Sosyal medya trollerine alıştık artık. Ancak medyada oluşan trollere alışmak istemiyoruz.
Alışmamalıyız da.
En son Sıla hakkında bazı haberler yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor.
Neydi bu haberler?
-Sıla’nın morlukları gerçek değilmiş.
-Sıla aslında şiddete uğramamış.
-Sıla reklam peşindeymiş.
-Ahmet Kural’ın masum olduğu ortaya çıkmış.
Tam da bu haberler yayılırken savcılık kararını veriyor ve Ahmet Kural hakkında beş yıla kadar hapis cezası istiyor.
Oysa ki, tam tersi algı oluşturulmaya çalışılıyordu. Şimdi savcılık kararı ile Ahmet Kural beş yıla kadar hapis istemiyle hakim karşısına çıkacak.
Peki neden ve nereden çıktı bu haberler?
Çünkü ortada karşı tarafın yani Ahmet Kural’ın dosyasına sunduğu Adli Tıp’tan alındığı söylenen bir rapor var. Bu rapor da gizli el altından servis edildi.
Ve çığ gibi hızla kulaktan kulağa yayıldı.
-Peki bu rapor ne demek istiyor?
-Ahmet Kural bu raporu nasıl alıyor ve dosyasına koyabiliyor?
Sıla’nın avukatı Rezzan Epözdemir olayı şöyle anlatıyor:
“Soruşturmayı etkilemek amacıyla tamamen kötü niyetli, gerçek dışı yapılan haberlerdir bunlar. Birincisi bu bir Adli Tıp raporu değil. Bu birçok yargılamada tarafların dava dışı parasını ödemek kaydıyla alabildiği bilimsel bir görüş.
Tekrar ediyorum bu bir rapor değil, bir bilimsel görüş. Adli Tıp Kurumu'nun ya da savcılığın görevlendirdiği kişilerin verdiği bir rapor değil. Ama o kadar kötü niyetle ve algıyı değiştirmek üzerine verildi ki, sanki orta düzeydeki okuyuculara böyle bir algı oluşturulmaya çalışıldı.
Bu dışarıdan para ödenerek alınan ve dosyaya delil olarak sunduğu bilimsel bir görüş. Bu bilimsel görüşü yazanlarla ilgili biz hem Tabipler Odası'na, hem YÖK’e hem savcılığa şikayetçi olduk.
Şimdi ben tarafı olduğum bir dosyada mesela sizinle ilgili bir davamız var. Parasını öder bir rapor alır ve dosyaya koyarım. Bu rahatlıkla yapılacak bir şey. Bu tamamen kötü niyetli, algıyı değiştirmek için yapılan, hukuku etkilemeye çalışan bir durum.
Bakın Sıla Gençoğlu bu ülkede şiddet görmüş, hakkını arayamayan bütün kadınların çığlığı olmuştur. Kendi kariyerini, geleceğini, yarınlarını tehlikeye atarcasına hak arama özgürlüğünü kullanmıştır.
Ama bu tip haberler Türkiye’nin en temel sorunlarından biri olan kadına şiddet sorununu magazinle dürtülere kurban eden, kişisel çıkarlara hizmet eden haberlerdir. Nitekim başsavcılıkta bu bilimsel müptelayı dikkate almadı ki kararını verdi. Olay soruşturma dosyasında o kadar çok delil var ki, bugün itibariyle soruşturmasını nihayetine erdirdi. Şüpheli hakkında beş yıla kadar hapis istendi...”
KADINA ŞİDDET!
Tam Sıla’nın avukatı bu açıklamaları yaptıktan sonra Adli Tıp tüm iddiaları yalanladı ve her hangi bir rapor hazırlamadıklarını söyledi.
Komik değil mi? Ama doğru.
Peki o raporu kim hazırladı ve Ahmet Kural’ın dosyasına koydu?
Tamam bir gizli el “Kadına Şiddet” olayını unutturup olayı tamamen magazin boyutuna taşımak niyetinde.
Ama şu kocaman bir gerçek var ki olay Sıla’ya uygulanan şiddet değildir. Olay Ahmet Kural ve bu gibi adamların şiddete meyilli olmasıdır.
