X

Önceki gün Habertürk’te Barış Kaygusuz’un “Dünyanın birçok yerinde deprem oluyor. Ama bir tek Türkiye’de insanlar ölüyor” başlıklı bir haberi vardı.

Hazırladığı listeye baktım, gerçekten yazık bize.

Bu güzelim cennet memlekette gram değerimiz yok.

Her deprem olduğunda yine ağlıyor, feryat ediyor, isyan ediyoruz.

Kaç kişi ölmüş diye korkuyla rakamı bekliyoruz.

Ve hiçbir şey değişmiyor.

Tabii hükümetler değişiyor…

İnsanlar değişiyor ama değişmeyen gerçekler var. En başta da en büyük gerçek deprem.

Acı hep aynı.

Bu ülkede asla değişen bir şey yok. Değersizlik hissi hep devam ediyor.

Ve bu acılar yaşandığı sıralarda da insanlıktan nasibini almamış beyinsizler ortaya çıkıyor.

Düşünün, İzmir depreminde de canlar yitip gitmiş.

Ocaklara ateş düşmüş.

Bir takım beyinsiz ordusu sosyal medyadan “Oh olsun” nidaları atıyor.

Yok “zina” diyor.

Yok “dinsiz” diyor.

Diyorlar da diyorlar.

Ocaklar yanmış.

Çocuklar, analar, babalar göçüklerin altında kalmış. İnsanlar canla başla hiç uyumadan, belki yemek yemeden göçük altından insan kurtarmaya çalışıyor. O beyinsizlerde gram üzülme yok. Oh çekiyorlar.

Acının, dili, dini, ırkı, zinası, alkolü, siyasi görüşü, bakış acısı olur mu?

Yürekler yanmış. Kimisinin evladı, kocası, karısı, anası, babası ölmüş sen oh çekiyorsun.

Üstelik bu oh çektiğin canlar senin memleketlin.

Memleket memlekettir.

İzmir’i, Hayat’ı, Bingöl’ü, Ankara’sı mı olurmuş?

Memleket memlekettir.

Doğusu da, batısı da, güneyi de kuzeyi de bizim insanımız. Bizim ülkemiz vatanımız.

Sen kendi ülkende yaşayan kendi insanın için üzülmüyorsan vah ki sana ne vah!

İnsanlıktan nasibini alamamış beyinsizler ordusu.

İnsan olmak bu kadar mı zor?

Bu kadar mı taş olmuş yüreğiniz, vicdanınız.

Kimse sevmedi mi sizi?

Kimse sevgi göstermedi mi?

 

Gerçekten ne diyeceğimi, ne düşüneceğimi şaşırıyorum artık.

Keşke hep çocuk kalsaydım, en başta bu beyinsizlerin farkına varmasaydım.

Bu beyinsizlerle aynı bayrak altında yaşamak dahi canımı acıtıyor. Bu beyinsizler benim bayrağıma, benim memleketime yakışmıyor.

Ve böyle bir durumda insan neye üzüleceğine şaşırıyor.

 

-Yitip giden hayatlara mı?

-Yoksa kendi memleketinde bu kadar değersiz olduğuna mı?

-Ya da beyinsiz ordusuyla aynı bayrak altında yaşadığına mı?

Her ünlü zengin midir?

Deprem zamanları ne tuhaf açıklamalar yapılır.

Ne garip sözler havada uçuşur. İlla bir saçmalık oluşur.

Birileri çıkar saçma sapan konuşur.

Ahmet Ercan da deprem sonrasında “Yoksulluk ne kadar fazlaysa deprem size o kadar yakındır. Depremde zaten yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir ünlünün, zenginin enkaz altından çıkarıldığını görmeyeceksiniz. Sorun yoksulluktur” demiş.

İnsan ne diyeceğini şaşırıyor. Ne garip bir açıklama.

Bir kere her zengin depremin olacağı saati biliyor mudur?

Yani tamam evleri güvenli. Korunaklı tamam ama deprem olduğu zaman, belki o güvenli ortamında değil.

 

Daha çok fakirlerin olduğu bir ortamda belki.

Cümleyi nasıl kuracağımı bile şaşırdım. O kadar garip geldi.

Mesela her ünlü zengin midir mesela? Hiç zannetmiyorum. Nice ünlü, şöhret insan vardı beş kuruş parası olmayan.

Yani açıklamanın neresinden tutsam elimde kaldı. Çıkamadım bu işin içinden.

Ne mal, ne mülk, ne can

Doğa harekete geçtiği zaman ne canın, ne malın, ne mülkün, ne paranın değerinin olmadığını İzmir depreminde bir kez daha gördük.

Apartmanlar kum gibi devrildi.

Milyonluk tekneler sürüklendi.

Jet-Ski’ler karaya vurdu.

Deniz taştı.

Evler darma duman.

Ne mal, ne mülk.

Ne fark ediyor ki zenginlik.

Acının zengini, fakiri olmuyor işte.

Paran da olsa, fakir de olsan bu acıyı yaşıyorsun.

Doğaya iyi bakamadığımız için doğa da bize karşılığını veriyor.