X

Zaman zaman yazıyorum memleketteki korku evleri pek meşhur diye. Taksim, Kadıköy, Acıbadem gibi çeşitli yerlerde var. Mesela Kadıköy'deki 3 katlı ve 13 oda. Hikayenin içine giriyor ve kayboluyorsunuz. Meraklısı çok. Ama öyle böyle değil... Günler öncesinden rezervasyon alanlar falan var. Ben hiç meraklısı değilim. Bu memlekette zaten yeteri kadar stres ve korku içindeyken bir de korku evlerinde stres olamayacağım. Ama gece yarıları açtıranlar falan var, mesela Süreyya Yalçın ve eşi Ozan Baran. Geçen gün bir arkadaşımdan öğrendim. En büyük tutkuları korku evlerine gitmekmiş. Çok seviyor, çok eğleniyorlarmış. Vallahi pes. Helal olsun. Korku evi merakını gerçekten anlamıyorum. Sanırım belli bir saatten sonra gidip ciddi eğleniyorlar o korku evlerinde yani insan neden korkmaktan bu kadar keyif alır öyle değil mi? Öğrenip çözüp size de aktaracağım. Süreyya Yalçın'ınla korku evi turu atmak için sabırsızlanıyorum. Ama kendisi bana küsmüş. Hem de çok ciddi küsmüş.

 

 

 

Yeri gelmişken

 

 

 

Süreyya Yalçın'a zamanında ağır bir laf ettiğim hatta bunu köşede yazdığım rivayetler arasında. Kendisine böyle söylenmiş. Yani birileri "Esin sana bunu yazdı" demiş. Kendimden eminim ama yine de kayıtlara baktım. Yazmışım evet, çok yazmışım. Ama magazin figürlüğünü, kıyafetini, hayatını, köpeğini, takılarını, locasını falan filan. Yani magazin konularından dem vurmuşum. Mavra yapmışım.

 

 

 

Öncelikle Süreyya değil kim olursa olsun, işiyle ilgili yazar çizerim. Ama kötü bir söz, hakaret benim ağzımdan duyamazsınız. Özellikle giyimi, kuşamı, davranışı, oturuşu kalkışı ve aşklarına. Ben o kişinin ne annesiyim, ne ablası, ne teyzesi, ne halası. Ki zaten kimseyi ilgilendirmez. Ben yıllardır bu işi yapan biri olarak magazin figürlerini ayrıca severim. Özellikle her yazıya, her yoruma takılmayan, hayatını sekteye uğratmayan, her şeye küsmeyen, darılmayan herkese sonsuz saygım vardır. Allah aşkına araları bozmaya çalışan ne idiği belirsiz tiplere itibar etmeyiniz. Onlar her dönem çıkarlar, sonra kaybolurlar. Her dönemin vardır böyle ara bozucuları.

 

 

 

Cumartesi gecesi hamamda terlediler

 

 

 

Bu cumartesi gecesi en dikkat çeken Cağaloğlu Hamamı'ndaki partiydi. Hatırlarsanız 2017'nin aralık ayının ilk haftasında Cağaloğlu Hamamı'ndaki ilk partiden söz etmiş "Bu kez hamamda particanlar sabaha kadar terledi. Hamam partileri devam edecek" demiştim. Önceki gece ikincisi oldu. Yine tıklım tıklımdı. Biletler günler öncesinden tükendi. Particanlar kese yaptırmak yerine sabaha kadar dans ettikleri hamam konseptini pek sevdi. Ve yine hamamdaki dinlenme odaları loca haline getirilmişti.

 

 

 

Sıla'nın saç sorunsalı

 

 

 

Daha çok yeni yazmıştım hatırlayın, "Bir kadın saçıyla sürekli oynuyorsa bir sorun vardır" diye. Ya işinde sorun vardır, ya aşkında, ya evliliğinde, ya ailesinde. Bir şey vardır işte. Derinlerde anlamadığı, çözemediği bir sorun vardır. Kadın ayrılınca da saçıyla oynar mesela. Evet kadın her türlü sorunu saçıyla çözer aslında.

 

 

 

İşte Sıla bunun sinyallerini pek önce vermişti. Yani Ahmet Kural'dan ayrılma sinyallerini. Sonunda ortaya çıktı. İkili ayrılmış. Malum ayrılık artık sosyal medyada tasdikleniyor. "At bütün fotoğrafları" değil, "Sil bütün fotoğraflarına" döndüğü için olay, Sıla da ilk silen, ilk takipten çıkaran olmuş sevdiceği Ahmet Kural'ı. Ne diyelim hayırlısı olsun. Zaten beklenen sondu.