X

Burhan Öçal ile oynadığı “Su” reklamı ile gündemde şu ara Nebahat Çehre.

 

Bu sebeple Posta’dan Suna Akyıldız’a da bir röportaj verip yine yıllardır dert yandığı konuya değinmiş ve “Salon kadınlarından sıkıldım” demiş.

 

Aslında Nebahat Çehre bunu Firdevs Yörüoğlu karakterinden bu yana yani Aşk-ı Memnu’dan bu yana söylüyor.

 

Ama kimse ciddeye almıyor.

 

Çünkü yapımcılar, senaristler hep ezberci.

 

Bir karakter tutuyorsa devam ediyorlar o karaktere.

 

Ve oyuncuların, kendilerini daha farklı rollerde göstermelerine de fırsat vermiyorlar.

 

Yani sektör tıkanıyor, takınıyor ve şişiyor.

 

Şu aralar da bu şişmiş ve tıkanmış bir sektör var ne yazık ki!

 

Nebahat Çehre de “Yapımcılar kolay yolu seçiyor” diyor. Ki gerçekten haksız değil.

 

Demiş ki Nebahet Çehre “Meryl Streep güzel bir oyuncu değil ama dünya çapında aranan bir kadın. Her türlü karakteri oynuyor. Kadını bu yaşta rockçı yaptılar. Her şey de paranın üzerinde dönmüyor” demiş.

 

Haklı mı?

 

Hem de nasıl haklı.

 

Fakat bu ülkede maalesef her şey paranız üzerinde dönüyor.

 

Biraz da karakter, biraz da rol önemli.

 

Ve tabii cesaret.

 

Artık yapımcılar Nebahat Çehre’nin sesini duyup kendilerini biraz değiştirmeyi denemeli.

 

Ve bu konuyu ciddi masaya yatırmalılar.

 

Çünkü bizim ülkemizde oyuncular hep bir kalıp içine oturtuluyor.

 

O kalıp asla bozulmuyor.

 

Nebahat Çehre bıkmadan usanmadan bu konudan bahsetmeye devam etsin konu gündeme gelsin.

 

Eninde sonunda sesini duyan bir cesur çıkacaktır.

 

Bu sebeple belki tıkanan dizi sektörü de kendine gelmiş olur.

Ağlanıyor mu? Gülünüyor mu?

Evet evet. Bazı izleyici hep bu kriter peşinde koşuyor.

 

“O dizi de ağlanıyor mu?”

 

“Cem Yılmaz’ın filminde gülünüyor mu?”

 

Yani soruyor, sorguluyor eğer bu istedikleri yoksa gitmiyor filme.

 

Ya ağlamak ya da gülmek istiyor bazı izleyici.

 

Arası yok.

 

Yani “Yönetmen ne anlatmak istemiş. Senarist nasıl bir tavır ortaya koymuş. Oyuncu nasıl rol çıkartmış” merak etmiyor.

 

Edenler tabii var genellemiyorum.

 

Ama etmeyenler, Cem Yılmaz'ı sürekli eleştiriyor.

 

Adam sahnede güldürüyor ya. İşte sinemada da, güldürsün diye bekleniyor.

 

Neden?

 

Cem Yılmaz’ın komikliğinin ölçülebileceği yer gösterisi, filmleri değil.

 

Filmlerinde tamamen yönetmen tarzını ortaya koyuyor.

 

Biraz böyle bakmak gerek olaya. İnanın daha mutlu olursunuz.

188 bin soyadını, 74 bin kişi adını değiştirmiş

Show Haber’de önceki akşam Hazan Kutsal’ın bir haberine denk geldim.

 

Meğer memleketimizde 188 bin kişi soyadını, 74 bin kişi de adını değiştirmiş.

 

Haber şöyle başladı: Soyadınız “Armut” olsaydı ne yapardınız?

 

Ya da “Davul” ya da kalpazan”, “Dana”, “Karabaş”, “Çürük” ve “Armut” olsa ne yapardınız?

 

Doğru gerçekten ne yapar insan?

 

Evet öyle tuhaf isimler var.

 

Çünkü nüfus müdürlüğü bir anlık dalgınlığı ya da yanlış yazılan soyadı ya da isimleri yüzünden şikayetçi olan çok kişi var. Benim de yıllar önce bu yüzden isminden rahatsızlık duyup ismini değiştiren bir arkadaşım vardı.

 

Ama o mahkemeye başvurmuştu.

 

Meğer İçişleri Bakanlığı bir yıl önce mahkeme kaydı aranmaksızın soy isminde ve adında değişiklik yapmak isteyenlere bir fırsat vermiş.

 

Benim haberim yoktu.

 

Ne iyi yapmış.

 

Bu fırsatla da 188 bin kişi soyadını 74 bin kişi de ismini değiştirmiştir.

 

Bu zaman zarfında da Top, koyun, karpuz, dana, çürük, davul gibi soy isimleri en çok değiştirilen olmuş.

 

3 Kasım da son günmüş. Eğer siz de benim gibi yeni duyuyorsanız ve garip bir isminiz ve soy isminiz varsa koşuuuunnn…

 

Durmayın…

Klein dörtledi

Birçok kişinin merakını gidereyim efendim.

 

Harbiye Klein kapanmadı sadece taşındı ve adı da Klein Wal oldu.

 

Ve bu hafta sonu da muhteşem bir açılış yaptı. Hem de ne açılış. Şehir bu açılışı konuştu.

 

Tıklım tıklımdı.

 

Elektronik müzik severler yeni mekanı doldurdu.

 

Çünkü DJ Armen Miran set başındaydı.

 

2 bin 500 kişilik mekan Ayazağı’nda ve Cuma-Cumartesi günleri açık olacak.

 

Harbiye Klein’in yerine ise Pink Mama geliyor. Yabancı ve Türkçe pop çalacak. Mottosu “90’lar öldü yaşasın 2000’ler” olacakmış.

 

(Bu mottoyu çok sevdim şahsen. Çünkü ben de daraldım 90’lara takılıp kalmaktan. Hayır kendime de kızıyorum. Sürekli “Ah 90’lar” deyip duruyorum. Artık 2000’lere de anlam katma zamanı sanki.)

 

Mekan Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri açık olacakmış.

 

Diğer iki Klein ise Karaköy ve Maslak’ta açılıyor.

 

Sanayi’deki haftanın beş günü açık olacak. Emek Emre, Sezer Uysal, Serhat Demiral ve Seko DJ kabininde dönüşümlü çalacak.

 

Karaköy’de ise geleneksel meyhane ruhu yaşatılacak. Yüzde yüz Türkçe müzik olacak.

 

Anlayacağınız Klein müdavimlerine her türlü seçeceği sunuyor.

 

Seç, beğen, eğlen.

 

Daha ne olsun.