X

Gecelerden dediğime bakmayın.

 

O günler 15 Mart öncesinde kaldı.

 

Şu ara saatler 00:00’i gösterdiğinde herkes balkabağına

 

dönüşüyor.

Yemeğe gittiğiniz mekanda, garson saatler 23:30’u gösterdiğinde

 

yavaş yavaş masaya hesap getiriyor.

 

Ve hesapları masalara getirerek de “Yarım saatiniz kaldı. İyi

 

değerlendirin ve hesabı yavaş yavaş ödeyin. Ve saatler 00:00

 

olduğunda masadan kalkın” mesajı veriyor.

Ki çok haklılar.

 

Çünkü bu saati aşan mekana ve müşteriye ciddi cezalar kesiliyor.

 

Yeni sosyal mesafeli hayatımız böyle maalesef.

 

Ayak uydurmak zor olsa da uymak durumundayız. Ve bir şekilde uyuluyor.

Ben de bu yeni sosyal mesafeli hayatta Cuma ve Cumartesi gecesi

 

İstanbul’u değerlendirdim.

 

Daha doğrusu kısıtlı saat farkıyla gidebildiğim, açık olan

 

yetişebildiğim ve tabii bol havadar olan yerleri gittim.

Cuma akşamı ilk durak saatler 19:30’u gösterdiğinde Mehmet

 

Davran’ın işlettiği Meftun Teras oldu.

 

Cuma akşamı eğlencesi başlasın.

 

Memo’nun olduğu yerde eğlence ve pozitif enerji vardı. Saatler

 

erken olsa bile.

 

Yeni normalde Meftun Teras’ta DJ müziği ile tıngır mıngır havaya

 

giriyorsunuz. Yemeklerde şahane.

 

Mert Davran henüz sahnede değil. Ama canlı müzik izni çıktığı

 

anda kaldığı yerden “Devam” diyecek.

Biz de Cuma akşamı bu kısıtlı zamanda mesafeli bir şekilde

 

oturarak kebap keyfi yaptık.

Evet evet mesafeli de olsa şahane sohbet ediliyor.

 

Evet, dans yok.

 

Sarılma yok.

 

Öpüşme yok.

 

Kaynaşma yok.

 

Hepi topu bu kadar.

 

Ama olsun. En azından insan görüyorsunuz. Selamlaşıyorsunuz.

 

Şarkılara eşlik ediyorsunuz.

 

Hatta masa kalabalıksa şarkı bile tutuyorsunuz.

 

Ve bol bol sohbet ediyorsunuz.

 

Daha ne olsun.

 

Özlemişiz sohbet etmeyi.

 

Bu arada Meftun Teras yaz boyu İstanbul’da da hizmet verecek. 1

 

Temmuz itibariyle de Alaçatı’da da kapılarını açacak.

 

Ve o zaman Mert Davran’da sahnede olacak.

22:00’ye gece yarısı muamelesi yapmak

Efendim Cuma akşamı haliyle bir mekandan başka bir mekana gidip

 

değerlendirmek gerek.

 

Ve malum zamanımız kısıtlı.

 

O yüzden 22:00’e tam da gece yarısı muamelesi yapıp soluğu

 

Bebeköy Momo’da aldık.

Bu yaz boyu Momo İstanbul’da açık kalmaya devam edecek.

 

Güzel bir teras ve bahçe konseptiyle.

Momo’nun sahibi Burak Beşerler oradaydı. Ancak nişanlısı Ece

 

Akbulut Çeşme Dalyan Momo Beach’i yetiştirmek için yoktu.

 

Momo Beach’te bu hafta sonu açılacakmış.

 

Şimdilik beach partileri yok. Sadece beach konsepti ile hizmet

 

verecekler.

 

Temmuz ola hayrola…

Ve saatler 00:00 oldu. Ve bizler Momo’da balkabağına dönüştük.

 

Evet normalde saat kısıtlamasından ötürü dükkan kapandı.

 

Zaman bitti ama kimse gitmek istemiyor.

 

Herkes masasında takılmaya devam ediyor.

 

Çalışanlar insanları zorla çıkartmaya çalışıyor.

 

Bu Cuma ve Cumartesi gittiğim her mekanda görüntü böyleydi

 

gerçekten.

