X

Önceki gün "Restoran ve kafelerde neden yüksek sesle konuşuyorsunuz" ve "Neden saçlarınızı savuruyorsunuz" diye bir yazı yazmıştım. Okuyuculardan mesajlar geldi. Bazıları şöyle; -"Neden bağırarak konuşuyorsunuz" konulu yazınızı büyük bir memnuniyetle okudum. Zaman zaman şahit olduğumuz bu tür durumları yazınızda gündeminize alarak, tüm ayrıntılarıyla bahsettiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Toplumsal alanlarda bağırarak konuşan münasebetsiz insan(!)lardan nefret ediyorum. Dediğiniz gibi, uyarmayı düşünüyorum kimi zaman; ancak böylesine davranış bozukluğu sergileyen kişi susmak bir tarafa üste çıkıp tartışma ve hatta kavga çıkarır düşüncesiyle vazgeçip ortamı terk ediyorum. Bir gün, çok samimiyetim olmayan biri ile tramvayda karşılaştım. Tramvay kalabalık. Benimle bağıra bağıra sohbet ediyor, çevremizdekiler bize bakıyor. Arkadaşı uyardım uygun şekilde, hiç oralı olmadı aynen konuşmalarına yüksek sesle devam etti. Ben de asıl gideceğim yere varmadığım halde yarı yolda tramvaydan inip kurtuldum. Sonraki tramvaya binerek yoluma devam ettim. -Çünkü bağırarak konuşuyorlar evet dikkat çekmeye çalışıyorlar. Benim de başıma çok geliyor. Ama ben sizin gibi sabırlı değilim. Birini uyardım ve sonuç beklenen oldu. Özür dileyip susacağı yerde "Sana ne, sen kendi işine bak" diyerek benimle tartıştı. Ve uzun bir süre tartıştık. Masadaki insanlarda tartışmaya katıldı. Berbat bir durum oldu anlayacağınız. Bu saygısız insanlar laftan anlamıyor. -Çok özür dilemeden söyleyeceğim mal bu insanlar. Siz bir tarafınızı da yırtsanız mal bu insanlar. -Medeniyetsizler çünkü. -Avrupalılar böyle bir şey yapmıyor. Ortadoğu ve Asyalılar böyle yüksek sesle konuşuyor. Kulaklık olmadan telefonla konuşmak ve FaceTime konuşmak. Bir de gece yarısı elektrikli süpürge açma. Metropolde kırsal yaşam. -Bunun ilacı henüz bulunamadı Esin Hanım. -Bütün dünyada olsa da en çok bizim ülkemiz gösteriş meraklısı. Maalesef ülkem ve insanlık adına üzücü. -Sorunları vardır kesin. Yoksa insan yemek yerken neden böyle yapsın Esin Hanım. -Kulaksız telefonla konuşan ve sesli video izleyenler. Delirtiyorlar beni. -Pazar sabahı okuduğum güzel bir yazı. Yazının bir bölümünde dedikodu travması işlenmiş. Ben de bu alana inanç düsturu alanında katkıda bulunmak isterim. Dinimizin şiddetle men ettiği bu kötü alışkanlığı şair Cahit Zarifoğlu, "Öyle sofralar gördüm ki, insan kasları vardı tabakta" diye tasvirlerin. -Süper yazı Esin. Milletin saçları benim de ağzıma girdi. Bir keresinde karakolluk oldum bu yüzden... Yapmayın etmeyin... Hanımlar, beyler. Evinizde, özel alanınızda, arabanızda ne yaparsanız yapın. Ama kalabalıklarda topluluk kurallarına uymak zorundasınız. Kalabalıkların olduğu yer sizin özel alanınız değil. Oraya hesap ödüyorsunuz diye tapusunu üzerinize almıyorsunuz. Yan masanızda, önünüzde, arkanızda insanlar var. Onları da düşünmek zorundasınız. Kalabalıklarda bir başkasını rahatsız edecek şekilde davranmamalısınız. Bağırarak konuşan adam da, kadın da, saçlarını savuran kadın da, saçma sapan hareketler yapan adam da çok çirkin hatta itici gözüküyor. İnsanın "Allah arkadaşlarına ve ailesine sabır versin" diyesi geliyor. Evet kabul edin aldatmayan erkek yok Hülya Avşar yıllar önce yaşanan eski eşi Kaya Çilingiroğlu'nun "Siz nereden biliyorsunuz Feraye'yi" sözü ile ortaya çıkan aldatılması hakkında bir kez daha konuşmuş. Ki yıllardır bitmeyen bir konu bu. Hülya Avşar da her defasında "Yıllardır söylüyorum bir kez daha söyleyeceğim. Aldatmayan erkek yoktur. İtiraf edeyim o zaman balyoz yemiş gibi oldum ama şimdi gülüyorum. Demek ki, onların hayatımıza girmesi gerekiyormuş. Küçük Kaya geldi hayatımıza ne güzel oldu" dedi ve "Aldatmayan erkek yoktur bunu kabul edin artık" yorumunu bir kez daha yeniledi. Yıllardır da, "Dünyanın en güzel kadını bile olsa aldatılırsın" diyor. Şöyle bir bakın sadece Hülya Avşar mı, Anjelica Jolie de olsan, Jennifer Aniston da. Jennifer Lopez de... Genel olarak aldatılan ünlü kadınların dünyasındayız. Say say bitmez. Ben de Hülya Avşar'a hep katılmışımdır. Bu yaşıma geldim, "Ben asla aldatılmadım", "Asla aldatılmamışımdır" demiyorum. Çünkü gerçekten aldatmayan erkek yok. Benim babam da annemi aldatmıştır, dayım da eşini, amcam da... Erkek kardeşim olsa o da aldatırdı. Peki erkekler neden aldatır? 1-Karısını sevmediği için. 2-Karısı ya da sevgilisi yeteri kadar heyecan veremiyordum. 3-Karısı ya da sevgilisinden sıkılmıştır. 4-Heyecan arıyordur. 5-Aldatma hastalığı vardır. 6-Aile baskısıyla zorla evlendirilmiştir. Karısını sevmiyordur. 7-Erkek arkadaşlarının "Sen de ne hanım köylüsün. Aldatmayan erkek olur mu?" Baskısından. 8-"Aldatmayan erkek olmaz" sözünden ötürü. Kısacası... Aldatmak isteyen illa ki, kılıfını hazırlar. Ve bahanesi de hazırdır. Yalnız değilim demek ki!!! Nilperi Şahinkaya, "Annem evlenme sen deli misin diyor. Benim annem-babam hep öyleydi. Babam, iki insanı alıyorsun bir evini içine tıkıyorsun. Evlenme gerek yok" diyorlar. Nilperi Şahinkaya'yı dinlerken benim annem ve babam aklıma geldi. Biz beş kızız bir tek bana evlenme dediler. Aslında anlamlara da hiç baskı yaptıkları duymadım, görmedim, bilmiyorum ama bana da sürekli "Evlenme, evlenme" dedikleri olmuştur. Hala bile diyorlar. Etrafımda her kadın arkadaşım evlilik hayali kurarken benim ağzımdan hiç "Evlilik" lafı çıkmazdı. Neyse velhasıl yaptık bir kez. Sonrası gelmedi. Çünkü annem ve babam bana sürekli "Evlenme" dedi. Sonra ben onlara kızdım ara ara "Sizin yüzünüzden evlenmek istemiyorum" dedim ama Nilperi'yi dinlerken "Oh be" dedim. Yalnız değilmişim. Sadece benim annem ve babam değilmiş evliliğe karşı olan.