X

Herkes Acun Ilıcalı’nın yeni kanalında ne yapacağını konuşuyor. Etrafta çok fazla bilgi kirliliği var ve her kafadan bir ses çıkıyor. Ama Acun çıktı kanalıyla ilgili detayları verdi. “Sloganımız ‘Mutlu eden kanal’ olacak” dedi. Bu sözlerle içimde kelebekler uçtu. Hatta “Şükür” dedim ama nasıl olacak bu iş? Son yıllarda televizyon sahipleri ve yapımcılar kararı verdi. Bu memlekette kimse mutlu olmak istemiyor ki! Özellikle gündüz ekran başına oturduğum zaman kendimi kesmek istiyorum. Sabah programından, akşam ana haberlere kadar. Her yerde kan, vahşet, kavga gırla. Öyle ki, bir program tutturdu mu tüm yapımcılar ve kanal patronları onu takip ediyor. Ve son yıllarda geldiğimiz nokta, dizilerimiz de dahil olmak üzere... Ne kadar çok ağlatırsan o kadar birinci olursun mantığı devrede. Ve bu durum çaktırmadan da hızla yayılıyor. Mesela, “Stüdyoda büyük kasvet, gergin çalan müzik” ile gelen reyting sonrasında “Daha da dram yaratmalıyız” düşüncesine sürüklüyor herkesi. Özellikle gözyaşı olduğu dakikalarda yükselen reyting iştahları kabartıyor. Mutsuz, sürekli problemli, ağlamak üzerine kurulu bir ekranımız var. Tabii üç beş programı ayrı tutuyorum. Gündüz kuşaklarının durumlarından bahsediyorum. Acun’un “Eğlence kanalı” sözü süper. Belki bu eğlence olayı normal yaşantımıza da intikal eder de, asabileşen tavırlarımızdan yavaş yavaş uzaklaşırız. Kim ne derse desin son yıllarda izlediğimiz her türlü olumsuz program, dizi, entrika bizi etkiliyor ve etkiledi de. Kan, vahşet, silah, gözyaşı, aldatma, kavga olmazsa olmazların arasında. Gün içinde sokakta, çalıştığınız yer de, şöyle bir etrafa göz attığınızda ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Gülmeyi çok iyi bilen hatta dünyaya pozitif bakan çok yakın tanıdığım birçok kişinin bazı programlar sayesinde geldiği durum gerçekten içler acısı. Reytingimiz tavan anlayacağınız. Ama izleyiciye dayatıldıkça daha da sevmeye ve vazgeçmemeye başladık. Belli ki, Acun Ilıcalı bu çarkın tam tersini yapacak. Yani mutlu edecek, güldürecek, eğlendirecek ve insanları bu dramlardan uzak tutmaya çalışacak. Vallahi sizi bilmem ama ben bu mayanın tutmasını çok ama çok istiyorum. Kimse farkında değil ama tehlike aslında çok ama çok büyük. Ve daha da büyüyor. Keşke bu mayanın tutmasına diğer kanal yöneticileri de ortak olsa. O zaman tıpkı eskisi gibi vahşet dolu görüntülerin yerine eğlence programları da reyting almaya başlayacaktır. Üstelik gündüz kuşağında. Çünkü alt beynimiz zamanla ona programlanacak. Ya da “Yok olmaz böyle devam edecek” diyorsanız tamam. Ama yakında bu millet gerçekten kendini kesmeye başlayacak haberiniz ola.

 

 

 

‘ETİLER TAYFASINI CİHANGİR’E GETİRECEĞİM’

 

 

 

YAKIN zamanda Cihangir’e açılan Mona’nın sahiplerinin sözü bu. Benim değil. Öylede oldu gerçekten. Maşallah tüm Etiler ahalisi Cihangir’de. Ve Etiler Paper moon, Ulus Sun set gibi mekânlarda ödedikleri fiyatları Cihangir Mona’da ödüyorlar. Ama nereye kadar? O Etiler tayfası Cihangir’e ne kadar gelecek? Önemli olan Cihangir tayfasına o mekânı sevdirmek. Sanırım Mona’nın sahipleri bunu atlıyor. Çünkü Cihangir ahalisi beyaz örtülü mekândan son derece rahatsız. İtalyan mutfağı olan Mona’nın hesaplarının yüksek olması ise çok sıkıntılı bir durum. Cihangir’de bu durum tutmaz.

 

 

 

‘Şubesini açmak İSTEMİYORUM’

 

 

 

İşte ben bunu anlamıyorum. Bir mekan Etiler’de ünlüyse neden başka semtlerede şube açsın. Gitmek isteyen kişi o semte gitsin. Özelliği bu değil midir? Ama işte tamda Türk mantığı: Bir mekân tuttuysa hemen şubelerini de açmak! Lucca’nın sahibi Cem Mirap’a da sayısız teklif gidiyor. Şu sıralar Cihangir’de Smyrna’nın köşesin de bulunan bir inşaat var. Oraya otel yapılıyor Altınada sahipleri Lucca açılsın diye teklif götürmüş. Geçen Cem’i gördüm sordum. Bana, “Ben başka bir şube açmak istemiyorum. Bana çok saçma geliyor. Şimdi Zorlu’ya bir şey açacağım ama kesinlikle Lucca’nın şubesi değil'dedi. En doğru karar. Bakınız şimdi Tarabya’da Kahraman kalkıp gelse Karaköy’de açsa aynı olur mu, olmaz. Arnavutköy Balık Bodrum’a gitti açtı oldumu sizce, bence olmadı. Yani şimdi bir sürü mekân ismi saymamayım. Anlatmak istediğimi anladınız umarım. Her mekân yerinde güzeldir. Öbür türlü özelliğini yitiriyor.

 

 

 

İYİ BİR ŞEY NEDEN BOZULUR?

 

 

 

- “Bu oldu tamam hadi sıra ikizin de” dendiğinde.

 

- Sağlam bir temele oturmadığında.

 

- Başkası tarafından içi doldurulmaya çalışıldığında.

 

- Hazır olmadan sunulduğun da.

 

- Ortaklık edinildiğin de.

 

- Verilen sözler yerine getirilmediğinde.

 

- Başkalarını kendi işi için kullandığında.

 

 

 

Siz uyurken

 

 

 

- 01.00 45’LİK İki kadın kendi aralarında Sarp Apak’ı konuşuyor. Birisi “Hadi, şimdi o mekândaymış gidelim konuşalım ”diyor, diğeri de “Boşver ya başımız derde girecek” diye söyleniyor.

 

 

 

- 03.00 üzerine pazen bir etek geçirmiş İstiklal Caddesi üzerinde dans eden bir kadın “Böyle şovu hiçbir yerde izleyemezsiniz” diye bağırıyor.