X

Artık bu çirkin dünyada...

Ne mal, ne mülk...

Ne şan, ne şöhretin önemi yok...

Arkandan, "Çok güzel insandı, harika bir kadındı ya da erkekti.. Acayip pozitifti. Herkese öyle ya da böyle dokundu ve pozitif enerji verdi. Çok güzel bir kalbi vardı" denmesi en büyük miras. En büyük zenginlik. En büyük şan, şöhret.

Ben Billur Kalkavan'ın bir kişiyle bile kötü olduğunu bilmem.

Bir kişinin kalbini kırdığını bilmem.

Bir kişinin arkasından konuştuğunu bilmem.

Bir kişinin dedikodusunu yaptığını bilmem.

Bir kişinin hakkını yediğini de bilmem.

Bir kişinin ekmek parası ile oynadığını da bilmem.

Tek derdi iyi insan olmaktı.

Tek derdi sevdiği insanlarla bir araya gelmekti.

Tek derdi doğanın, hayvanın, insanın mutlu olmasıydı. İyi şartlar altında, refah içinde yaşanmasıydı.

Mutlu insandı Billur. Hastalığı duyduğunda bizler "Eyvah" dedik. O bizlerden daha iyiydi. Daha güçlüydü. Morali hep yüksekti ve bu hastalıktan kurtulacaktı.

Hayatını kaybettiği andan itibaren bir yazı yazmak gelmedi içimden. Ona "Güle güle" demek ise, hiç gelmedi. Onun o güzel evinde olduğu hissi bile güzeldi.

Billur'un bu dünyada, bu ülkede yaşama hissi bile güzeldi ve gerçekten güzelmiş.

Şu anda olmama ve bizi bırakıp gitme duygusu bile çok kötü.

Ve bu çirkin dünyaya o güçlü kadın bile dayanamadı. Güle güle güzel insan. Güle güle Billurcuğum. Bize yaşattığın her an için teşekkürler.

Dik duruşun, düşüncelerinden ödün vermemen, güçlü kadın olman, hayatını yaşaman. Ve özellikle "Bir başkası ne der" düşüncesinde olmadığın için teşekkürler.

Bir kadın olarak bizlere çok dokundun. Yattığın yer incitmesin.

Diyarbakır’da festival

Geçtiğimiz yıl Beyoğlu'nda başlayıp daha sonra Ankara'da devam eden Kültür Yolu Festivalleri, bu yıl beş ilde düzenlendi. Geçen hafta Beyoğlu Kültür Yolu'nda birçok sergiyi gezdim, etkinliklere katıldım. Ve bunu da sizlerle paylaşmıştım. Hatta geçtiğimiz hafta sonu için de, "Festival yapılan illerden biri de Diyarbakır. Kapanışına yetişeceğim ve oradaki çoşkuyu paylaşacağım" demiştim. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un katılımıyla start almış, Diyarbakır Sur Kültür Yolu Festivali aslında çok büyük coşkuyla devam etti. İlk günün finalinde yapılan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın konseri de büyük ilgi görmüş. Tabii tiyatrolar, konserler, sergiler, çocuk etkinlikleri dışında Diyarbakır'ın tarihi yerlerinden yöresel yemeklerine kadar çok şey tanıtılmıştı çok beğenilmiş. Hikmet Eraslan'ın özel koleksiyonu, İsmail Acar sergisi ve 2 binden fazla sanatçı ve 500 etkinlik yapılmış Diyarbakır'da Sur Kültür Yolu etkinliklerinde. Zeynep Bastık konserini 70 bin kişi izlemiş. Yılmaz Erdoğan'ın gösterisi için 2 bin bilet satılmış ve dokuz gün boyunca festivale 1 milyonu aşkın insan katılım göstermiş. Süper değil mi bu rakamlar. Bence şahane. Ve geçtiğimiz hafta sonu da kapanışı olacaktı. Yine muhteşem bir program düzenlendi. Ve ben de bu kapanış için, bir grup gazeteci dostum ile Diyarbakır'daydım. Ancak yüreğimiz yandı. Bartın'daki üzücü olay herkesin içini yaktı. Ve tüm etkinlikler iptal oldu haliyle. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy festivalin kapanışını yapacaktı, bunun için Diyarbakır'da bulunuyordu. Hazırlıkları yakından takip ediyordu ancak programını değiştirip Diyarbakır'dan dönmek zorunda kaldı. Bir kez daha başın sağolsun Bartın. Başımız sağ olsun. Gerçekten yüreğimiz yandı ve yanmaya da devam ediyor. Ve bizler de Cumartesi günü ülkemizin cennet köşelerinden Diyarbakır'ı gezdik. Festival kapsamında bulunan sanatçıların sergilerini gezdik. Ulu Camii'yi ziyaret edip kayıplarımız için dua ettik. Öncelikle ülke bizim. Memleket bizim. Ve her zaman yazıyorum her köşesi cennet. Eğer güzel etkinlikler yapılırsa insanımız çok güzel katılım sağlıyor. Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve ekibini tebrik ederim. Gerçekten sanatı ve kültürü ulaşılabilir kılmak adına şahane işler yapıyorlar ve Diyarbakır'da şunu gördüm ki, insanlarımız sanata çok ilgili. Sergiler tıklım tıklımdı. Pek tabii geçtiğimiz hafta çok konuştuğumuz Michelin Yıldızı'nın ülkemize gelmesi ve beş mekanın yıldız alması da Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un başarısıdır. Ki gazeteci dostum gastronomi uzmanı Ebru Erke de benim gibi düşünüyor. Hatta Ebru Erke, Rusya örneğini vererek; "Bakanımız sayesinde bizim ülkemize çok kısa sürede geldiler. Ki korona döneminde yapıldı tüm çalışmalar. Rusya'ya bile yedi sene de girdi Michelin Yıldızı. Yedi sene uğraştılar ülkeye ekibi getirtebilmek, kabul görebilmek için. Bize üç yılda geldiler güzel bir başarıdır" dedi. Bence de öyle. Tüm bunlar ülkeye değer katan çalışmalardır. Ne sakızıdır o!!! Cahilliğime verin? Ebru Polat 900 TL'ye sakız almış. Hayır bilmediğim için soruyorum; Ne sakızıdır acaba. Altın kaplama falan mı? Şimdi yorumlara baktım. Bazıları; "O normal sakız değil. Damla sakızı. Doğal sakız" falan demiş. Benim marketlerden aldığım damla sakızının farkı ne acaba? Vallahi ben anlamadım. Cahilliğime verin. Biri bi açıklayıverebilir mi? Benim aldığım damla sakız ile Ebru Polat'ın aldığı damla sakız arasındaki yedi fark nedir mesela???