X

İki gün önce "Kilo takıntılı manyaklar” diye bir yazı yazmış kilo muhabbeti yapan insanlardan dert yanmıştım.

Meğer benim gibi, hatta daha fazlasını düşünen ne çok insan varmış.

Hatta bu yüzden, psikolojik sorunlar yaşayan insanlar dahi varmış.

Sosyal medyadan bana ulaşan çok kişi dertlerini mesaj attı.

Hatta gazeteci Cüneyt Özdemir de YouTube kanalında bu konuya değinerek “Çok kilo almışsın” diyen insanlara “Sana ne” diye seslendi.

Hatta Cüneyt Özdemir, “Ben senin dostunum. Dost acı söyler” diyenler için de “Dost most değilsin. Hıyarın tekisin. O yüzden böyle söylüyorsun” diyerek konuyu bir başka yöne taşıdı.

Peki gerçekten bunu dostluktan mı, kötülükten mi yoksa hıyarlıktan mı yapıyor birçok kişi?

 

İYİ DE SİZE NE?

 

Ben de size soruyorum?

Bir kendinize sorun bakalım. Bunu neden yapıyorsunuz?

Bir dostunuza, arkadaşına ilk görüşte “Çok kilo almışsın?” diye neden söylüyorsunuz?

Gerçekten size ne?

Sizi ilgilendiren bir durum mu var ortada.

Belki bir rahatsızlığı bir hastalığı var. Tedavi görüyor. Ya da gerçekten hiç bir sorunu yok ve sadece güzel yemeklerin tadını çıkartmak istiyor size ne?

Neden ilgileniyorsunuz bir başkasının kilolarıyla!

Yani aslında bu genel bir konu. Bizim insanımız bir başkasının neden evlenmediğini, neden çocuk dünyaya getirmediğini de sorar sorgular. Hatta oruç tutup tutmadığını, dinini, inançlarını, hangi partiye oy verdiğini her şeyi sorgular.

İyi de size ne?

Neden!

Gerçekten neden? Bunu hiç bir zaman anlamıyorum.

 

“Anoreksit daha iyiydin” İki gün önce yazdığım yazıda İrem Derici’yi örnek vermiştim hatırlayın. Okumadıysanız da açıp bakın arşivlerde var. İrem Derici bir ara çok kilo aldı ve sonrasında herkes “Çok çirkinleştin kilo al” dedi. Şimdi kilo aldı “Çok kilo aldın yine” diye didiklemeye başladılar kızı. Benim yazından sonra İrem mesaj attı “Bana Anoreksit daha iyiydin diye yazan var Esin. Çıldırmak üzereyim” dedi. Gerçekten insanları bu kadar psikolojik soruna yönelten bir durum bu. Ben buna dostluk ya da iyi bir gözle bakarak söylediğini düşünmüyorum. Sadece kıskançlık, kötülük ve fesatlık olarak yorumluyorum. Sizler ne derseniz deyin. Ağzına sağlık Sosyal medya üzerinden çok fazla mesaj geldi bu kilo ile ilgili. İnanın herkeste bu konuyla ilgili bir hikaye var. Ancak mesajlar arasında genel olarak erkeklerden genel mesajlarla çok fazla ilgilendim. Neden biliyor musunuz? Erkeklerden gelen mesajların çoğunda “Bize bu kilo, hatta selülit mevzusunu kadınlar öğretti”, “Ağzına sağlık”, “Kadınlar birbirlerinin yaptığı düşmanlığı berbat”, “Üç-beş kadın bir araya gelince sürekli bir başka kadının kilosunu, saçını, makyajını, kıyafetini çekiştiriyor” dediler. Bakın bunlar erkeklerden gelen mesajların bazıları hanımlar. Okuyun ve utanın bence. Beni kalıplara sokma Geçtiğimiz günlerde Hadise makyaj yapmadan çıktı. Bir kaç köşe yazarı “Sen hiç Ajda Pekkan’ı makyajsız gördün mü? Biraz çeki düzen verseydin kendine” dedi. Bırakın şu kadınları didiklemeyi Allah aşkına. Bırakın. -Bir kadının makyajına karışma. -Saçına karışma. -Etek boyuna karışma. -Gülmesine karışma. -Kahkaha atmasına karışma. -Oturma şekline karışma. Karışma kardeşim karışma. Sana ne! Neden karışıyorsun. Bırakın artık şu şekilleri, genellemeleri. Kim Kardashian’dan sonra herkes onun gibi makyaj yapıyor diye “Daha küçücük çocuk makyaj yapıyor” diye de eleştiriyorsunuz. Yeter Allah aşkına bırakın. Karışmayın. Kim nasıl rahatsa, mutluysa öyle olsun. Hatta siz de öyle. Dürüstlük Uzun süredir bu kelimeyi özlemiştim. Çünkü ne bu kelime çok kullanılır oldu ne de uygulanır. Önceki gün Barbaros Tapan “Sir” ünvanlı Elton John ile bir röportajı vardı. 14 Haziran’da vizyona girecek hayatını konu alan film için Elton John, “Beni anlatan bir film yapmak istediklerini söylediklerinde, ‘Eğer yapacaksak her şeyi dürüstçe anlatmamız gerek’ dedim. Başarı harikaydı ama ben başa çıkamadım. Üstesinden gelemedim. Dolayısıyla insanlar eğer Elton John’un müzikal biyografisini izleyeceklerse, sadece iyiyi değil kötüyü de görmeliydiler” diyordu. Şöyle bir düşündüm. Bunu bizim ülkemizde kaç isim yapar diye. En son bu konuda Hülya Avşar’ı eleştirdiğimi hatırlıyorum. Kendi hayatını anlattığı “Selfie”de o kadar hayatında yaşanan olayları kırmış, bölmüştü ki. Üstelik bizim bildiğimiz mevzuları yok saymıştı. Ki tam da, Elton John’un söylediği gibi dürüst ve tam anlamıyla ifade etmeliydi yaşadıklarını. O zaman seyirciye daha çok geçer, samimi bulunurdu. Tabii sırf Hülya Avşar değil. Bizim ülkemizde hiç bir ünlü bunu yapmaz. Hatta kötü anılarını bile süsleyerek verir izleyiciye buna eminim. Bu da tabii dürüstlük olmuyor. Oysa ki, uzun süredir göremediğim, hatta duymadığım “Dürüstlük” kelimesini Elton John gayet güzel ifade etmiş.