Şimdiki nesil bilmiyor ama eskiden bildiğiniz mektuplaşma vardı.
PTT'ye gidip pul alır, dilimizle pulu ıslatır bir güzel posta kutusuna atardık. Öyle ki, bir hafta yada on gün içinde karşı tarafa gitmesini ve sonrasında da merakla cevabını beklerdik. Ki bu ritüel bir ay falan sürerdi. Düşünün tek bir mektup, tek bir yanıt. Ama şimdi aç akıllı telefonunu ya da bilgisayarını anında yaz gelsin saniyesinde yanıtı. Ama olsun ben eskilerdenim. Bazen uzakta olan bir arkadaşımı mektup yazıyorum. Son zamanlarda da bu "Mektup yazdı" sözlerine de pek söylenir oldu. Belki hiç bu telaffuzu duymayan yeni nesil için de iyi bir şey oluyordur ne dersiniz. Aylar önce Oktay Kaynarca'nın paparazzileri şikayet eden mektubunu hatırlatırım. Çok konuştuk. Mesela Şebnem Ferah'ın mektubu. Ve yine tükenmişlik sendromu yaşayan Meryem Uzerli'nin instagram'da yayınladığı mektup. Tamam son yıllarda mektuplarda çağa ayak uydurdu tamam ama olsun. Ben yine de memnunum bu "mektup" olayının telaffuz edilmesinden. Bu arada Meryem Uzerli demişken...
Yazdığı mektupta tükenmişliğin dibine vurduğunu çok iyi anlatıyor aslında. Bizde demirden bir yürek var. Ne zaman tükenmeye yüz tutsak hemen kendimizi topluyor ve şaha kalkıyoruz. Son dört gün de bunun örneklerini pek güzel canlı canlı izledik.
Tarkan ses verince
Bu ülkede bazı isimler vardır ki, tek bir cümle söylemesi yeter.
İşte Gezi Parkı olaylarında da herkes Tarkan'dan bir söz bekledi.
Öyle ki, Tarkan "Yaşasın Gezi Parkı" diye yazıp facebook dan paylaşınca birçok kişi "Tamam işte Tarkan budur" dedi. Yani ben her zaman diyorum. Tarkan'ın insanlar üzerinde öyle bir kredisi, sevgisi ve inancı var. Tarkan daha çok ortalarda olsa, daha çok açıklama yapsa diye birçok kişi gözünün içine bakıyor. O da belki yapmak istiyor ama malum zamanında birçok kez küstürüldü. Zamanında Ajda Pekkan'ın küsüp memleketi terk ettiği gibi, Zeki Müren'in küsüp kendini evine kapattığı gibi yapmasın da bu da yeter diye düşünüyorum. Yani kısaca birçok ünlü isim yaptıklarıyla ne kadar önemli olduklarını gösterdiler bu olayda ama Tarkan'ın açıklaması hep bir adım önde oluyor. Tarkan bunu çok fazla ciddiye almalı.
Ne mi anladık?
-Sanki çok uzakmış gibi durup aslında ne kadar yakın olduğumuzu.
-Birlik ve bütünlüğün hala var olabildiğini.
-Eğer damarımıza basılırsa birleşebildiğimizi.
-Limonun kıymetini.
-Temiz havanın güzelliğini.
-Genç, yaşlı, dil, din, ırkın önemsiz olduğunu.
-Büyük kalabalıklar oluşturabileceğimizi.
-Biber gazının vız geldiğini.
-Tencelerin ne kadar ses çıkarabildiğini.
-Sosyal medyanın gücünü.
-Sanatçıların da bir noktadan sonra halka inebildiklerini.
-Sıcakta pencereleri kapatmanın ne kadar kötü olduğunu.
-Maskesiz dolaşmamamız gerektiğini.
-Parkların önemini. Yeşili, doğayı ne kadar çok sevdiğimizi.
-Ve her şeyden önce özgürlüğün önemini.
Bir kadın isterse...
-Uzaya merdiven dayar.
-Gaz, su basıncı dinlemez hareketsizce durur.
-Sırtında mermi taşır.
-Dağları deler.
-Şiddeti değil hiçbir zorluğa maruz kalmaz -Vatanına, milletine hayırlı evlatlar yetiştirir.