X

Cumartesi gecesi harika bir haber geldi ve Merve Dizdar, Türk sineması adına bir ilke imza atarak 76'ncısı düzenlenen Cannes Film Festivali'nde ödül kazanan ilk Türk kadın oldu. Bir kadın olarak gurur duymamak ve alkışlamamak imkansız. Şahane bir Türk oyuncunun o salonda adının söylenmesi ve o an Merve Dizdar'ın şaşkınlığı hiç unutulmayacak. Gerçek emekle kazanılan başarı bir gün mutlaka mükâfatlandırılır. Merve bunu çok önceden hak etmişti aslında. Yaptığı her işte bunu ciddi ciddi gözler önüne serdi. Şimdiye kadar kötü bir oyunculuk sergilediğini hiç görmedim. Film ve dizi projelerinin yanı sıra canlı canlı performans sergilediği "Alice Müzikali"nde bile öyle döktürüyor ki, gözleri her daim üzerine çekmeyi başarıyordu. Oyunculuğu her zaman alkış hak eden bir isim Merve Dizdar. Eski eşi Gürhan Altundaşar'ın söylediği gibi: "Afife Jale ile başlamış sonra Altın Portakal ile devam etmiş ve Cannes. Şimdi Oscar düşünsün..." Merve Dizdar sessiz ve derinden gidiyor. Öyle göze batmadan harika yapımlara imza atıyor. Ve böyle de giderse bir gün Oscar alır. Oscar heykelciğini ülkemize getirir. Adını da altın harflerle yazdırır. Merve Dizdar, ödül aldığı sırada yaptığı konuşmasında; "Filmde canlandırdığım 'Nuray' karakteri inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak 'Nuray’ın ve Nuray'ların duygusunu doğduğu günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor. Bu ödülü, 'Nuray' ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için ve bu ödülü kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen güzel tüm kız kardeşlerim ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum" dedi. Evet memleketimizde kadın olmak zor. Zaman zaman değil bunu sık sık yazıyoruz aslında. Türkiye'de kadın olmak her daim çabalamak demek. Merve Dizdar da çabalayıp başarıyı elde eden oyunculardan. Tekrar tekrar tebrikler. Bu ödül ülkemize çok yakıştı. Bu arada Nuri Bilge Ceylan'ın "Kuru Otlar Üzerine" filminde Merve Dizdar ile birlikte Musab Ekici, Deniz Celiloğlu, Ece Bağcı başrolde. Filmde Türkiye'nin ücra bir köyünde zorunlu hizmetini bitiren ve başka bir öğretmen olan 'Nuray' ile karşılaşana kadar ayrılabileceğine dair umudunu yitiren genç resim öğretmeni 'Samet'in yaşadıklarını konu ediniliyor. Kadının başarını görmüyor, kaşlarını görüyor Malumunuz Cannes Film Festivali ödül gecesi öncesi bir hafta kırmızı halı, davet, film izleme ve tanıtım törenleri yaşandı her sene olduğu gibi. Haliyle kim şık, kim rüküş detayları da masaya yatırıldı. Nuri Bilge Ceylan'ın "Kuru Otlar Üstüne" filminin tüm ekibinin festivalin kırmızı halısında yürüdüğü andan itibaren de filmin oyuncusu Merve Dizdar eleştiri oklarının hedefi haline geldi. Neden, kırmızı halıda tercih ettiği kıyafet yüzünden. Tamam kırmızı halı önemli. Giydiğiniz kıyafet, taktığınız takı, saçınız, makyajınız eleştirilir. O çok normal. Seçimler, tercihler tartışılır. Ona kimse bir şey diyemez. Tamam beğenen olur, beğenmeyen olur. Fakat kadın ödül kazanmış, Cannes'da ilk kez bir Türk kadın olarak "En İyi Kadın Ödülü"nü almış takipçilerden birisi Merve Dizdar'a, ödül aldığı fotoğrafın altına "Her şey süper kaşlar çok kötü" diye yorum yapmış. Tövbe estağfurullah... Allah gerçekten akıl fikir versin. Yahu kadın ödül almış alkışlasana. Alkışlıyorsun neden laf sokuyorsun. Kadının kaşında mı gözün. Belli ki, Merve Dizdar da ödülü almış, memlekete dönüyor, telefonunda gelen tebrikleri kabul ediyor ve sosyal medyada kendisine yapılan yorumlara bakıyor. Ve belli ki, gözüne çarpmış bu yorum ve "Kaşlar kötü" diye yorum yapan takipçisine "Bence güzel teşekkürler" diye yanıt vermiş. Keşke vermeseydi. Böyle terbiyesizleri cesaretlendiriyor böyle yanıtlar. Bu yorumu yapan kişi kıs kıs gülüyor, "Bak bana yanıt verdi" diye mutlu oluyordur. Kadın oyuncu, mimikleri ile rol yapıyor. Ve şimdiye kadar en iyi ödülleri sıralamış bizim şekilciler iş başında. Allah gerçekten size akıl ve fikir versin. Başka sözüm yok. Şekilcilikten usanmadınız Son günlerde şöyle bir durum var; -Herkesin saçı aynı olsun. -Herkesin kaşı aynı olsun. -Herkesin yüzü aynı olsun. -Herkesin kilosu aynı olsun. -Herkesin tırnakları aynı olsun. -Herkesin makyajı aynı olsun. İsteniyor. Ama olmaaaaaz. İnsanlar farklıdır. Herkes estetikli olmak durumunda değil. Herkes aynı kiloda olmak zorunda değil. Herkes ful makyajlı da dolaşmak zorunda değil. Artık bir çıksanız mı şu kafalardan. Millet sokakta Instagram filtreleri gibi dolaşamaz ki!!! Bu kafalara rağmen Umut ile Nursema evlensin artık Show TV'nin iddialı yapımı Kızılcık Şerbeti'nde Umut ve Nursema'ya mutluluk yok. Herkes bir "Siz farklısınız", "Onlar sizin aileye uymaz", "Siz yapamazsınız" diye diye bir hal oldular. Nursema ve Umut da bir araya gelmek için uğraşıyor. İlk bölümlerde Umut, Nursema'nın ailesini ikna etmeye çalışıyordu, şimdi de Nursema, Umut'un ailesini ikna etmeye çalışıyor. Kız kalktı gitti Ankara'ya. Umut'un annesi "Ben söyleyeceğim söyledim" dedi çıktı gitti. Babası da oğlunun eski sevgililerini gösteriyor. Gerçekten böyle aileler var mı inanmak istemiyorum. Bir anne ve baba çocuklarının mutluluğunu düşünür. "Benim çocuğum mutlu olsun, yaşasın kendisi görsün" der. Ama ben inanıyorum Nursema ve Umut tüm şekilcilikleri yıkıp mutlu olacaklar. Bu arada Nursema'yı oynayan Ceren Yalazoğlu Karakoç ve Umut'u oynayan Doğukan Güngör döktürüyor. Müthişler.