X

"Bursa Bülbülü" başladı daha ilk saniyesinde "Oh be" dedim. Sanırım güzel bir film izleyeceğim.

Sonra, "Evet ya tam da 'Gırgırıye' tam da 'Neşeli Günler' tam da 'Çocukluğum' diye diye 120 dakika kopamadım filmden. Kah güldüm, kah hüzünlendim, kah şarkılara eşlik ettim. Kah kalkıp oynamak istedim..

Ama film sonrası elinden şekeri alınmış çocuklar gibi de anıra anıra ağlamak istedim; "Saf-salak ama mutlu yaşadığımız günleri özleeeediiiim ben" diye.

Kahrolsun sosyal medya, bitsin gitsin teknoloji, istemiyorum her şeyi bilmek. İstemiyorum dijital dünyayı, istemiyorum. Uzaya da gitmeyelim, Ay'a da çıkmayalım. Yeter. Ben küçük ama mutlu mahallemi istiyorum. O kalabalık masaları istiyorum. Neşeyi, kahkahayı, mutluluğu istiyorum.

80'lerde ki neşeyi istiyorum. Yazlık gazinolar, yazlık evler. Bahçeli evler, kalabalık yemek masaları, hiç kimsenin kapısının kilitlenmediği dan diye içeriye girildiği evler. Karşı komşuya girip, "Acıktım ben" demek istiyorum. Sokaklarda oynamak istiyorum. Gizli aşklar, mahallede gizli gizli görüşmeler, aşkını itiraf edememe, çaktırmadan birbirine bakmaların yeniden gelmesini istiyorum.

Of ne olmuş bize öyle gerçekten ya...

Ben çok özledim eski güzel, gerçekten o saf günlerimizi. Ne kadar temiz ve güzelmişiz bizler öyle ya.. Ata Demirer tam da derinden vurdu beni. Hem de muhteşem bir oyuncu kadrosuyla.

 

Film bitti ben de bittim.

120 dakika dalmışım meğer o rüyanın içine. Bitince de booom.

Derin bir boşluk. Hatta film sonrası hazırlanıp çıkmak zorundaydım. Asansörde daha da bir derin boşluk ve daha da anıra anıra ağlama duygusu. Çünkü asansörde farklı dillerdeki komşularımla kendimi kendi ülkemde yapayalnız hissettim.

Gerçekten ben o saf ve salak günlerimizi geri istiyorummmmm. Tam da "Bursa Bülbülü" filmindeki gibi günleri. Gerçekten batsın tekneloji, gitsin, yok olsun sosyal medya. Ben öyle günler yaşadım. Ve bu günleri sevmedim. Hatta berbat günler yaşıyoruz biz ya. Derinliği olmayan, sevimsiz.

Meğer uzun zamandır beni derin dondurucuya koymuşlar.

Duygularımı almışlar. Ve ben donmuşum bir şey düşünemiyormuşum. Öyle sabah oluyor, gün devam ediyor, gece yatıyorum. Nefes aldığımı zannederek geçiriyormuşum ya...

Ata Demirer derinlere gömdüğüm, dondurduğum duygularımı yeniden canlandırdı. Ama fena yaptı. Çünkü ben o günleri istiyorum. Gerçekten ne güzelmişiz biz ya!!!!

Ah Ata sen bize ne ettin

İyi de ettin.

Ne güzel bir film yapmışsın. Ellerine, kollarına, yüreğine, emeğine sağlık Ata Demirer.

İnan sinema salonlarında gösterilse gişe rekorları kırardı. Ben diyim. Harika bir film olmuş "Bursa Bülbülü".

Asla abartmıyorum. Müzik desen var. Hem de en alası. Ses ve yorumu söylemiyorum bile.

Kahkaha desen var.

Komşuluk desen var.

Dostluk desen var.

Var da var. Tam da eski özlediğimiz Yeşilçam filmlerini evimize getirmiş. Tekrar ediyorum keşke sinema salonlarında olsaydı insanlar salonları doldururdu. Sinema salonları da yeniden hareketlenirdi.

"Bursa Bülbülü"nün ekibi de şahane. Maya tutmuş.

Hakan Algül'ün yönettiği "Bursa Bülbülü"nde Ata Demirer, Özge Özavşar, Toygar Ayanoğlu, Celil Nalçakan, Seda Türkmen, Melek Baylak. Hepsinin eline sağlık.

Filmde Özge Özavşar parlıyor. Bu film sonrası yıldızı daha da parlayacak benden söylemesi. Filmde şarkı sesi Melek Özçınar'a da hakkını vermek gerek. Güzel yorumu ile yüreklerimizi ısıttı.

Gerçekten yapanların eline sağlık.120 dakika bile olsa beni özlediğim küçük mahalleme götürdüğü için.

Filmde 13 yaş sınırı var. Ama sanırım bazı küfürlerden.

Ancak şu anda sosyal medya ve sokakta daha da beter küfürleri duyuyor çocuklar. Hele gündüz kuşaklarında denk geliyorlarsa korkunç olaylara da tanıklık ediyor olabilirler.

Hatta bazı diziler!

Aman aman... Bazı çocuklar evlerinde o dizilere de denk geliyor olabilir. Yani "Bursa Bülbülü" onların yanında gayet masum kalır benden söylemesi.

En azından filmde bi sıcaklık, bir huzur var. Mahalle kültürü var en azından.

Benim gibi çocukluk geçiren isyanımı anlar

80'lerde yaşanan sıkıntılar malum. Türkiye'nin her döneminde olduğu gibi o dönemlerde de sıkıntılar vardı. Ancak ülke insanı, ailelerin bütünlüğü, her sıkıntıya birlikte göğüs germe mantığı. Yuvayı dişi kuş yapar düşüncesi. Evlerde yemek yemek kültürü. Küçük bir sıkıntıda bile komşuların hatta mahallelinin bir bütün olduğu yıllarda büyüyen anlayacaktır hüznümü. Filmi izleyince o günlerin kıymetini hatırlamak. Özlemle anmak. Tekrar hissetmek. Yaşamak istemek. Gerçekten nasıl olur bilmiyorum, sıkılır mıyım onu da bilmiyorum ama ben o çocukluğumu geçirdiğim mahalleme ışınlanmak istedim. Küçüktü. Eksikti. Bu kadar fazla değildi her şey. Ama aşırı derece huzur vardı. Bakın mutluluk demiyorum. Huzur... Huzurluyduk. Sokakta saatlerce üstümüz, başımız pislenecek kadar oynar, sokaktan "Anneeeee" diye bağırdığımız yıllar. Huzurluyduk. Şimdi değilim. Gerçekten insanın kendi ülkesinde yabancı olma duygusu korkunç. Benim artık sağımda, solumda asla anlamadığım diller konuşuluyor. İnsanımızın asla yüzü gülmüyor. O yüzdendir ki, 120 dakika sonrası derin bir boşluğun içine düşmem. Bugün biraz daha o neşeyi almak için bir kez daha izleyeceğim. Kocaman da bir mısır patlatacağım. Neyse... Bu günlerde geçer yine güzel huzurlu günler gelir kim bilir!!! Eğer imkanınız olursa izleyin siz de özlediğiniz ve benim gibi çocukluk geçirdiyseniz keyif alın derim. İyi seyirler.