X

Yaşadığımız felaketten geriye çok çok büyük acı, acılar kaldı. Çıkartacağımız çok ders var.

Bunların en başında da hayatın çok kısa olduğu ve bu yalan dünyanın kimseye kalmayacağı gerçeği.

Ne mal-mülk ne de para... Bunların ne önemi kaldı ki! Hayat gidiyor. Can gidiyor. Mal, mülk yerine gelir ama ya can!

Bakın milli basketbolcu Nilay Aydoğan ve babaannesi Hacer Aydoğan'ın enkazın altında geride bıraktığı not bu çirkin dünyadaki en büyük gerçeği yüzümüze vuruyor.

Hayat kısa... Dünya yalan. Tek gerçek var "Sevgi"... Her an, her fırsatta sevdiğine sarıl.

Kadınlar Basketbol Süper Ligi takımlarından Çankaya Üniversitesi'nin oyuncusu Nilay Aydoğan, takımıyla maç için Hatay'a gidiyor. Ve sonrasında takım Ankara'ya dönüyor. Fakat Nilay, ailesine bile haber vermeden, Malatya'da yalnız yaşayan babaannesi Hacer Aydoğan'a sürpriz yapmak, ona sarılmak için kalıyor.

Malatya'ya geçiyor. Babaannesine sarılıyor, öpüyor, kokluyor. Sarılarak öpüp uyuyor. Ama kalkamıyorlar ne yazık ki!!!. Hayatlarını o korkunç depremde kaybediyorlar. Geriye ise enkazdan çıkan telefonundaki görüntüler kalıyor.

Depremin beşinci günü enkazdan Nilay'ın telefonu çıkıyor. Depremden hemen önce sohbet ederken

 

çekilen görüntüler var telefonda. Hacer Aydoğan, torunu Nilay’ın elini tutup, "Bilmem Şu Feleğin Bende Nesi Var" adlı türküsünün sözlerini okuyor.

"Yoruldum da yol üstüne oturdum

 

Güzeller başıma toplansın diye

 

Gittim padişahtan ferman getirdim

 

Herkes sevdiğine canım sarılsın diye..."

Ve sonra da, "İçinden seviyorum demek yetmez, bağrına basıp ’Seni seviyorum’ diyeceksin" diye

 

ekliyor babaanne...

Görüntüleri izlerken içim acıyor. Kanım donuyor. Nefesim daralıyor.

Zaman zaman ben de hayatın getirdiği tüm kötülüklerden nasibimi alıp tutuyorum kendimi. Ancak, çoğu zaman ve hatta sık sık "Bekleme", "Seviyorsan söyle", "Sarılmak istiyorsan sarıl", "Öpmek istiyorsan öp", "Koklamak istiyorsan kokla", "Kızıyorsan o an kız sonra hemen unut", "Kavga ediyorsan et ama çöz ve önüne bak", "Bir dakika sonran değil, bir saniye sonran belli değil", "Hayat bizim için", "Gerek annen, gerek baban, gerek ablan, abin... Teyzen, halan, dayın... Sevgilin, kocan, çocuğun, arkadaşın..." hiç fark etmez. Kime nasıl istiyorsan o an yap bekleme. Belki sonra çok geç olacak diye yaşayan, sık sık dile getiren ve hatta sık sık yazan biri olarak bu görüntüler beni mahvetti.

Yine tekrarlıyorum. Beklemeyin hanımlar, beyler.

Sevdiğinizi söyleyin.

Kızıyorsanız gerçekten o an kızın ama geçin, unutun. Gönül alın. Ne olacak ki!!! Gururunuz mu gidecek, 'Ego'nuz mu parçalanacak.

Uzatmayın. Küs kalmayın.

Boşuna sabır eylemeyin. Bu hayat öyle bir hayat değil.

 

O an sabredip, "Karşımdaki beni sevsin, karşımdaki geri adım atsın. Karşımdaki yapsın" dediğiniz her an gidiyor unutmayın. Her saniye geçiyor.

