinde olduğu bir haberi özel olarak izleyici ile paylaşması güzel bir habercilikti. Hassas bir konuyu izleyicisi seviyeli bir şekilde ulaştırmaları güzeldi. Deniz Seki'nin zor anları, hüznü. Şimdi bana birçok kişi "Kadının hüznününü paylaşıyorsun, haberciliği mi övüyorsun" diyebilir. Ama kusura bakmayın. Ben de bir haberci olarak haberin önemi ve sunumu önceliğimdir. Tabii ki konu hassas ve çok üzücü ama bunu da görmezden gelemeyeceğim kusura bakmayın.

 

 

 

Ergun Plak'ın okulu açıldı

 

Seksenler dizisinin Ergun Plak'ı, Büyük Risk'in sunucu Serhat Kılıç Ankara Oran'da bir sanat okulu açtı. Ben de bu okulun açılışı için bir günlüğüne Ankara'ya gittim. Ne iyi etmişim de gelmişim. Hem Ankara'yı çok özlemiştim hem de bol bol sanatın konuşulduğu bir ortamda olmayı özlemişim. Bu okuldan yeni yazarlar, oyuncular çıkacak. Üstelik şan, liderlik, yaratıcı drama, eleştirel düşünme, Arjantin tango gibi özel kurslar da var. Okul açılışı için oyuncu arkadaşları da yalnız bırakmadı Serhat Kılıç'ı. Ve tabii Ayşegül Aldinç de. Okul açılışından sonra Atlı Otel'de özel bir davet vardı. Bu davette Serhat Kılıç sahneye çıktı güzel şarkılar söyledi. Ayşegül Aldinç'te ona eşlik etti. Ayşegül Aldinç'in enerjisi, aurası müthiş. Sahneyi harika dolduruyor. İkili de uzun bir süre şov yaptı. Görülmeye değerdi. Bu arada Serhat Kılıç okulu Berlin ve İstanbul'da da açılacakmış. Serhat özellikle bu üç yerde okulun kalmasını istiyor. Onun dışında daha da büyümek ve genişleme derdinde değil. Sanat adına yatırımlar yapan ve bu uğurda riske giren herkesi tebrik ederim.

 

 

 

Ankara da balık keyfi

 

Ankaralı arkadaşlarım "Sen en iyi balığı İstanbul'da yediğini zannediyorsun ama yanılıyorsun. En iyi balık her zaman Ankara'da yenir" diyor. Ben de tabii bilmiş bilmiş "Hadi canım Boğaz kenarında balık yemenin keyfi nerede var. Olacak iş mi?" diye karşı çıkıyorum. Ankara'ya gittiğimiz günde arkadaşlarla yemeğe gidiyoruz. Gittiğimiz yerde bir balıkçıydı. Ve tabii "Allah Allah Ankara ve balık. Yine bu konu açılacak" diye düşünürken aynı cümle yine tekrarlandı. En iyi balık Ankara'da yeniliyormuş efendim. Herkes aynı kanıda. Biz de Ankara'nın en meşhur yerlerinden olan Sürayya Üzmez'ye gittik. Keyifle ve güzeldi. Hatta mekânın sahibi de lezzet mekânlarının yazarı Süreyya Üzmez. Zaman zaman mutfağa geçip kendisi hazırlıyormuş yemekleri. Siz de benim gibi günübirlik Ankara'ya gitmişseniz uğrayın ederim. Pişman olmazsınız. Gayet lezzetliydi itiraf etmem gerekirse.

 

 

 

Günü birlik Ankara

 

 

 

-Evet havası sert ve kuru. 24 saat kaldığım Ankara'da bol bol yağlandım.

 

 

 

-Uzun süredir gelmemiştim. Yol boyunca yükselen binalar ilk dikkat çeken şeyler. Estetik olarak güzel diyemeyeceğim.

 

 

 

-Trafik, İstanbul'u aratmıyor.

 

 

 

-Gece hayatı hareketli. Ama herkes kendi bölgesinde eğleniyormuş.

 

 

 

-Malum Ankara'nın bir gece hayatı da var ve çok meşhurdur. Günübirlik geldiğim için gezemedim ama bir gün sadece Ankara gecelerini gezmek için geleceğim.