Kimse kalkmak istemiyor ama çalışanlar haklı olarak zorla

 

çıkartıyor.

İşleri zor.

 

Ancak insanlar sıkılmış. 05:00’e kadar değil sabahlara kadar

 

mekanlar açık olsa kimse evine gitmeyecek.

 

Benim hissettiğim durum buydu inanın.

Ve geldik Cumartesiye

Evet yine kısıtlı bir akşam ve yine bakalım nasıl koştura

 

koştura yemek yenecek.

 

Sohbetler edilecek.

 

O kısıtlı saate neler sığdırılacak.

 

Arkadaşlarla Arnavutköy Revma Balık’ta buluştuk bu kez.

 

Saat biraz geç buluşulduğu ve sohbet bir türlü bitmediği için bu

 

kez burada balkabağına dönüştük.

 

Ama bir başka mekana yetişmek için ciddi hızlandırılmış yemek ve

 

sohbet şart.

 

Yoksa çok zorlanıyorsunuz.

 

Neyse efendim en son 15 Mart’ta bir balıkçıdaydım.

 

Ve özlemişim rakı-balık sohbetini.

 

Ve evet balıkçılar tıklım tıklım.

 

Ve sırasıyla kebapçılar ve ocakbaşı konseptli mekanlar geliyor.

 

İnsanlar inanılmaz özlemiş.

Revma Balık’ta da yer yoktu.

 

Ve yine saatler 23:30’u gösterdiğinde garsonlar masalara hesaplar

 

götürdü.

 

İnsanlara “Hazırlanın” mesajları verildi.

Ve fakat saatler 00:00’i gösterdiğinde birçok masada“Son bir

 

yolluk”, “Son beş dakika”, “Tamam kalkıyoruz” gibi cümleler

 

sarf edildi.

 

Ama çalışanlar yine haklı olarak istemeseler de, ısrar ediyor ve

 

insanların tam saatinde kalkması için harekete geçiriyorlar.

 

En azından ışıkları yakıp masaları toplamaya başlıyorlar.

Peki başka neler dikkatimi çekti:

-Özellikle teras ve deniz kenarı mekanlar kalabalık.

 

-İnsanlar dip dibe oturmak istiyor. Çalışanlar uyarıyor. Ama nafile

 

insanlar yine dip dibe oturmak istiyor.

 

-Hijyen kuralına bazı kişiler acayip dikkat ederken bazılarının

 

umurunda bile değil.

 

-Bazı insanlar asla öpüşmüyor, ama bazıların da nasıl sarılmak.

 

Maşallah hayatlarında sanki son kez sarılıyor gibi sarılıyorlar.

 

-Mekanların masalarında dezenfekte ürünleri var. Ancak insanlar da,

 

çantalarından sürekli bir fıs fıs çıkartıyor.

 

-Mekanlarda çocuklar hiç olmuyor.

 

-Cuma ve Cumartesi saatler 00:00 i gösterdiğinde bile sahilde trafik

 

vardı.

 

-Mekanlarda DJ müziği çalıyor. Ama duymakta zorlanacak kadar az

 

sesle.

Ev toplanmaları tavan yaptı

Tamam biliyoruz ki, saatler 00:00’i gösterdiğinde balkabağına

 

dönüşüp evin yolunu tutmak gerek.

 

Ancak gezip, eğlenmeyi seven çok kişi var ki, geceyi anında

 

noktalamak istemiyor.

 

Bu yüzden de mekanlardan çıkarken şu cümleleri başka masalardan da

 

sık sık duyuyorsunuz:

 

-Hadi benim eve gidelim.

 

-Hadi bilmem kimin evinde toplanıyoruz.

 

-Hadi bilmem kimin terasında buluşuyoruz.

 

gibi gibi gibi..

 

Ve dışarıya çıkmayıp sosyalleşmeyenler de evlerinde toplanıyor.

 

Yani diyeceğim şudur ki, saatler 00:00’den sonra mekanlar

 

kapatılıyor tamam.

 

Gece kulüpleri açılmıyor ama insanlar evlerde toplanıyor.

 

Bu yüzdendir ki, bunun önlemini almak, önüne geçmek çok zor. Ve

 

hal böyle olunca da ev partileri ya da gizli saklı açılacak mekanlar

 

çoğalacak.

 

Bende yarattığı duygu budur…