Cansu Dere’nin oynadığı “Sadakatsiz”e şöyle bir göz atayım dedim, sinirim bozuldu.
1- Adam: İki kadını seviyorum diye kendini gayet haklı bularak anlatıyor. Ve bunda herhangi kötü bir yan görmüyor. Ve üstelik bunu da bir başka kadına anlatıyor. Kendi eşinin ve sevgilisinin de arkadaşı olan kadına. Peh!
2- Kadınlar: Erkekten daha da sadakatsiz. İki kadın adamın iki yıldır bir başka kadınla ilişkisi olduğunu bilip çanak tutuyor, en yakın kadın arkadaşlarına da bu konuda sürekli yalan söylüyor. Üstelik sevgiliyle tatile falan gidiyor bu iki kadın. Adam kadınla buluşmaya giderken, karısı şüphelendiyse diğer kadın çapkınlık yapan adama haber falan veriyor. Üstelik “Benim kocam böyle bir şey yapsa ve benim kadın arkadaşım saklasa ne düşünürüm” diye empati kurmadan. Gerçekten korkunç zavallı bir durum.
Yani kadının düşmanı, kadın yine başrolde.
Peh ki ne peh.
Vallahi sinirlerim bozuldu.
Olabilir mi Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi?
Bir kadın bunu nasıl yapar?
Hangi vicdan sahibi kadın bunu kabul eder?
A evet var; günümüzde çok var. Ama yapmayın hanımlar, yapmayın.
Kendinizi neden bu kadar ucuzlatıyorsunuz. Ne ihtiyacınız var böyle bir şeye, neden?
Gerçekten kadınların yaptığı çirkinlikleri çok yazıyorum. Ama yazmak istemiyorum artık.
Kadınlar böyle yaparsa erkekler neler yapmaz?
Erkekler bırakın yapsın ama sizler onların bu korkunç zavallı durumuna düşürmeyin kendinizi.
Tamam bir başka kadının canını acıdığını alttan alta izlemek hoşunuza gidiyor belki ama yapmayın.
Tabii şimdi “Yuvaları dağılmasın diye sessiz kaldım” diyeceksiniz.
Ama hadi oradan.
Olur mu hiç böyle dostluk.
Böyle arkadaşlık.
Bence kesinlikle bu dostluk değil.
Alttan alta bir başka kadının salak yerine konmasını izlemek ve zevk almak. Bunun adı bu!
Erkekler değil kadınların sadakatsizliği daha da acı inanın.
Allah böyle kadın arkadaştan korusun gerçekten korusun…
Kadın kadının düşmanıdır?
Ne saçma bir başlık değil mi?
Üzgünüm ama doğru.
Maalesef kadın kadının düşmanıdır.
Hele bir kadın yöneticiniz varsa vah ki ne vah.
Bir adım ilerlemenizi istemez. Yani benim başıma öyle geldi.
Bir başka kadın yöneticiler varsa bilemem. Bana denk gelmedi.
Oysa ki, kadın kadının düşmanı değil, her daim açığını kapatan, eksiğini gediğini ortaya çıkartmayan, arkasını toparlayan, derleyen, destekleyen olmalı.
Ama maalesef kadın kadının hep düşmanı olduğunu kanıtlıyor zaman içinde.
Şu yaşıma geldim yaşadıklarım ve duyduklarımdan yola çıkarak maalesef bunun doğru olduğunu düşünenlerdenim.
Dört ablam ve bir annem olmak üzere çok kadınlı bir evde büyüdüm..
Annem bize hep birbirimizi korumamız, kollamamız, güvenmemiz gerektiği fikri ile büyüttü.
Hatta erkeklere değil, kadınlara güvenmemiz gerektiğini.
Böyle büyüyünce kadınlardan da çok kazık yiyorsunuz.
Yani bu yaşıma kadar ben en çok kadınlardan kazık yedim maalesef.
Okul, iş hayatı derken kazıklar üst üste bine bine katlandı.
O yüzden de bir elin beş parmağını geçmez kadınlardan gördüğüm destek.
Daha çok köstek olmuşlardır.
Daha çok arkamdan dedikodumu yapmışlardır.
Daha çok başarısız olmam için ellerinden geleni yapmışlardır.
Ben o kadınlar gibi olmadım, olmayacağım ama evet ben de kadınların çok kazığını yiyen bir kadınım.
Maşallah kadının kadına attığı kazığı erkek, erkeğe atmıyor.
Ki zaman zaman erkeklerle sohbet ederken “Biz asla bu tarz şeyleri yapmıyoruz. Ne saçma ve tuhaf şeyler yapıyorsunuz birbirinize” diye eleştiren erkekleri de çok bilirim.
Neyse temennim bunun bir an önce düzelmesi. Ama biliyorum ki, düzelmeyecek.
Çünkü kadın kazık yiye yiye kazık atmayı öğreniyor hem cinsine…
Unutmadan: Cansu Derenin oyunculuğuna dair
-Özlemişim.
-Su gibi oynuyor.
-Bu kadar ara vermesi kendisine hep artı puan ekliyor.
-Duruşu, tarzı hep belli.
-Çizgisinden asla ödün vermiyor.
Kürkçü Dükkanı
Bir yıldır adını duyuyorum İzmir’deki “Kürkçü Dükkanı”nın bir türlü kısmet olup gidememiştim.
Üstelik sahibi Ragıp Can Kutsal arkadaşım.
Şahane bir iş yapıp yeme-içme sektörüne el attı.
İnşallah büyütür. Çünkü en azından İzmir için değişik bir iş yapıp kendi halkına da sevdirdi.
Malum İzmirliler mekan konusunda biraz tutucu. Yeni yerleri seviyor ama sahip çıkmıyor.
Bu yüzden de çok mekan kalıcı olmuyor. Ama inşallah “Kürkçü Dükkanı”nda bu kural yıkılacak ve yenileri gelecek.
Hatta kiminle konuşsam “Kürkçü Dükkanı’na gittin mi?” diye soruyor.
Evet efendim sonunda gidebildim.
Bir kere dükkanın adı kadar lokasyonu da şahane. İzmir Çınarlı’da sanayi bölgesinde. Ve mimarisi de bir o kadar güzel.
Tuvaletinde bile eğlenebiliyorsunuz.
Ki Amsterdam, Kopenhang, Barcelona gibi yerlerde bu tarz tuvaletlerin pek çok örneği var.
“Kürkçü Dükkanı” İstanbul için değil ama İzmir için şahane bir mekan ve devamları kesinlikle gelmeli.
Daha çok bu tarz mekan olmalı kendinden söz ettiren.
Hatta mekanlar için özellikle koşa koşa İzmir’e gidilmeli. Bunu hak eden bir şehrimiz.
Bu arada Ragıp, “Kürkçü Dükkanı”nı Çeşme Ovacık’ta da açacakmış.
Ardından belki İstanbul’a gelecekmiş.
Ama henüz İstanbul için karar vermemiş ki bence de acele etmesin.
Çünkü şu an İzmir’de adeta parlıyor mekan.
“Bu arada yemekleri nasıl?” derseniz. Ben çok beğendim. Ki et ile aram çok iyi olmamasına rağmen güzeldi.
Farklı et lezzetleri ve mezeleri var. Yolunuz düşerse kaçırmayın derim.
Dönüp, dolaşıp gidin “Kürkçü Dükkanı”na…
Bu arada ben mekan sahibi olsam ismini çok kıskanırdım. Çok iyi isim bulmuşlar helal.