Cenk Eren ve Hülya Avşar Beşiktaş katliamında yaşanan acı nedeniyle erteledikleri geceyi önceki gün Günay'da gerçekleştirdi. Hülya Avşar'ı ne zaman görsem "Helal" demekten kendimi alamıyorum. Yaşlardan konuşmayı pek sevmiyorum ama özellikle belirtmeden edemeyeceğim 53'lük Hülya Avşar sahnede taş gibi duruyor. Karın kasları giydiği kıyafetinin tül kısmından rahatlıkla görülebiliyordu. Kolları incecik. "Yaşım artık bilmem kaç" diyen kadınlara buradan kocaman bağırarak sesleniyorum: Kalkın hanımlar kalkın! Oturmayın. Kadın isterse yapar. Kadın isterse öyle bir taş gibi olur ki hiç bir engel duramaz önünde! Çok örnekleri var. Hem de çok. Ama Hülya Avşar bu sefer gerçekten başarmış. İstediği görüntüye kavuşmuş, harika olmuş.
Hülya Avşar'ın kıyafetleri modacı Melih Yazgan imzalı. Yıllardır Melih'le çalışıyor Hülya Avşar. Çünkü tarzları acayip uydu. Melih kadını tanıyan ve ona göre kıyafet hazırlayan bir tasarımcıdır. Önceki gece 2 kıyafet giydi Hülya Avşar. İkisi de son yıllarda alışık olduğum sahne kostümlerinden farklıydı. En başta cesurdu. Günümüzde benim diyen birçok isim bile giymiyor bu tarz cesur sahne kostümleri. Şahsen bu kadar cesur kıyafetleri sahnede, ekranda görmeyi yıllar yıllar olmuş. O anlamda da Hülya Avşar'ı ayrıca tebrik ederim. Gayet yerinde bir cesurluktu, pek bir güzeldi. Eski günlere götürdü beni.
Tarkan'ın kaçıncı çöpe atışı
Oben Budak'ın yazısından öğrendiğime göre Tarkan'ın çıkacak albümünün yarısı yine çöpü boylamış. Ah o şarkılar kaçıncı kez çöpü boyladı. Bir türlü çöpten çıkıp bizlere de ulaşamıyor. Ancak şarkılar 'Cuppa' tadındaysa direkt çöpü boylasın zaten, bize hiç ulaşmasın. Çok isabetli bir karar olmuş. Kendisinin de içine sinmemiş olacak ki Tarkan son zamanlarda nerede olursa olsun Türk sanat müziği şarkılarına yükleniyor, onları ön plana çıkarıyor. Benim anladığım ve hissettiğim kadarıyla da biz pop albümünü daha çok bekleyeceğiz. Tarkan, Türk sanat müziği albümünün çıkaracak böyle giderse, söyleyeyim.
Son günlerde
-'La La Land' filmi hakkında "Kötü film" cümleleri havada uçuşmaya başlayınca, Amerika'da "Korkunç film" tadında yorumlar yapılmaya başlayınca "Oh be tek anlamayan ben değilmişim" demekten kendimi alamıyorum.
-Sezen Aksu'nun albümü hakkında "Sanki olmamış" yorumlarını duyunca "Oh be demek ki bunu düşünen sadece ben değilim" demekten kendimi alamıyorum.
-"Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer'i bir rahat bıraksınlar" diyen kadınları duyunca "Oh be demek ki gerçekten benim gibi düşünün kadınlar hala varmış" demekten kendimi alamıyorum.
-"Maçka Parkı bizim. O park muhteşem. O park olmazsa Nişantaşı neye yarar? Bomboş olur" cümlelerini duyunca "Oh be demek ki Nişantaşı'nın Maçka Parkı'yla daha da zenginleştiğini gören bir tek ben değilim" demekten kendimi alamıyorum.
Siz uyurken
-KLEIN'DA gece yarısı tuvalet kabininde bir kız "Tamam işte, tam da senin istediğin gibi cazibemi kullandım. Hepsini getiriyorum. Ama telefonu açmadın. Ben de Klein'e getirmek zorunda kaldım. Şu anda buradan çıkamayız. Sen kendine kız bence bana kızacağına" diye telefonla konuşuyor.
-SATTLER 06.00'yı gösteriyor, insanlar uyanmaya başladı bile. Ancak eğlence sonrası insanlar Etiler Saruhan'ı öyle bir doldurmuş ki oturacak yer yok. İçeride öyle bir hava var ki sanki az sonra bir şarkıcı çıkacak ve şöyle bir uzun hava çekecek gibi. Söylemeden edemeyeceğim. O saatte orada en çok kelle paça ve işkembe gibi çorbalar içiliyor.