X

Bundan aylar önce 20'lerinde iki gençten "Bir belgesel çekeceğiz. Sizinle de görüşebilir miyiz?" diye bir telefon aldım.

Biri 24 yaşındaki Somay Tulgar İşletme Mezunu, diğeri de 27 yaşında Emre Namoğlu Sinema TV mezunu. Heyecanlı, çalışkan, üretken bu iki genç, Reflekt YouTube Ekibi olarak "Paparazzilik ve magazin üzerine bir belgesel" çekeceklerini söyleyip meslekte geçirdiğim yılları ve zorlukları konuşacağımızı söylediklerinde ilk günlerin heyecanı kapladı.

Dile kolay...

Geçirilen yıllar güzel, keyifli gözükse de zor olan bu sektörde zorlu bir yoldan yürüdüm ve hala da yürümeye devam ediyorum.

Röportajı yaptığımız gün ise yeniden yeniden yaşadım o geçtiğimiz güzel ama zorlu yolu.

Sordukları akıllı sorular, merak ettikleri her detayda ciddi bir sınavdan geçtiğimi bir kez daha hissettirdiler bana.

Kah güzel, kah unutulmaz, kah sıkıntılı, kah zorlu yıllar!! Ve evet "Geldi geçti", "Dışı sizi içi beni yakar", "Harika günler geçirdik ama sıkıntısı da bir o kadar fazla" diye diye anılarımı tazeledim sayelerinde. Ellerine sağlık bayıldım.

Önceki gün de bugün yayında olacak olan, 10 dakika 55 saniyelik kısa videoyu yolladıklarında izlemeye doyamadım. Su gibi aktı geçti ve "Bu kadar kısa zamanda nasıl harika anlatmışlar" diyerek her detayı yeniden yeniden yaşadım.

Doğru isim seçenekleri ile de mevzuyu sulandırmadan noktalamışlar.

 

On dakikalık YouTube videosunda benim bu sektöre başladığım yıllardaki iş arkadaşlarım Mehmet Çalışkan ve Reşat Balcıoğlu dışında yeni neslin cevval muhabir ve paparazzilerinden Akif Yaman, İsmail Sen, Tolga Aslan, Doğan Savaş ile Halil Çilingir de var.

Bizim nesil ve bu nesil arasında yaşanan sıkıntılar, duygular, ifadeler aslında ortak. Tek fark ünlü isimler değişti ve tabii sosyal medya gerçeği.

Bizim dönemin ünlüleri daha cesurdu. Bu neslin ünlüleri özgür değil.

Bu yüzdendir ki, bizden sonraki nesil olan Akif'te, Tolga'da, Doğan'da Halil'de şu an yaşadıkları duyguyla ifade edip çok doğru tespitler yapmış. Aramızdaki tek fark bizim nesil ünlüleri gerçekten çok ama çok cesur ve özgürdü. O yılların vermiş olduğu özgürlük ile de magazin şaha kalkmıştı.

Fakat bu zorlu ve kısıtlı yıllarda bu kadar başarılı olabildikleri için kendilerini ayrıca tebrik ediyorum tabii.

Kolay değil. Hem yeni nesil ünlüleri daha çekingen hem de sosyal medya canavarına karşı savaşıyorlar.

Kısacası tadında, güzel ve keyifli bir on dakika geçirmek istiyorsanız ve paparazzi ve muhabirlerin yaşadıklarını biraz olsun anlayıp empati kurmak istiyorsanız tıklayın derim.

Keyif alacaksınız.

Haydi iyi seyirler.

Somay ve Emre ellerinize sağlık. Hız kesmeyin devam...

İtiraf ediyorum

Bahsettiğim belgeselden sonra her zaman sorulan soruya bir kez daha yanıt vereyim.

Bu dönemde bu mesleğe başlamak istemezdim.

Bir kere evet sosyal medya canavarı var.

Ve yaratıcılık, özgünlük, üretkenlik sıfır.

Her kadın aynı.

Her erkek aynı.

Her senaryo aynı gibi.

Ve en önemlisi özgürlük yok. Çünkü artık elinde akıllı telefonu olan, binden fazla takipçisi olan herkes muhabir, gazeteci, yazar...

Çek paylaş.

At kafadan yuttur.

Salla gitsin tadında ilerlediği için birçok haber artık tadı-tuzu kalmadı. O yüzden de şu anda bu mesleği önüme koysalar elimin tersiyle iter arkama bakmadan kaçardım.

Benim ve gazeteci arkadaşlarımın bu işe olan aşkının sebebi geçmiş dönemde yaşadıklarımız ve bu mesleğe yıllardır emek vermemiz.

Hepsi bu...