Malumunuz sosyal medya demek, acımasızlık demek. Ne kadar çok can acıtıcı yorum yaparsanız o kadar dikkat çekiyorsunuz. Hatta kimisi "Oh nasıl kaçırttım" diye hava atıyor yaptığı çirkin yorumların ardından. Ünlü biri onunla muhattap oluyorsa "Bana yazdı" bile böbürleniyor. Düşünün kötü bir yorum yapmış, karşısındakini kırmış ama umurunda değil. Bir dönem insanlar sırf kötü yorum yapsın diye kurulan siteler vardı. İnsanlar en kötü eleştiriyi yapıp dikkat çekiyor, kendilerinden bahsettiriyorlardı. Artık o sözlüklerin esemesi okunmuyor çünkü yerini Instagram aldı. Sayfanın acımasız yorumlarla kirlenmesini istemiyorsan "Yorumları kapat kurtul" yöntemi var. İşte bizim duygusal ünlülerimiz de bu yöntemden yararlanıyor. Mesela Ebru Gündeş, Hadise, Murat Boz, Hülya Avşar ve Didem Soydan uzun süredir yorumları açmıyor. Hatta oralı bile olmuyorlar. Cem Yılmaz eskiden açıyordu fakat "Ben gidiyorum" deyip kısa süre sonra geri döndükten sonra o da yorumları kapattı. Kankası Ozan Güven'in ise umurunda değil. O yorumları açık takılıyor Instagram'da. Diğerleri ise kendi kendilerine takılıyorlar. Yani kim ne demiş, kim ne etmiş umurlarında değil. Fotoğrafı ortaya koyuyorlar ve sonra da hayatlarına devam ediyorlar. "Kulaklarını tıka ve mutlu ol" sistemi ki aslında bence en güzeli.
Herkes bir Rihanna değil
Peki Rihanna'nın umurunda mı bu durum mesela. Hiç değil. Son zamanlarda hızla kilo alıyor. Aslında şişiyor da diyebiliriz. Tuhaf bir durumu var. Tüm dünya şaşkın. Fotoğraflarının altına bizim ünlülerimize yapıldığı gibi 50-100 değil binlerce yorum yapılıyor. En son bu paylaştığı fotoğrafına 65 bin yorum yapılmış. Çoğu acayip acımasız. Özellikle Türkçe yorumlar. Acımasızlar arasında birinci sıradayız. Rihanna'nın umurunda mı acaba? Asla değil. Takılsa kapatır zaten. Okumuyordur bile. Takılmıyor anlayacığınız.
Ebru Şallı'ya şaşkınım
Bizim ünlüler arasında bir tek Ebru Şallı'ya şaşkınım. Sabrına helal olsun. O kadar çok şey yaşadı son zamanlarda fakat inatla yorumları kapatmıyor. Bir ara kapatır gibi oldu sonra yine açtı ve cesur paylaşımlarına geri döndü. İnsanlar cidden korkunç yorumlar yapmaya da devam ediyor. Ama o dayanıyor. Ben onun yerinde olsam o kadar sabırlı olmayabilirdim. Olmayanlar var işte görüyoruz. Ama tabii bu da bir tür sinir testi. Buna dayanabilmek de ayrı bir beceri. Ne diyeyim, şaşkınım. Sinirleri bu kadar yıpratmak iyi midir çözemiyorum.
Birinciliği kimseye bırakmayız
Önceki gün gazetede "Avrupa'da en çok biz konuştuk" başıklı bir haber vardı. Türkiye, cep telefonu kullanımında Avrupa şampiyonu olmuş. Bravo bize. Aman kimselere bırakmayalım. Ne konuşmayı, ne eleştirmeyi, ne acıtmayı. Çok önemli bir iş yapıyoruz, büyük. Vallahi ülkemi, kendimizi bu şampiyonluktan ötürü tebrik ediyorum. Ayakta alkışlıyorum.
En çok nerede eller cepte
-Kulüpte eğlenirken.
-Düğünde en sevdiğimiz kişinin mutluluğuna ortak olurken.
-Denizde, güneşte, kumsalda, partide.
-Yatakta uzanmışken canlı yayına bağlanmak çok moda.
-Hastane odasında.
-Cenazede tabutun başında.
-Bakkalda, çakkalda, sporda, piknikte, kuaförde.
-Sinemada, mutfakta, banyoda, ayna karşısında.
Say say bitmez. Anlayacağınız telefonsuz saniye geçmez.