X

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kayıtsız kalmak, görmemezlikten gelmek, susmak imkansız.

 

Susabilen, görmemezlikten gelenin zaten başka çıkarları vardır.

 

Bu da malumunuz.

 

İşte o çıkarları bol olan kişiler de zaten: “Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, “Ben cebime, kendi hayatıma bakarım. Beni başka kişiler ilgilendirmez”, “Ben şimdi duymamış gibi yapayım koltuğum elden gitmesin” deyip kafalarını kuma gömüyorlar.

 

Evet koltukları ve cepleri her şeyin önüne geçiyor. Ve evet ceplerini bir hayli dolduruyorlar.

 

Ama ya sonra!

 

Vicdanları ne durumda acaba?

 

Çocuklarının yüzüne nasıl bakıyorlar dersiniz?

 

Ve yastığa kafalarını nasıl rahat koyabiliyorlar?

 

İşte Derya Uluğ’da demiş ki: “Göremedim Bi de Sen Bak”

Asil Gök ile hazırladıkları şarkıları “Göremedim Bi de Sen Bak” için Derya Uluğ, “Önce kendimi sonra bütün insanlığı eleştirdiğim bir şarkı” diyor.

 

Bakın “Önce kendimi” diyor.

 

İşte kilit olay bu.

 

İnsanlık önce kendini eleştirirse sorun kalmayacak zaten.

 

O sırada vicdan devreye girecek. Ve seni bir yerden dürtecek. Haksızlığa karşı da sesin çıkacak.

 

Derya Uluğ abileri ve özellikle bazı abla starcıkları gibi “Ben şimdi yeni starım. Ama starlığıma helal gelir. Şimdi saçma sapan eleştiriler olur. Ben böyle bir şeye girmeyeyim. Ünüm yok olur. Bazı ablalarım, abilerim gibi susayım” diyerek susabilirdi.

 

Ki zaten alıştık susanlara.

 

O da sussa ne fark ederdik ki!

 

Etmezdik tabii ama işte Derya’nın vicdanı rahat bırakmamış. Harika bir şarkı yapmış.

 

Her kelimesi, her cümlesi gerçekten sizi bir kez daha vicdana davet ediyor.

 

Ve Asil Gök ile hazırladıkları bu şarkının tüm gelirini de Kelebek Çocuklarına bağışlıyor.

 

Daha ne olsun.

 

Tam bir insanı davranış. Helal olsun. İkisi de ayakta alkışlıyorum.

Unutmadan

Derya Uluğ tam bir rapçiymiş meğer. Nasıl güzel yorumluyor. Daha sık rap denemeleri yapmalı.

 

 

Devlet büyüklerinin ayaklanması için daha kaç kadın ölmesi gerekiyor

 

 

19 yaşında bir kadın öldürüldü önceki gün yine.

 

Ve yine ayrılmak istediği için.

 

Manyak bir de ölüm saatini ve tarihini yayınladı.

 

-Ne olacak böyle?

 

-Nasıl duracak bu pislikler?

 

-Bir kadının ayrılma hakkı neden öldürülmeyle sonuçlanıyor?

 

-Bu öldürülmeler yüzünden bilmem kaç kadın bir ilişkiyi sürdürmeye çalışıyordur sizce?

 

-Peki bilmem kaç kadın bir pislik ile aynı çatı altında yaşamak zorunda kalıyordur?

 

Biz bu sınavı bir türlü veremiyoruz. Bir ay geçmiyor yine zurnanın zart dediği yere geliyoruz.

 

Peki soruyorum. Bağırarak, isyan ederek, haykırarak soruyorum. Acaba “Tüm mecliste bizi yönetenlere, bizim başımız olan devlet büyüklerimize ve erkeklere soruyorum. Daha kaç kadın ölmesi gerekiyor ayaklanmanız için?”

Sevgi mi bu aşk mı bu?

Şimdi adam kadını seviyor.

 

Kadın adamı seviyor.

 

Sonra olmuyor bir şeyler ayrılık geliyor. Kadın ayrılmak istediğini söylüyor. Adam “Hayır ya benimsin ya kara toprağın diyor” ve öldürüyor.

 

Bu ne şimdi? Aşk mı, sevgi mi? Hadi canım ordan. Bu resmen zır cahillik.

 

Yani, canavarlık, eğitimsizlik, sapıklık, canilik.

 

Adını siz koyun. Ama öyle.

 

Bunun adı hepsinin toplamı eğitimsizlik.

 

Genenlikle toplumumuzda erkek çocuk paşadır. Erkek çocuk daha baskındır.

 

Erkek çocuk büyüyünce çok can yakacaktır.

 

İşte o kadın ve adamların çocukları bunları yapan.

 

O paşam diye seven, benim oğlum bi tane hangi kızı isterse alır, alırız diyen anne ve babadır bu katiller.

 

Bu katiller sizin esereniz.

 

Kız çocuklarını ve erkek çocuklarını ayırmayın. Ve hatta erkek çocuklarına, kadınlara nasıl davranmaları gerektiğini öğretin.

 

Eğitin erkek çocuklarınızı eğitin…