X

Ne sevimsiz günlerden geçiyoruz. Ne tuhaf sınavlar veriyoruz.

Ne garip hadiselere tanıklık ediyoruz.

Çeşme'de eğlenceden çıkan gencecik bir adam karısının gözü önünde bıçaklandı ve hayatını kaybetti. Birileri de bunu görüp eğlenceye devam ediyor.

Haberi okuduktan sonra; "Şaka mı?" diye tekrar tekrar okudum.

Bir insan bu duruma şahitlik edip, sonrasında eğlenceye nasıl devam eder?

 

Daha doğrusu şöyle sorayım, "Nasıl bir vicdan, nasıl bir yürek, nasıl bir mantık böyle bir olayı görüp eğlenmesine kaldığı yerden hiçbir şey yokmuş gibi devam edebilir?"

Benim aklım almıyor. Ki aklımın almadığı çok şey oluyor son yıllarda.

Peki olayı çeken insanların kahkahalarına ne demeli!!!

Kavga esnasında ve maalesef bıçaklanma anını birileri çekiyor. Onların görüntülerini izlerken daha da bir şaşırıyorum. Çünkü nasıl gülüşüyorlar. Nasıl kahkaha atıyorlar.

Sanki gerçek değil de bir film sahnesinde dövüş-kavga sahnesi izliyorlar.

Onu da geçtim insan kavgayı nasıl gırgır şamataya çevirebilir. Arkadaşlar siz ne içiyorsunuz, ne yiyorsunuz?

Siz nasıl bir ruh hazindesiniz? Hiç mi utanmıyorsunuz da birileri kavga ederken siz kahkaha atıyorsunuz?

Kavga esnasında kahkahalar tavan ta ki hayatını kaybeden kişi bıçaklandığını anlayıp yere düşene kadar.

Öyle bir eğleniyorlar ki, çekerken neredeyse "Devam devam" diye körükleyecekler.

 

Gerçekten sürekli birileri adına utanmaktan yoruldum. Bu nasıl bir beyindir.

Bu nasıl bir vicdandır.

Bu nasıl bir ruh halidir kardeşim kavga izlerken kahkahalar ile gülmek. İnanın anlamak zor.

Halil Sezai'nin "Az bile dövdüm" dedikten sonra kahkahalar atıp, ona alkış tutanların da bunlardan bir farkı yok.

Çok üzülüyorum, çok yorgunum bu insanlardan.

Çok yorgunum bu düşüncesiz ve hoyratlıktan.

Çok yorgunum bu iğrenç yüzyıla denk geldiğim için.

Çok yorgunum saygısız, vicdansızlardan.

Gerçekten Allah sonumuzu hayır etsin.

Alaçatı’da olay eksik olmuyor mu?

Malumunuz Alaçatı'ya fazlasıyla hakim olduğum için son günlerde bu soruyla çok sık karşılaşıyorum. Çoğu insan, "Gerçekten Alaçatı'da sürekli olay mı oluyor?" diye soruyor.

Ben de "Düşüncesiz, mantıksız, fikirsiz, sorun çözemeyen, çabuk sinirlenen, olaylara mantıklı bir yaklaşım gösteremeyen her yerde olay çıkar. Bunun Alaçatı ile bir ilgili yok" diyorum.

Ancak evet.

Bu sene Alaçatı çok kalabalık.

Ve çok fazla mekan açıldı.

Ve öyle görünüyor ki önümüzdeki yıllarda daha da yoğunlaşacak. Bunun için görevlilerin gerekli önlemleri fazla fazla alması gerek. Ki insanlar uzun bir kapanma döneminden çıktı. Bu yazın böyle fazla fazla yoğun ve taşkın olacağı da zaten belliydi.

Fakat her şeyi görevlilerden ve devletten de beklememek gerek.

Gerek valesi, gerekse çalışanı ile her mekanın sorumlulukları var.

Bu yüzdendir ki, çalışanların daha çözüm odaklı, daha sakinleştirici olması gerek. Ki bence en önem verilmesi gereken hususların başında bu geliyor.

Sen benim babamın kim olduğunu biliyor musun?

Partisi ne olursa olsun siyasette en baş rolde olan cümle "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" oluyor.

Daha yeni yaşandı.

Zeynep Gül Yılmaz aracını durduran polislere aynı cümleyi kurdu. Ki şahsen ben bu cümleyi duyunca çok gülüyorum.

Çünkü sadece milletvekili, siyasetçi, hukukçu, avukat o, şu, bu değil sokaktaki çocuklar söylüyor artık bu cümleyi.

Evet evet. Çok kez şahit oldum. Çocuklar dayılana dayılana "Sen benim babamın kim olduğunu biliyor musun?" diyor kendi aralarında tartışırken. Sinirlenince falan.

E ne olacaktı!!!

Çocuk bu...

Ne görürse onu uyguluyor.

Ne görürse onu yapıyor. Çocukların suçu yok ki!

Anneden, babadan sürekli bunu duyarsa ne yapacaktı? Çocuk haklı!!!

Böylesi de mümkünmüş demek

Malumunuz Hadise ve Kaan Yıldırım ayrıldı.

Kaan Yıldırım yalnız takılıyor.

Hadise ise ışık hızıyla bir başka aşka yelken açtı.

Kaan'a, Hadise soruluyor. O ise, "Şu an bir başka ilişkisi var. Konuşmak doğru olmaz. Artık bana sormayın" diyor.

Neymiş.

Demek ki, böylesi de mümkünmüş.

İlişkisi bittikten sonra konuşanlara selam olsun. Hatta Kaan Yıldırım'ın açıklamasını alıp her gün görebilecekleri bir yere koysunlar.

Ve günde yüz kez tekrarlasınlar...