X

Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı, Hira Tekindor’un yönettiği Ayşe Barım'ın yapımcılığını yaptığı, Zerrin Tekindor'un oynadığı ‘Toz’u nihayet önceki akşam Zorlu sahnesinde izleyebildim.

Saatler 19:00'u gösterdiğinde kapı kapandı. Bir dakika bile geçse gelenlerin içeriye alınmadığı, mini sahnede Zerrin Tekindor 19:02'de sahnede göründü.

Sahnede tek bir kadın; bir şehrin, bir ailenin, bir ülkenin yakın tarihinin akıp geçtiği bir saatlik bir öykü anlattı bize. Ama ne anlatmak.

Düşünün tek başına oturan Zerrin Tekindor, gerek sesiyle, gerek yorumuyla, gerek mimikleriyle ve evet muhteşem oyunculuğu ile tam bir saat bize kocaman bir hayat anlattı. Bir kadının içinden, koca bir hayat çıkıp gözümüzün önüne serili verdi.

Önce Zerrin Tekindor'un güzelliğine takıldım. Nasıl güzel.

Mimikleri konuşturması. Şık ceket, pantolon takımı. Stilettoları, kulağında parlayan tek taş küpeleri ve zarif yüzükleri parlıyordu. Aslında parlayan tek onlar gibi gözükse de, onların sadece bir aksesuar olduğunu fark ediyor ve asıl kadının nasıl parladığına inanamıyorsunuz oyun boyunca. Ve bu parlayan kadın bizi öylecene 1960’ların İstanbul’una ışınladı. Ve bir anda çocuk Handan oluverdi. Ve tam da o esnada bize güzel mi güzel annesi Feri'yi ve ardından disiplinli avukat baba Vedat Bey'i anlatıverdi.

 

Pardon pardon anlatmıyor aslında onlar oluveriyordu.

Ve arada metroda karşılaştığı Leyla.. Yol arkadaşı Leyla da oluyordu.

Daha doğrusu tüm ihtişamıyla o mini merdivende oturan kadın bir anda Handan, baba, anne, babaanne, hala, kocası Sinan, kızı Eda oluverdi. Ve hatta Leyla ve hatta yoldan spor yapan iki kadın.

Bakın kaç kişi saydım?

Tek kişi 8-10 kişi oldu oturduğu yerde. Ve o sırada bizi Göztepe'ye, Beyoğlu'na götürdü. Sanki onun yanında gidiyorsunuz oralara gerçekten. Yanında yürüyorduk sanki. Onun yol arkadaşı Leyla gibi yanında hissettirdi bizi de. Ve bu sırada yalnızlığının tam da içine gidip oturuverdi.

‘Toz’ koşullar değişse bile kadınların hayatına çökmekten vazgeçmeyen eril şiddetin öyküsünü anlatıyor. Ama nasıl bir dil, nasıl bir üslup, nasıl bir oyunculuk.

Saatler tam 08:00'i gösterdiğinde de Zerrin Tekindor kalkıyor ve selamını verip gidiyor.

Bir saat kocaman bir hayat akıp gidiyor önümüzden ve bunu tek bir kişi yapıyor. Dev bir kadro izlemişiz gibi.

Hangisini anlatayım gerçekten bilemedim.

Oyunu mu? Oyunculuğu mu? Sergileme şeklini mi?

Gerçekten uzun süredir kendime ve ruhuma en iyi şeyi yapıp "Toz"a a gitmişim. Nasıl iyi geldi.

Teşekkürler Zerrin Tekindor, ve tabii ki böyle oyunlara inanan yapımcılık yapan Ayşe Barım. Nasıl güzeldi... Ve lütfen izlemediyseniz izleyin.

Bir an bile düşünmeyin.

Pınar’ın konuşması

Pınar Deniz, ödül töreninde "Beni işte dünyayı kurtarma duygusu oyuncu yaptı" tadında bla bla yaptığı konuşması, bana geçen sene Melis Sezen'in ödülünü alırken yaptığı konuşmasını hatırlattı.

Yani işte bakın elimde şu an tadında konuşmasını var ya. Günlerce caps olmuş, günlerce konuşulmuştu.

Diyeceksiniz ki, ne mana?

Sizi bilmem ama çok mana..

İkisi de saçma ve anlamsız. Bakın şu an benim bu yazım gibi..

Yani Pınar Deniz'in yaptığı konuşmayı yorumlarken saçmalamak istiyorum anca öyle anlatabilirim ne yapmaya çalıştığını.

Yani ödül alırken aykırı, farklı, tarz olacağım derken saçmalamaktan başka bir şey değil bu hanımlar-beyler.

Arkadaş öncesinde hazırlan şu konuşmaya. Yine farklı ol ama tadından yenmesin. Bak Ezgi Mola'ya. Ne güzel anlattı kelamını. Ne güzel de mesaj verdi. Nasıl dikkat çekti. İşte bu.. Ödül konuşması böyle olur işte.

Kadın çıktı tak tak tak... Ne demek istediği açık ve netti!!! İşte bu..

Bravo Ezgi.

Kaan sonunda

Oh be... Kaan sonunda bir ilişkisine sahip çıkıyor.

Kaan Yıldırım'dan bahsediyorum.

Şimdiye kadar hiçbir ilişkisine sahip çıkmayan Kaan Yıldırım, Pınar Deniz ilişkisi sonrası dile geldi. Önceki gün, "Yeteeer" kadında uzun mu uzun bir mesaj yayınladı.

Kısacası; "Kafanıza göre ayrılık haberi yapmayın. Bu sefer susmayacağım. Biz çok mutluyuz" gibi uzun bir şeyler yazdı. Pınar Deniz de onaylar gibi, "Seni çok seviyorum" yorumunu konduruverdi.

Bakın bakın yıllardır bu işi yapan bir kişi olarak şunu çok acık ve net söyleyeceğim ki, habercilerin de istediği tam da bu işte. Net olmanız.

Kardeşim bir ilişki varsa vardır, yoksa yoktur.

Bir ilişki bitmişse her sorulduğunda sessiz olup sonrasında "Bitmiş gitmiş hala yazıyorsunuz" diye yakınmayın. Açıklayın ki, doğrusu yazılsın.

Eğer bir ilişki bitmemişse ve ayrılık geliyorsa da, "Yok ayrılmadık" diye itiraz edin ki, doğrusu yazılsın.

Yani eğer sizler hakkınızda doğrusu yazılmasını istiyorsanız size sorulduğunda açık ve net doğrusun söyleyin arkadaş. Nedir bu kadar uzatmaları oynamanız.

Bakın işte Kaan ne güzel açıkladı. Mis gibi işte. Tamam.

Sonunda yani... Budur!!

Ve tabii mesleği bu olmayan insanların yaptığı haberlere de inanmayın tabii. Bu bizim de maalesef ki en büyük yaramız.

Farkında mısınız?

Sizi bilmiyorum ama ben şu an şoktayım. Aşırı şaşkınım. Hatta eğer başıma bir şey gelmeyecekse eğer gerçekten şoktayım. Çünkü üç-beş gündür Hadise konuşulmuyor. Hiçbir şey duymadık. Ne yüzük. Ne boşanma, ne ihanet, ne şarkılı mesaj, ne dansı, ne bilmem ne?? Hayır korkuyorum benim yazı yayına girmeden bir Hadise daha çıkmasın. Çünkü Hadise duramaz. İlla bir şeyler çıkardı şimdiye kadar ama hiç ses seda yok. Gerçekten enteresan.