Benim babam hiç başımı okşamadı

Bu yaşıma geldim çok kişiden "Benim babam başımı hiç okşamadı", "Beni sevdiğini hiç söylemedi", "Anne terliği çok yedim. Annem beni çok dövdü ama onunla sevgimiz başkaydı" gibi sözler duyarım. O yüzdendir ki, yeni nesil babalar çocuklarına sık sık sevdiklerini söylüyor. Sarsılıyor, öpüyor, kokluyor. Omuzlarının üzerinde taşıyor. Bakın anne ve baba sevgisini ne parayla, ne mal, mülkle satın alamıyorsunuz. Kendimden örnek vereceğim demek istediğim şeyi daha net anlatabilmek için. Biz beş kız kardeşiz. En küçükleriyim. Yani tekne kazıntısı, 5 numara. Annem sevgisini göstermeye çok vakit bulamadı bana. Çünkü benim zaten teyzemi de katarsak işin içine altı annem vardı. E biraz sevimli bir çocukmuşum sürekli kucaklarda gezen, sevgiyi çok abartı hisseden bir çocuktum. Fakat annemde sanki diğer annelere göre çok abartı üste düşme, koruma, kollama, sevgi vardı. Hala da bizleri bebek sever gibi seviyor. Babama gelirsek. Babam sanırım en çok sevgisini bana gösterdi. Ki kız çocukları için baba sevgisi çok başkadır. Benimle diğer kızlarının aksine çok fazla ilgilendi. Gezdirdi, yedirdi, içirdi. Omuzunda taşıdı. uyuttu. Ablalarımın aksine benim babamla hep şahane anılarım var. Babamı her zaman daha fazla kayırırım mesela. Babamla ilişkimin yüzünden bence hayatta da insanlarla daha iyi ilişkiler kurdum. Ablalarım da iyidir insanlarla ilişki kurma konusunda ama ben daha farklı bakış açılarına sahibim. Sanırım babam ile olan ilişkimden kaynaklanıyor. Kin tutmayı bilmem mesela. Bir sorun olduğu zaman hemen düzeltmeye çalışırım. Tamam tartışalım, konuşalım, kavga edelim ama hemen kapatalım konuyu isterim. Yani çözelim bitsin. Uzatmayalım tarafındayım. Seviyorsan, değer verdiysen kalp kırıklığını gider ve yoluna devam et. Edemiyorsan da, direkt endirekt "Olmuyor arkadaş" diye yüz yüze konuşup çözmek isteyenlerdenimdir. Ki hayatım boyunca bu böyle oldu. Bazı arkadaşlarımın yaptıkları tavırları hayatım boyunca anlayamadım. Ki son iki, üç senedir yaşadıklarımı da hala anlayamama nedenim budur. Neyse!!! Bunu neden yazdım... Bu yaşıma geldim deneyimlerimden çıkarttığım durum şudur ki; mevzuyu uzatan ya da başka noktalara taşıyan insanların baba sevgisini çok hissetmediklerini ya da babaları ile aralarında çok büyük problemleri olduğunu düşünüyorum. Ki anlatılan, aktarılan, duyduğum, gördüğüm buydu. Babalarıyla ilgili derin problem. Ki kadınların genellikle anneleriyle ilgili derin sorunları vardır. Ancak insan ilişkilerinden baba sevgisi çok göremeyen kişiler farklı bakıyor hayata karşı. Yani babalarından ne bir sevgi kırıntısı görmüşler ne de hoşgörü. Hayatları boyunca babalarıyla hep ters düşmüşler. Kimisi yıllarca görmemiş, kimisi yıllarca konuşmamış. Ve o insanların hep tartıştıklarını, tartışmalarını uzattıkları ve hayatlarından insanları çok çabuk çıkarttıklarını fark ettim. O sebeptendir ki, dünyaya çocuk getirmek çok kolay. Sevin onları. Başlarını da okşayın, sevgi de gösterin. Yeri geliyor en iyi okullara göndermeyin ama sevgi verin. Sevgi inanın her şeyi çözümlüyor. Unutmayın... Yeter ben sevgi istiyorum arkadaş Zaten korkunç bir dünyanın içinde yaşıyoruz. Zaten korkunç günlerden geçiyoruz. Zaten hayatlar gitmiş, yitmiş. Soğukta insanlar sokaklarda hala. Depremler olmaya devam ediyor. Her an İstanbul depremi bekleniyor. İzmir depremi olacak deniyor. Marmara kaynıyor deniyor. Deniyor da deniyor. Yeter. Ben sevgi istiyorum arkadaş. Yeter... Siyasi liderlerinin kavgasından bıktım. Tartışmalardan bıktım. Azarlanmaktan bıktım. Ayrışmaktan bıktım. Sen, ben, o, bizler olmaktan bıktım. Konuşamamaktan, başıma ne gelir düşüncesinde olmaktan bıktım. Sevgi istiyorum arkadaş yeter. Ülkeyi yöneten insanların, her koşulda, her bir vatandaşı sevmesini istiyorum. İyi yaşamak istiyorum... Öleceksem de huzur içinde ölmek istiyorum. Yeter yoruldum...