X

Yılan hikayesine dönen boşanma davasında önceki gün üçüncü kez karar çıktı. Yani Feryal Gülman ve Kemal Gülman boşandı. Daha doğrusu "Yine" boşandı. Çünkü taraflar bundan önce de iki kez boşandı. Unuttunuz değil mi? E bizim millet balık hafıza... Malum hemen unuturuz. Ama durun ben siz hemen detaylı bir şekilde hatırlatayım. Şimdi şöyle. Sosyetenin tanınmış simalarından olan Kemal Gülman ve Feryal Gülman arasında 8 yıldır boşanma davası devam ediyor. Hem de öyle böyle değil. Büyük dava. Büyük çekişmeli. Artık buna vakıfısınız. Çünkü bir hafta önce yine ortam gerilmişti. Uçakta taraflar pişti olmuştu. Üstüne üstlük Kemal Gülman'ın sevgili yanındaydı. Falan filan. Ve tam da bunlar olup biterken taraflar bu sekiz sene içinde iki kez boşandı. Fakat boşanma kararı sonunda Yargıtay yolu açık olunca haliyle boşanamıyorsun. O yüzden de taraflardan biri itiraz edince hop boşanma iptal ediliyor. Ve siz yine karı ile koca oluveriyorsunuz. Ve yeniden çekişme ayarlarına hızlıca dönüyorsun. Çekiş babam çekiş. Tartış babam tartış. Yeniden başa dönüyor her şey. Ve yeniden mahkeme yolu açılıyor. Çağlayan Adliyesi'nde boşanıyorsun. Yargıtay'dan dönüyor. Önceki akşam Feryal Gülman'ı aradım, "Esinciğim, gerekçeli karar çıkmadan konuşamam" dedim. E doğru tabii benimki de laf. Sanki daha önce yaşanmamış gibi. Feryal Hanım'ı arayınca dejavu yaşadım adeta. Önce gerekçeli karar çıkacak. Hakim yazacak. Sonra taraflar 15 gün içinde itiraz edecekse edecek. Etmeyecekse kesin ve kesin boşanacaklar. Bu olaylardan sonra ancak taraflar konuşabilir. Yani bu da bir aydan önce bitmez. Taraflardan çıt çıkmaz. Bu sebeptendir ki, bir ay sonra yeniden masaya yatırırız bu konuyu. Yani taraflar boşanacak mı, boşanmayacak mı? O zaman anlaşılacak. Ne tutulmaymış kardeşim Astrologlar; "Herkes bedel ödeyecek", "Bu gözler neler görecek", "Hiçbir şey gizli kalmayacak", "Olan olacak", "Kemerlerinizi bağlayın" diye diye hop oturup hop kalkarken, bir yandan ay tutulurken olmayan kalmıyor. Ve yine son bir haftadır, "Allah'ım bu haftayı unutmak istiyorum", "Duyduklarımı, gördüklerimi unuttur bana" diye sayıklıyorum. Allah aşkına şu haftaya bir bakar mısınız? -Delinin biri samuray kılıcı ile bir can aldı. -"Beynimi korumaya alın" diyen delinin biri annesini, babasını öldürüp intihar etti. Bir de arkasından saçma sapan bir mektup bıraktı. -Sophia Uras, "Sınırları zorlamayı severim" diyerek sahnede şarkı söylerken, hayranının üzerine işedi. -Açılışta bir kadın herkesin gözü önünde sırf kendinden konuşturmak için yanındaki kadının dudaklarına yapıştı. -Bağcılarda Oto Sanayi'de adamlar ellerini kollarını sallaya sallaya, taraya taraya giriyor, üç kişi öldürüyor ve sırra kadem basıyor. -Bir yandan deprem oluyor. -Bir yandan doları, Euro'su, altını uçuyor. -Bir yandan egolar havada uçuşuyor. -Bir yandan millet birbirine hava basıyor. Allah'ım bu dönemi unutmak istiyorum. Yok etmek istiyorum. Hiç yaşamamış saymak istiyorum. Şöyle ki Etrafımda beş kişiden üçü değil, dördü değil, beşi de birden dolar, Euro, altın konuşuyor. Genci, yaşlısı, çocuğu, çoluğu... Dolar da dolar. Altın da altın. Euro da Euro. Uçuyor mu, çıkıyor mu, gidiyor mu, iniyor mu? E o zaman sizlere bol dolaresli muhabbetler. Ne diyeyim...