X

Ne tuhaf şeyler oluyor sağımızda solumuzda.

Öyle hikayeler duyuyoruz ki, izlediğimiz filmler bile sönük kalıyor.

En son Palu Ailesi'nin hikayesini bilmeyen yok.

Bilmek istemesen, duymak istemesen, anlamak istemesen bile burnunun dibine kadar sokuyorlar.

Hayır bakmıyorsun, ilgilenmiyorsun, zihnine böyle kirli şeylerle doldurmak istemiyorsun.

Çünkü bir film karesi değil: gerçek bir ailenin böyle şeyler yaşadığını duymak istemiyorsun ama ama her an sosyal medyanın en tepesinde bütün bilgiler.

Tüyler ürpertici şekilde duruyor üstelik.

Bence gerçekten Türkiye’de hiç bir senarist böyle bir hikaye yazmadı.

Ve üstelik yarısının hapse yarısının akıl hastanesine gönderilmesi gereken sorunlu bir aile her gün canlı yayında tüm rezilliklerini göğüslerini gere gere anlatıyor.

Hem de çoluk çocuğun izleyebileceği bir saatte.

RTÜK de izliyordur umarım.

Neyse bakın ben ne diyeceğim.

Nasıl bu duruma geliyor insanlar.

Nasıl bu noktaya gelip deliriyor ve zıvanadan çıkıyor.

Cinler, hocalar, aileler birbirlerini nasıl bu kadar dine alet ederek günaha sokabiliyor.

Bir uçak kazası hayal edin. Enkazın sebeplerini öğrenmek için ne yapılır?

Kara kutunun içinde ki, kayıtlar deşifre edilir.

Ki bu hayata gelen herkesin içinde de kayıtların toplandığı bir kara kutusu var bence.

Hepimizin.

Yani iki ve altı yaş arasında herkesin geleceğini etkileyen bilinçaltımıza kazınan olayların kara kutusu.

O kutular açılsa ortaya nasıl travmalar çıkar kim bilir!

Sadece Palu Ailesi'nin değil.

Ama Palu Ailesi'nin kara kutusu kapkara olmuş. O kutuyu Müge Anlı açtıkça ortaya kömür çıkıyor.

Ama ben diyorum ki, normal bile gözüken bir ailenin kara kutusu açılsa illa ki onların da hayatlarında ortaya bir takım garip şeyler saçılacaktır.

Çünkü bilinçaltımız geriye attığımız unutmak istediğimiz olaylarla dolu.

Ve onların ilerde bize yaptırdıklarıyla.

Kimileri ortaya kötü çıkartıyor, kimileri ise olumlu.

Kötü çıkanların ise en büyük travması sevgisizlik.

Düşünün sevgisizlikle büyümüş her insan her türlü kötülüğü gözünü kırpmadan yapabilir.

Bunun örnekleri çok fazla var.

Filmlerde bile bunu görebiliyoruz.

Perfume

Daha çok yeni bu yazıya başlamadan 12 saat önce Netflix’te altı bölümlük “Perfume”yi izledim. Beş arkadaşın hikayesi.

Can sıkıcı mı?- Evet.

Çirkin mi? -Evet.

Dehşet mi? - Evet.

Korkunç mu? - Evet.

Sinir bozucu mu? - Evet.

Kızıyorsunuz hatta sinirleniyorsunuz ama sonunda ne görüyorsunuz biliyor musunuz?

Klasik her bu tarz filmde olduğu gibi aynı noktaya bağlanıyor.: “Sevgisizlik”

Hatta heceliyorum. Dikkatli olun lütfen.

Sev-gi-siz-lik.

Her bölümde, her anında sevgisizlikle büyümüş bireylerle karşılaşıyorsunuz.

Çünkü kahramanlarımız işledikleri her suçu sevgisizlik yüzünden yapıyorlar. Hem de küçük yaştan başlayarak. Ve bu katlanarak büyüyor.

Kimse doğarken anne ve babasını, ailesini, alacakları sevginin boyutunu, hayatını, eğitimini belirleyemiyor, seçemiyor.

Maalesef büyüdükçe küçük yaşlarda alamadığınız sevgisizlik ve diğer imkanlara sinirlenmek ve kızmak yerine bunu telafi etmeye bakın.

Bundan kurtulmak en iyisi.

Kötülük yaparak sevgi bulunmuyor çünkü.

Ego’su fena yüksek insanlarımız

-Okur ama “okumadım” der.

-İzler ama “İzlemedim” der.

-Dinler ama “Dinlemedim” der.

-Duyar ama “Duymadım” der.

-Duymaz ama “Duydum” der.

-Konuyu bilmez ama “Biliyorum” der.

-Anlamaz ama “Anladım” der.

-Yolu bilmez ama “Tarif etmeye çalışır”

İlla kadınlar suçluymuş!

Dün “Bu adamların hiç mi suçu yok” diye bir yazı yazdım.

Yani ara ara ortaya çıkıp “Bilmem kim sevgilimi elimden aldı diyen kadınlar var.

Ama bu adamların hiç mi suçu yok.

Giden adamların suçu nerede? Gidiyorsa demek ki gönüllüymüş” türünden bir yazı yazdım. Açıp okuyabilirsiniz.

Önceki gün.

Tabii illa ki yine bir sürü itiraz geldi.

Yine çoğunluk kadınlar olmak üzere, kadınları suçladı ve dedi ki: “Hayır efendim erkeklerin suçu yok. Kadınlar suçlu.

Çünkü kadınlar ayartıyor bu adamları. Yoksa adamlar gitmez” dediler.

Şaşırdık mı?

Şahsen ben şaşırmadım.

Ama itiraz edenlerin bakış acısı bu saygı gösteriyorum. Fakat benim bakış açım bu değil.

Ben bu kesimde değilim.

Bana göre ayartana ayar verip gönlü kayıyorsa gitsin zaten.

Ve zaten senin değildir.

Senin yanında durmasın zaten.

Senin yanında durursa iş sakata girecek. Kim ayartırsa ayartsın yine gidecek. Gönlü kayıverecek. Maya tutmayacak.

O adamdan hayır gelmez ki!

Şahsen ben bu bakış acısındayım.

Yani giden adam da, ayartan kadın kadar suçludur benim gözümde.