Ülkemizdeki “Kadına Şiddet” olayına dur demektir.
O yüzden bu adamları korurken sizler de ellerinizi kana buluyorsunuz.
Yani sizler, yani troller şiddeti uygulayan kişilerden hiç bir farkınız yok unutmayın.
Ben inanıyorum ki, hakimlerimiz Ahmet Kural ve onun gibi şiddet uygulayan herkes hakkında en doğru en hakkaniyetli kararı vereceklerdir.
Demet ve Hande barıştı fanlar barışmıyor
Memleketin sorunlarından biri de Hande Yener ve Demet Akalın küslüğü malum.
Neyse ki, ikili barıştı.
Demet Akalın ne dedi: “Çocuklarımız büyüdü. Gereksiz bir küslük var ortada. Bizim yüzümüzden fanlarımızda tartışıyor...”
Ne güzel bir yaklaşım.
Ne güzel bir açıklama.
Zaten gereksiz bir küslük sürdürüyorlardı.
Sonra ikili barıştı. Demet Akalın barış fotoğrafı paylaştı ama yok fanlar hala kavga, küslük, tartışma peşinde.
Bazı yorumlara baktım barışmalarından mutsuz olan bir kesim var. Bu kesim nasıl bir kesim biliyor musunuz? Mutsuzluktan besleniyor.
İşte o mutsuzluktan beslenen insanları acilen çıkartın hayatınızdan onlar hayranınız bile olsa.
Şahsen ben Demet Akalın ve Hande Yener’in barışmasına sevindim. Hatta bir ara reklamlarda birlikte boy göstermişlerdi.
Ne güzeldi.
Bir daha keşke bir projede bir araya gelseler. Ne güzel olur.
Hem küslük, kavga, gürültü sevenlere de örnek olurlar. İnşallah bir daha küsmez gül gibi geçinip giderler.
Darısı Ajda Pekkan ve Bülent Ersoy’a
Malumunuz sanat camiasının küsleri pek meşhurdur. Mesela Ajda Pekkan ve Bülent Ersoy da küsmüştü.
Küsme nedenleri de incir kabuğunu doldurmayacak türden.
Aynı masada otururken Ajda Pekkan, Bülent Ersoy’a selam vermemişti. Oradan başlamış olay büyümüş, büyümüş kocaman olmuştu.
Hatta taraflar birbirlerine söylenmedik söz bırakmamıştı.
Uzun zamandır görüşmüyorlar. Belki yeni bir seneye küs girmemek adına onlar da barışır. Belli mi olur!
Her daim Ajda
Ajda Pekkan demişken şu fotoğraftan bahsetmemek olmaz.
Aleyna Tilki, Edis, Gülşen ve Ajda Pekkan’ın bir davette yan yana çekilmiş bir pozu var.
Günlerdir sosyal medyada en çok konuşulan fotoğrafların başında geliyor.
Fotoğrafın açılıma bakalım.
Aleyna Tilki, “Ben bu dönemin en büyük starıyım” diye oturuyor ama yok oturuşundan dikkat çekmiyor. Çok çalışması gerek daha çok.
Edis, “Ben de bu dönemin starım. Tarkan’ın yerine kokuyorlar beni. Ama daha onun ışığına kavuşmam için çok var. Dur biraz daha kendime çeki düzen vereyim yanımda Gülşen var, Ajda var” der gibi oturuyor ama gerçekten bin değil on bin fırın ekmek yemesi gerek. Şarkı söylemek yeterli değil. Unutmayın yeni nesil starlar. Oturuş, endam, kıyafet, duruş bu işin ambalajı.
Gülşen, “Kendimden eminim. Ben de starım” der gibi oturuyor. Haksız değil. Çıktığı günden bu yana şarkıları, kıyafeti, duruşu, tarzı her zaman dikkat çekti. Ajda Pekkan titizliğine en yakın kişi.
Ajda Pekkan,: “Kaç dönem, kaç nesil, kaç star geçirdim ama tek bir star var o da benim” der gibi duruyor.
Çünkü gerçekten o bir süper star ve her dönem kendinden fazlasıyla söz ettirmeyi başardı. Her nesle, her döneme, her stara meydan okudu. Okumaya da devam ediyor.