Pazar günü İstiklal Caddesi'nde meydana gelen ve hepimizi yasa boğan hain saldırı sonrası tabii ki korktuk, kızdık, isyan ettik, delirdik. Ancak moralimizi yüksek tutmamız gerektiğini ve ülkemize dört elle sarılmamız gerektiğini bir kez daha gördük.
Bu ülke bizim. Bu ülkenin evlatları olarak asla isyan etmeyeceğiz.
Küsmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz sonuna kadar memleketimize sahip çıkacağız.
İki, üç gündür kiminle konuşsam herkes bu motivasyonda. İnanın acayip mutlu oldum. İnsanların "Korkmak ve sinmek yok" demesi çok önemliydi. Evet sarılacağız dört elle. Daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz.
Hiçbir yere de gitmiyoruz. Gidene güle güle. Bizler ülkemizdeyiz, kimselere de vermeyiz.
Tabii ki, dikkatli olacağız. Kimseyi mutlu etmeyeceğiz. Biz bir olunca güzeliz. Biz birlik olunca her türlü zorluğu yeneriz ki bunu da yeneceğiz.
Çalışmaya devam. İşleri durdurmayacağız, daha çok üretip, çalışacağız.
Patlamada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır dilerim. Emniyet güçlerimize de çok şey borçluyuz. İnsan görünümlü canavarı çok kısa sürede yakalayarak hepimizin bir nebze olsun rahatlattıkları için.
Tüm sanat dünyası tek yürek
Tarkan, Birce Akalay, Şahan Gökbakar, Demet Özdemir, Nurgül Yeşilçay, Bengü, Fettah Can, Emre Altuğ, Emel Sayın, Ajda Pekkan gibi 7'den 70'e herkes tek yürek oldu Pazar gecesi yaşanan hain saldırı sonrası. Tek yürek olmak, bir olmak, birlik olmak, el ele olmak özellikle bu günlerde daha bir önem taşımıyor mu? Ben böyle zamanlarda, ayrımcılıktan, kavgadan nefret ediyorum. Ve bunu yapanlardan da hızla uzaklaşıyorum. Hatta masamda ayrımcılık adı altında yapılan bir konuşma olduğu anda uzaklaşmak istiyorum. Yahu canlar yitip gidiyor, ne kavgası. Biz de o yolda yürüyor olabilirdik. Bizim de canımız anamız, babamız, kardeşimiz yürüyor olabilirdi. Sen, o, şu, bu meselesi değil ki, bu vatan meselesi. Bu ülke meselesi. Lütfen bunu çok iyi düşünün ve özellikle bu günlerde kin, nefret değil birlik olmak için fikirlerinizi paylaşın. O yüzdendir ki çalışmaya üretmeye devam. Tabii ki, yasımız var buna da dikkat edeceğiz. Ancak hiçbir şey yokmuş gibi davranan kişilerden de olmayacağız. Özellikle sosyal medyada hala dünyadan bir haber gibi takılan kim varsa hayatımdan çıkarttım. Sizler de çıkartın. Çünkü bu insanlar hasta. Bu insanlar kendilerinden başka hiç kimseyi düşünmüyor hatta bencilce kendi hayatlarına bakıyorlar. Bu değil istediğimiz. Bu olmamalı. Bu ülkede yaşanan, yaşanmasını asla istemediğimiz bu olayla iyi hissetmeli ve ona göre davranmalıyız. Barış’ın hikayesi Mert Dikmen'in yönetip senaryosunu Can Anar ile birlikte yazdığı, başrollerini İsmail Ege Şaşmaz ve Almila Ada'nın paylaştığı Barış Akarsu'nun "Merhaba" filmini çok merak ediyorum. Barış 2007 yılında geçirdiği trafik kazası nedeniyle hayata veda etmişti. İşte onun hikayesi bu. Çocukluğunda müziğe ilgi duymaya başlayan Barış Akarsu'nun 2004 yılında katıldığı bir yarışma ile hayatı değişmişti. Şimdi yaşasaydı belki sayısız şarkıya da imza atacaktı. Kendinden söz ettirecekti. 28 yaşında bizi bırakıp gitmişti. Barış'ın ailesi, sevenleri için de güzel bir anı, güzel bir hatırlatma. İnşallah herkes mutlu olur. Keza böyle filmler sonrası hep yapımcı ile aile kavga eder. Çünkü kimse mutlu olmaz. Çok örnekleri var malum. Bu hikaye onlardan olmaz inşallah. Çünkü düşünün Barış artık yaşamıyor ve arkasından onun hikayesi anlatılıyor. Bir de yaşamayan, artık hayatta olmayan bir kişi arkasından bir sürü tantana yaşanıyor. Yitip giden bir gencin arkasından çekilen bir filmde de sorun çıkmaz inşallah. Her iki tarafta mutlu olur ki, Barış da yattığı yerde huzurlu uyusun. Öyle değil mi?